NATO'nun kuruluşunun 70. yılının kutlanacağı Londra Zirvesinin başlamasına saatler kalırken, bu yılki zirve her zamankinden daha önemli hale geldi. Ve bir o kadar da tartışmalı geçecek bir hal aldı.
Bunda NATO'nun hem kuruluş amaçları ortadan kalkınca aldığı ve alacağı pozisyonların kabulü ya da reddi etkili olurken; hem de kuşkusuz üyelerin aynı bölgedeki çıkarlarının çatışması büyük etken.
Zira tehdide karşı kurulmuş bir savunma örgütü olan NATO, Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla tehditsizlik bunalımına girdi. Üstelik de varlığı için zaman içerisinde kendisine yaratmaya çalıştığı yeni tehditler, yapıyı tehdit yapılanmasına çevirdi.
Üstelik bu yeni işlevler özellikle Ortadoğu'daki yeni gelişmeler ile örgüt içerisindeki ülkelerin çıkarlarını da çatıştırdığında işin içinden çıkılamaz bir hal aldı. Örneğin bugün bölgede İngiltere ve ABD'nin ve İsrail'in çıkarları çatıştığından olacak ki, NATO bir türlü yeni konsept ortaya koyamamaktadır.
Öte yandan aynı sebepler ile -5. madde gereği- tüm üyelerin çıkarlarını koruma ve tehditlere karşı koyma noktasında da yine NATO örgüt olarak koruma işlevini de artık yerine getirememektedir. Bunların başında da Türkiye gelmektedir. NATO'nun ikinci büyük ordusuna sahip Türkiye için bugün NATO'nun güvenlik anlayışı ortadan kalkmış durumdadır.
Gelinen noktada Varşova Paktı'na karşı kurulan NATO, Sovyetler Birliği ortadan kalkınca- bugün var olma noktasında arayışa girip- her örgüt gibi aslında kendisini bir nevi sürdürmek istemektedir. Bu ihtiyaçtan yola çıkıldığında da- yani NATO kendisine yeni tehditler aramaya başlayınca- , kendisine güncel 3 yeni tehdit oluşturduğu görülmektedir.
Bunlardan birincisi; Ortadoğu bölgesindeki karışıklık sebebiyle aşırı dindarlıktan yola çıkarak fundamantalizmdir. Bu noktada Suudi Arabistan, İran gibi İslam ülkeleri tehdit haline gelmektedir. Ancak bu yeterli gelmediği noktada, ikinci önemli tehdit olarak uluslararası terörü kendisine ikinci mücadele alanı olarak seçmiştir. Bu doğrultuda da kendi çatısı altında Terörle Mücadele Mükemmeliyet Merkezi kurmuştur.
Yani yola devam etmek için yaratılan terörün, 11 Eylül'den sonra ABD'nin küresel teröre angaje edilmesini NATO'nun yeni varlık sebebine dönüştüğünü algıladığımız noktada; hem 11 Eylül'ü yeniden sorgulama mecburiyeti doğuyor. Hem de 11 Eylül ile nasıl hem terör hem de fundamantalizm ile mücadelenin birbirini destekler duruma geldiğini sorgulamadan geçemiyorsunuz.
Bu arada yine bir NATO toplantısında 21. Yüzyılda Türk Dünyasında olacak bir birleşmenin nasıl tehdit haline gelebileceğine dönük bir raporun tartışıldığını hatırladığımızda ise üçüncü ve önemli tehdit olarak NATO'nun Turancılığı tehdit listesine koyduğunu aleni olarak görebiliriz.
Yani bugün NATO için üç yeni tehdit önemlidir:
- Fundamantalizm
- Terörizm
- Turanizm
İşte tam da bu noktada NATO'ya karşı bu sebeplerden dolayı alternetifler devreye girdiğinde de NATO'nun varlığı tartışma sebebi olmaktadır.
Zira özellikle Ortadoğu'da NATO fundamantalizmi tehdit görüp mücadele kararı aldığında İran-Birleşik Arap Emirlikleri-Ürdün gibi Arap ve Müslüman ülkeler tedbiren kendilerine bir ARAP NATO'su arayışına girmektedir. İsrail, ABD ve İngiltere'nin bölgedeki çıkarları ve bu alandaki çatışmalar ve İslam Dünyası'nın ARAP NATO'su arayışına girdiği noktada ise ,Avrupa kendi güvenliği için bu kez Avrupa Ordusu'nu gündeme getirmektedir. Kİ sonuçta ARAP NATO'su Müslüman, Avrupa Ordusu veya Avrupa NATO'su da Hristiyan olduğu noktada da Türkiye açıkta kalmaktadır. Yani Türkiye ARAP ve Avrupa ordusu arasında kalmaktadır.
İşte tam da bu noktada Türkiye'nin durumu sıkıntılı hal almaktadır. Ve karşımıza çok büyük bir güvenlik sorunu çıkmaktadır. Bir din savaşı ya da Avrupa'nın Romalılar döneminde olduğu gibi Ortadoğuyu ele geçirme planı olduğunda, bu bu topraklarda büyük savaş anlamına gelmektedir.
Peki ortada kalan Türkiye nasıl işin içinden çıkabilir?
Yanına İran, Irak, Suriye ve Azerbaycanî alarak Arap ve Avrupa ordularına karşı bir merkezi yeni Cento kurulabilir. Yani Ortadoğu'da dengeleri sağlayarak -Ortadoğu'da güvenlik sağlayarak- kendi güvenliğini bulabilirler. Ya da NATO bir batı örgütü olmaktan çıkar. Hatta ABD ve İsrail kontrolünden çıkan NATO, pekala bir BM Ordusuna dönüşebilir. BM'ye devrolan bir NATO, 5 büyük ülkenin ortak hareketi ile tüm dünyanın ortak olduğu bir dünya ordusuna pekala dönüşebilir. Yani karar mekanizmasına sadece Çin-Rusya gibi ülkelerin dahil olmasıyla, doğu-batı, müslüman-hristiyan çatışması, 3. dünya savaşı ve kıyamet senaryolarını dünya gündeminden çıkarır. 5 büyük devlet de BM içindeki dünya ordusunda eşit koşullarda var olmaya devam eder. Böylece NATO, bazı ülkeler için tehdit olmaktan çıkar ve tekrar güvenlik sağlama noktasına geçer.
Oysa NATO bugünkü haliyle, özellikle Türkiye açısından güvenlik yerine güneydeki ciddi terör saldırıları noktasında ciddi tehdit üreten bir yapı halindedir. Zira bu örgüt yapısı içindeki ülkeler, Türkiye için tehdit olan yapılara silah göndererek destek çıkmaktadırlar. Bu da katmerli bir güvenlik sorunudur.
Aslında tarihsel gelişmelere bakıldığında , NATO'nun zaman zaman bu noktada güvenlik yerine tehdit olduğu çok örnek de sıralamak mümkün. Örneğin Kosova'da yaşananlar. Yine bazı ülkelerdeki gladyo yapılanmaları (NATO'nun gizli orduları ile) o ülkeleri doğrudan ya da dolaylı ele geçiren uygulamaları, artık yakın zamanda tarih kitaplarına girecektir diye düşünüyorum. Yani NATO zaman zaman en tehlikeli mafyatik yapı halini bile almışken amacı da siyonizme hizmet olmuştur.
Özetle; dünyanın uzaya açıldığı bir dönemde hem de yıldız savaşlarıyla karşı karşıya kalındığı bugün, soğuk savaşı kazanan NATO, uzay ordusu da oluşturup dünyaya karşı tehditleri yeni varlık sebebi yapma noktasındadır. Ez cümle, NATO 70. yaşını kutladığı bugün tüm dünyanın güvenliğini sağlama ustalığı göstermelidir. Aksi takdirde görünen o ki; varlığı ile sadece sahte bir mahalle kabadayısı olarak yola devam edecektir. Biz buna (Türkler), 'Tok kabadayı, gömlekli kibar' diyoruz!