Görür, "İstanbul'u, Marmara Bölgesi'ni deprem dirençli hale getirmek yolunda gayret sarf etmeliyiz. Depremi hemen bekliyoruz, hemen işe başlamak lazım" ifadelerini kullandı.
Yerbilimci Prof. Dr. Naci Görür, beklenen İstanbul depreminin kısa süre içerisinde meydana gelmesini beklediklerinin altını çizerek bu anlamda özellikle söz konusu bölgenin 'dirençli kent' haline getirilmesi için hızla çalışmalara başlanması gerektiğini ifade etti.
"Deprem dirençli kent demek, büyük boyutta bir deprem olduğu zaman o depremi minimum hasarla atlatan kent demektir." diyen Görür, "Türkiye'de 5-6 büyüklüğündeki bir depremde bile binlerce insanımız ölüyor. 6 Şubat depremlerinde 50 binden fazla insanımızı yitirdik. Artık bu çağda, bu dünyada, bu teknolojide insanlar bu kadar ölmüyor. Japonya'da, Uzak Doğu'da daha yeni depremler oldu. 3-5 kişi, 50 kişi ancak kayıp verdiler. Bizde ise tam bir felaket. Bizim yapacağımız şey deprem dirençli kentler oluşturmaktır. Deprem dirençli kentleri oluşturmak için önce kentin bütün bileşenlerini deprem dirençli yapmak lazım. Deprem gelmeden önce tespit edip verebilecekleri zararı azaltarak bu işi yürütmek lazım. Bizde siyasiler bu işi yanlış anlıyorlar. Bir kenti depreme hazırlama denildiği zaman sadece yapı stokunun üzerinde duruyorlar. Halk da deprem dirençli kent deyince 'yeni bir bina yapılmalı' diye anlıyor" dedi.
DEPREM UYARI SİSTEMLERİ İÇİN UYARDI
Ardından çeşitli şirketler tarafından geliştirilen deprem erken uyarı sistemlerine değinen Prof. Dr. Görür, şu uyarılarda bulundu:
"Erken uyarı sistemleri, deprem kestirimi değildir. Yani deprem olduktan sonra depremin olduğunu söyleyen sistemdir. İnsanlara ulaşmak ancak saniyeler mertebesinde olur. Saniyeler mertebesinde de insanların depremden korunmaları, kaçmaları, kendini güven altına almaları, maddi manevi hasar görmelerini engellemeleri hemen hemen mümkün değildir. Erken uyarı sistemleri bütün dünyada deprem sırasında bazı stratejik sistemleri otomatik olarak devre dışı bırakmak üzere kullanılır. Örneğin; metrolar, trenler çalışmaz veya doğalgaz istasyonları ve doğalgaz üreten yerlerde doğalgazın şalteri aniden indirilir, yangına müsaade edilmez. Yani 3-5 saniye önceden de olsa bu sistemlerin büyük zarar görmelerini engelleyecek otomatik sistemler vardır. Bu böyle devam etmeli, geliştirilmeli ama böyle rant amacıyla, 'Biz bu sistemi bütün halka yayacağız, telefonlara yüklene uygulamalarla da bu işi yapacağız, deprem geliyor diye herkese duyuracağız' deniliyor. Siz depremin zamanını, büyüklüğünü, yerini, depremi şiddetini ve olabilecek hasarı doğru tayin etmediğiniz sürece, bunu alacak insanları eğitmediğiniz sürece, nasıl davranacaklarını bilmedikleri sürece depremden daha fazla zarar verirsiniz. Bu erken uyarı sistemiyle 5-10 kişi kendini balkondan atarsa ne yapacaksınız? Dolayısıyla bu iş, çocuk işi değil. Aklımızı başımıza toplamamız lazım."
"DEPREMİ HEMEN BEKLİYORUZ"
Türkiye'de depremden korunmaya yönelik pek çok çalışmanın yer alsa da harekete geçme konusunda yetersiz kalındığını kaydeden Prof. Dr. Görür, "Araştırmanın depreme çare olması değil, araştırmaların depremi zararı azaltma noktasında bize bir şey sunması lazım. Bunu da sunabiliyorlarsa ne ala ama şimdi konumuz araştırma yapmak değil. Halk her an büyük bir deprem gelebilir korkusunu yaşıyor. İstanbul çok büyük bir afetle karşılaşabilir. Zaman, İstanbul'u depreme hazırlama zamanıdır. Bütün gücümüzle; hükümetle, yerel yönetimle, bilim dünyasıyla; İstanbul'u, Marmara Bölgesi'ni deprem dirençli hale getirmek yolunda gayret sarf etmeliyiz; tıpkı dünyada olduğu gibi. Depremi hemen bekliyoruz, hemen işe başlamak lazım" dedi.