Bu hafta, "Yüzyıl Sonra Yeniden İngiltere mi?" başlıklı bir yazı kaleme alan Ngazete yazarı Nevzat Bingöl, "Türkiye’nin yüz yıldır İngiltere ve Yahudi/Evangelist ortaklığı arasındaki rekabette yönünü Yahudi/Evangelist ortaklığına çevirdiğini, son dönemdeyse İngiltere’ye yakınlaştığını" ifade etmişti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan bugün yaptığı açıklamada, Yazarımız Nevzat Bingöl'ün açıklamalarını doğrulayarak şu kelimeleri kullandı, "Amerika'da özellikle evangelist, siyonist anlayışın bu tür tehditkar dil kullanmasını bizim kabul etmemiz mümkün değil. Biz inandığımız yolda bağımsızlığımızdan en ufak bir taviz vermeden yolumuza devam edeceğiz."
Nevzat Bingöl ne yazmıştı:
Yüzyıl Sonra Yeniden İngiltere mi?
Türkiye’de rejim/sistem değişikliğiyle ilgili başlayan tartışmalar, cumhurbaşkanlığı seçimi sonrasında yerini suskunluğa bıraktı. Bu tartışmalarda Türkiye’nin sadece parlamenter sistemden cumhurbaşkanlığı sistemine geçmediği, ülkenin baştan aşağı yeni bir anlayışla yönetileceği, kuvvetler ayrılığının yerini, kuvvetler birliğine bırakacağı iddia ediliyordu.
Seçimler bitti. Hızlı bir şekilde kararnamelerle sistemin oturtulmasına çalışılırken, şimdi de “rejim değişikliğiyle birlikte dış politikada da köklü değişiklikler yaşandığı”, Türkiye’nin stratejik ortaklığında dahi bir eksen değişikliğe gidildiği öne sürülüyor.
Bu tartışma ve iddialara göre; Sayın Erdoğan’ın seçimler öncesinde ki İngiltere gezisinde bazı görüşmelerin yapıldığı ve Türkiye’nin yeni yüzyıl vizyonunun belirlendiği söyleniyor.
Buna göre Türkiye daha önce birlikte hareket ettiği ve stratejik ortak olarak gördüğü Amerikan yönetiminde uzaklaşarak İngiltere’yle yüz yıl sonra yeni stratejik ortaklığa yönelebilir.
Türkiye’nin yüz yıldır İngiltere ve Yahudi/Evangelist ortaklığı arasındaki rekabette yönünü Yahudi/Evangelist ortaklığına çevirdiğini, son dönemdeyse İngiltere’ye yakınlaştığı tartışılıyor. Bu politikalara karşı daha önce oluşan Rusya-Türkiye-İran paktına İngiltere’nin de destek verdiğini söylemek yanlış olmaz.
Seçim sonrasında bir takım gelişmeler bu tartışma ve iddiaları doğrular nitelikte. Yıllardır dokunulamayan Adnan Oktar cemaatine yönelik kapsamlı operasyon ve Oktar’ın gözaltına alınırken söylediği “beni İngiliz derin devleti gözaltına aldırdı, Cumhurbaşkanının bundan haberi yok” sözleri dikkat çekiciydi. Adnan Oktar İsrail’le olan girift ilişkisi nedeniyle, özellikle muhafazakâr kesimden büyük tepki topluyordu.
Yine aynı dönemde yıllardır İngiltere’de dokunulmayan, Türkiye’de “Fetö örgütünün kasası” olarak bilinen İpek holdingin sahibi Akın İpek’in Londra’da gözaltına alınarak ev hapsinde tutulması bu iddiaları güçlendirmektedir.
İsrail başbakanı Binyamin Netanyahu’nun önceki gün Sayın Erdoğan karşıtı sert açıklamasını da ayrıca not etmek lazım.
Türkiye’nin İngiltere ile yakınlaşmasının nedeni, ABD’yi yöneten Evangelist/Yahudi lobisinin Fetö liderinin iadesi, Türkiye’ye silah satışı ve Suriye politikalarındaki gayrı ciddi yaklaşımları mı?
İngiltere ile Türkiye arasındaki ilk politik yaklaşımın, Kürdistan referandumu sürecinde olması dikkat çekiyor. Türkiye bu referanduma kesinlikle karşı olduğunu en sert biçimde dile getirirken, İngiltere Kerkük’e müdahale konusunda Irak merkezi hükümetine destek verdi. Kerkük’ün merkezi hükümet güçlerince ele geçirildiğini açıklayan Irak başbakanı Ebadi’nin aynı toplantıda “British petrolü Kerkük’te petrol arama çalışmalarına davet ediyorum” sözlerini de not etmek lazım.
Önümüzdeki günlerde Türkiye-İsrail ilişkileri yeniden gerilebilir, Türkiye’nin Amerika’yla zıt politikaları hayata geçebilir. Özellikle ABD’nin İran’a uygulamak istediği ambargo konusunda Türkiye bu ambargoya uymayabilir. Tüm bu zıtlaşmalardan olumsuz etkilenecek olan Türk-Amerikan ilişkilerinin yumuşaması için de, Amerika yönetiminin bazı adımlar atması beklenebilir.