Bazı çevrelerce varlığı ve geçerliliği sorgulanmaya çalışılsa da, uluslararası siyasi tarihin en uzun ömürlü askeri ve savunma ittifakı olan NATO, 71 yıldır üyelerine güvenlik ve savunma sağlamaya devam ediyor.
Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını döneminde üye ve ortaklarıyla dayanışma göstererek önemli katkılar sağlayan NATO'nun "geçerliliği", yine Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron tarafından gündeme getirildi.
Macron, Londra'da geçen sene düzenlenen NATO liderler toplantısı öncesinde "NATO'nun beyin ölümü" gerçekleşti söylemini, yakın zamanda tekrar dile getirdi.
Fransız yetkililerin, Türk donanmasının, NATO misyonu yürüten Fransız gemisini taciz ettiği yönünde asılsız iddialar ortaya atmasının ardından Macron, yine NATO'ya yüklenmeye başladı.
Macron, söz konusu "beyin ölümü" söylemini ilk olarak geçen sene Türkiye'nin Suriye'de meşru müdafaa hakkını kullanarak teröristlere karşı başlattığı Barış Harekatı döneminde ortaya atmıştı.
Suriye'de, Türkiye'nin Fransa tarafından da desteklenen terör örgütü YPG/PKK'ya karşı başarılı mücadelesinden rahatsız olan Macron, "NATO'nun Türkiye'yi durduramadığını ve ittifakın beyin ölümünün gerçekleştiğini" savunmuştu.
Macron'un ittifaka yönelik açıklamaları geniş tepki görse de, Fransa Cumhurbaşkanı benzer söyleme, bu sefer Türkiye'nin meşru Libya hükümetiyle imzaladığı anlaşmaların sahada meydana getirdiği değişikliklerden rahatsız olması üzerine tekrar başvurdu.
Libya'daki gayrimeşru güçlerin lideri Halife Hafter'e verdiği destekle bilinen Macron, ülkedeki çıkarlarının tehdit altına girmesinin ardından bu sefer de gemi tacizi iddiasıyla Türkiye'ye suçlamalar yöneltti.
Taciz iddialarının Türk yetkililer tarafından güçlü bir şekilde yalanlanmasının ardından NATO nezdinde umduğu desteği bulamayan Macron, "NATO'nun beyin ölümü" söylemini tekrar ısıtarak masaya getirdi.
Fransa'nın NATO ile "aşk-nefret" ilişkisi
Fransa’nın NATO ile sürdürdüğü "aşk-nefret" ilişkisi esasen yeni değil. Fransa, 1966 yılında NATO'daki "ABD-İngiltere hakimiyetinden" rahatsız olduğunu belirterek, ittifakın askeri kanadından ayrılma kararı almıştı.
Fransa'nın tüm yabancı güçlerin ülkeden ayrılmasını istemesiyle birlikte NATO Karargahı Brüksel'e taşınmış, Paris 2009'a kadar ittifakın askeri kanadına geri dönmemişti. NATO üyeliği ülke genelinde sıklıkla tartışmalara konu olmaya devam etti.
Oydaşmayla karar alınan ve her üyenin eşit söz hakkına sahip olduğu NATO'ya karşı sivri bir tutum benimseyen Macron'un, ittifakın başarısını kendi çıkarları uğruna gölgelemek istediği düşünülüyor.
"Macron NATO'dan çıksın"
Paris Jeopolotik Araştırmaları Merkezi Genel Direktörü Saint-Prot, AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, Macron'un "NATO'nun beyin ölümü gerçekleşmiştir" ifadelerini içeren açıklamasının siyasi nitelikli olduğunu söyledi.
Macron'un, Rusya'ya yaklaşmak istediğini ancak bunun için NATO'ya ihtiyacı olmadığını dile getiren Saint-Prot, Fransa'nın politikalarında tutarsızlıkların bulunduğunu vurguladı.
Saint-Prot "Macron, ittifakın beyin ölümünün gerçekleştiğini düşünüyorsa o zaman NATO'dan çıksın. Fransa'nın NATO'da işi yok. Buna cesaret edebilmek gerekiyor." açıklamasında bulundu.
"NATO işlevselliğini koruyan nadir örgütlerden biri"
Öte yandan uzmanlar, 1949'da 12 üyeyle kurulan ve halihazırda açık kapı politikası sayesinde 30 üyeye ulaşan NATO'nun, bazı çevrelerce yöneltilen eleştirilere rağmen güçlü bir şekilde geçerliliğini koruyan bir ittifak olarak ön plana çıkmaya devam ettiğini savunuyor.
Brüksel'in önde gelen düşünce kuruluşlarından German Marshall Fund Başkan Yardımcısı Ian Lesser de, NATO'nun başarılı bir ittifak olmaya devam ettiğinin altını çizdi.
Lesser, "Günümüzdeki çok taraflı örgütler göz önünde bulundurulduğunda, NATO gerçekten işlevsel olmaya devam eden çok az sayıda örgütten biri olarak ön plana çıkıyor." vurgusu yaptı.
Lesser, NATO'nun, gerek Rusya'dan gelen tehditler gerek Çin'in yükselen gücüne karşı takındığı tutum ve pandemi döneminde gösterdiği dayanışmayla geçerliliğini korumaya devam ettiğini açık bir şekilde gösterdiğini söyledi.
Fransa'nın gemi taciz iddialarına ilişkin de konuşan Lesser, NATO müttefikleri arasında görüş ayrılıkları ve gerginliğin yeni olmadığını kaydetti.
Lesser, "NATO, üyelerinin isteklerinin dışına çıkamaz. Bu nedenle üye ülkeler arasındaki farklılıkların üstesinden gelmek, ittifak için uzun süredir bir sınama olmaya devam etmiştir." diye konuştu.
Fransa Cumhurbaşkanının "NATO’nun beyin ölümü" açıklamalarına ilişkin ise Lesser, "Macron, NATO'nun siyasi anlamda daha aktif olmasını istediğini ve danışma kültürünün gelişmesi gerektiğini bu ifadelerle dile getiriyor. Ancak, NATO'nun beyin ölümü gerçekleştiğini iddia etmek abartılı bir söylem." değerlendirmesinde bulundu.
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar da konuya ilişkin daha önce yaptığı açıklamalarda, "Fransa dahil 30 NATO ülkesi, karada, havada, denizde, sivil ve asker unsurları ile dünya ve bölge barışı, istikrarı için gece gündüz mücadele ederken, 'NATO'nun beyin ölümü gerçekleşmiştir' gibi ifadeler doğru değildir. İttifakın 70 yıldır temsil ettiği dayanışma ve müttefiklik geleneğine ciddi zarar veren bu söylemler, NATO'nun gerçekten beyin ölümünü isteyen anlayışın tezahüründen başka bir şey değildir." ifadelerini kullanmıştı.
71'inci yılında NATO
Gücünü yeni sınamalara karşı kendini uyarlamasından alan NATO, Brüksel'de düzenlenen 2018 zirvesinde komuta yapısını uyarlama ve modernize etme konusunda önemli kararlar aldı.
NATO Hazırlık Girişimini onaylayan müttefikler, terörle mücadele kapsamında da daha etkin bir rol üstlenmek için Irak’ta yeni bir eğitim misyonuna onay verdi.
Siber tehditlere karşı kendini geliştiren ve rekabetin arttığı uzayı da harekat alanına alan NATO, Çin'in yükselen gücünü de radarına soktu.
Orta Doğu'da nasıl daha aktif bir rol üstlenebileceğini gözden geçiren NATO, Kovid-19 salgını döneminde müttefik ve ortaklara verdiği destekle sağlık krizinde de etkin rol oynayabileceğini gösterdi.
NATO aynı zamanda siyasi anlamda da daha etkili olmak için önemli kişilerden oluşan bir "beyin gücüyle" ittifakın geleceğinin ele alınacağı "NATO 2030" vizyonu sürecini başlattı.