Aslında İsrail-Filistin arasındaki en küçük bir hareketlenme için hazır ezberimiz var:
Büyük İsrail hayali!
Bu İsrail’in gizli saklı bir projesi de olmadığından olsa gerek; hemen haritalar ortaya konuyor, geçmiş yaşananlar ile birleştirilip vizyona konan eski Yeşilçam filmleri gibi gişe rekorları kırıyor.
Senaristler de aynı konuyu işleyip duruyor. Biz de aynı şeyleri dinliyoruz. Mutlu son yakın görünmüyor. Üzülüyoruz.
Evet yine aynı kabus!
4 gün önce İsrail polisi, işgal altındaki Doğu Kudüs'ün Eski Şehir bölgesinde bulunan Mescid-i Aksa'da cemaate saldırdı. Mescid-i Aksa, Şam Kapısı ve Şeyh Cerrah mahallesinde Filistinlilere yönelik saldırılarda 205 kişinin yaralandı…İsrail polisi iftar sonrası , ses bombaları ve plastik mermiyle cemaate müdahale ederken, Filistinli gençler ise her zamanki gibi taşlar ve cam şişelerle karşılık verdi.
Elbette kınıyoruz. Ve Filistinlilere destek için elimizden geleni yapmalıyız.
Yıllardır da aynı şeyi yapıyoruz. Dünyanın dikkatini çekmeye çalışıyoruz.
İyi ama neden şimdi? Yine ne oldu? ….Sorularını da sormak gerekiyor.
Hatta, ‘ kim aslında nerede duruyor’ sorusunun cevabını da bilmek gerekiyor. Ki çözüme yaklaşabilelim.
İsrail’deki olayların arkasında Netanyahu yanlısı asi muhafazakar kesim var. Nedeni İsrail iç politikasındaki gelişmeler.
Bilindiği gibi İsrail’de seçimlerden sonra Netanyahu’ ya hükümeti kurması için 1 ay süre verildi . Bu süre içinde Netanyahu, hükümeti kuramadı. Bu süre 5 gün önce bitti.
Bilin bakalım Kudüs olayları ne zaman başladı?
Bu süre bittikten sonra.
Yani?
İsrail Cumhurbaşkanı yaklaşık 5 gün önce "Yesh Atid party (Gelecek Partisi), Başkanı Yair Lapid'ya hükümeti kurma yetkisi verince olanlar oldu…
Lapid'in önünde 28 gün var. Bu süre içinde Netanyahu taraftarlari ortalığı germek için ellerinden geleni yapacaklar.
Netanyahu’nun Gaza içinde adamları var. Buradan roketler attırıyor. Hedef İsrail iç politikasında gerginlik yaratıp , milliyetçi duyguların artması, liberal olanların ellerinin zayıflaması ve yeni hükümetin kurulamaması
Yani olaylar 28 gün daha devam edebilir. Şiddeti de artabilir.
İsrail'de Museviler iki ana guruba ayrılıyorlar:
- Ashkenazi Musevileri ; (Ashkenaz, Hibru dilinde Almanya demek) Yani Almanya ve çevresinden Polonya- Dogu Avrupa- Rusya ve Belorusya’ dan gelen Museviler. Bunlar konservatif kesim Musevileri ve toplumun 32% ini teşkil ediyorlar.
Bir de bunlara Sovyetlerden gelen ve 12-13% olanlar eklendi. Ve bu Sovyetlerden gelenler, kendilerini Ashkenazi Musevileri diye adlandırıyorlar.
Azerbaycan ve Rusya bağlantılarını bu Ashkenazi Musevileri kuruyor. Kendilerini de üst tabaka olarak görüyorlar. Daha az duygusal ve materyal dünyayı ön planda tutuyorlar.
- İkinci diğer gurup ise Sephardic Musevileri. Bunlar İspanya, Portekiz, Akdeniz Bölgesi ve Türkiye ‘den gelen Museviler. Toplumun 50% ini oluşturuyor ve liberalller. ABD’de de Demokratlar’a yakınlar. İki devletli Filistin istiyorlar. Yani daha ılımlılar. Şu anda Kudüs'de olan olaylara da karşılar. Türk Musevileri de bu gurupta. Yani barışçıl ve liberaller.
Peki uluslararası arenada bu konuda kimin eli kimin cebinde? Hangi dost ve müttefiklerimiz nerede duruyor?
Biden yönetiminden başlarsak; Lapid'in hükümeti kurmasını destekliyorlar. Aynı zamanda Demokrat Biden yönetimi Filistin’de iki devletli model ile ve Gazze sorununa çözüm arıyor.
Elbette BM, Arap Birliği ve İslam ülkeleri bu konuda daha duyarlı olmaya davet edilebilir.
Ama ondan önce Rusya’nın nerede durduğuna bakmak gerekir.
Şu anda bir başka kilit ülke ise Azerbaycan.Türkiye her şeyden önce Azerbaycan’ı harekete geçirmeli.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hatta Binali Yıldırım, Aliyev üzerinden Netanyahu’ ya baskı yapılabilir.
Aliyev ‘den İsrail hükümetine yani Netanyahu’ ya , ‘ya durdurun veya savunma alımlarını durdururum ‘ diyebilir. Ki, bu en etkili yöntem olabilir. En azından onların dilinden bir söylemdir. Tahminim çok etkili olacaktır!
Yoksa , ‘iç politikadır!’ deyip geçeceğiz. Eski Filistin-İsrail senaryolarına ek replik yapmakla yetineceğiz. Oysa yeni senaryo yazmaya artık ihtiyaç var.