Doğan SATMIŞ
Nobel Edebiyat Ödülü sahibi yazar Orhan Pamuk, uzun süredir sessizdi. Türkiye’de yazacak yer bulamadığından olacak İngiltere’nin The Telegraph Gazetesi’ne bir yazısı yayımlanmış geçen hafta.
Sağolsun Zeliha Cenkci’nin çevirisinden Medyascope.tv’den okudum.
Yazı klasik bir Orhan Pamuk yazısı. Okumaya meraklı olan ve “İyi bir Türkçe anlatım” arayanlar için zevkli, ancak “Ben Orhan Pamuk’un hiç bir kitabını bitiremedim arkadaş” diyenler için bahanesi hazır.
Ama asıl mesele bence bu değil.
Mesele başlığı bile “İnsanlığı anlamak istiyorsanız? İstanbul’da bir gezintiye çıkın!” olan yazıdaki inanılmaz gerçek.
Kendi yazdığına göre Orhan Pamuk bir korumayla İstanbul’u dolaşıyor. “İnsanlığı aramak isteyenlere gezintiye çıkmasını” önerdiği İstanbul’da kendisi silahlı bir “bodyguard” ile ancak gezebiliyor.
Yazıda tam 6 yerde ‘koruma’ sözcüğü geçiyor. Pamuk gittiği her yere o koruma ile gidiyor. Koruma bazen önde, bazen arkada, bazen görünmeden onu takip ediyor. Ve korumayla dolaştığı için eskiden İstanbul’da yalnız gitmekten korktuğu yerlerine de rahat rahat gidebiliyor.
Orhan Pamuk’un güvenliğinin sağlanıyor olması takdire şayan. Böyle önemli bir ‘değeri’ korumak tabii ki gerekir.
Ancak ben yine de Nobel Ödülü almış bir yazarın kendi şehrinde, kendi ülkesinde, kendi insanlarının arasında koruma ile dolaşmak zorunda kalmasını pek anlamadım.
Ne yani İstanbullular, Nobel Ödüllü Orhan Pamuk’u görünce ona iltifat etmek ve “Sayenizde gururluyuz” demek yerine ona saldıracak mı?
Böyle bir ihtimal nasıl insanların aklına gelir?
Ancak işin gerçeği tabii ki böyle değil...
“Burada böyle” diyenler olduğunu duyar gibiyim.
Bir örnekle devam edelim:
Finlandiyalılar, kendi ülkelerinden çıkan besteci Jean Sibelius “evinde rahat çalışsın, gürültü olmasın, beste yapsın” diye yakınından geçen yolu uzağa taşımışlardı.
Yapılması gereken de budur.
Çünkü bugün Finlandiya denince akla gelen tek ünlü kişi belki de odur.
Sanatçıyı, aydını hırpalamak değil, ‘jestlerle’ beslemek gerekir.
Çetin Altan’ın dediği gibi sıradan insanlar zamanla sadece mezar taşında bir isim olarak kalırlar; “Var olan aydınlar” eserleriyle ölümsüz olurlar.
Ancak!
Finlandiya’nın gösterdiği bu hassasiyeti, milli geliri 7-8 bin dolar olan bir ülkede beklemek tabii ki saflık.
Konu Nobel’den açılınca, akla politikacı Selahattin Demirtaş ve işadamı Osman Kavala geliyor...
Bu iki ismi geçen hafta Nobel Barış Ödülü’ne aday göstermişler.
İkisinin de aday gösterilmesinin tek nedeni var. Haksız yere uzun tutukluluk süresi.
Eğer yaşananlar, bu iki isim Türkiye’ye daha fazla Nobel getirsin diye ise ne ala...
Yok böyle bir durum yoksa, gelecekte Nobel aldı diye ‘Korunması’ gerekecek daha çok insan olacak gibi...