İDLİB'İ KONUŞURKEN HATAY'I KAYBETMEK...

MHP lideri Devlet Bahçeli, 'İdlib'den çekilirsek, Hatay'dan olmamız kaçınılmaz' dedi ve ekledi: 'Silahımı kuşanır, cepheye giderim'

Bununla da kalmadı, ‘kendi payıma konuşuyorum; görev düşsün, ihtiyaç olsun bayrağımı alır, silahımı kuşanır, besmelemi çeker, koşa koşa cepheye gider mevziye girerim. Allah nasip eder şehit olurum, nasip eder gazi’ diye devam etti.

Kuşkusuz gelinen noktada Türk halkı da aynı duyguları paylaşıyor. Her daim Mehmetçiğin yanındayız. Bölgeden gelen şehit haberleri canımızı yakıyor. Ve Devlet Bahçeli’nin de sözlerinden anlaşılacağı gibi, geri dönüşü olmayan bir yoldayız. Ya kazanacağız, ya kazanacağız. Bir üçüncü yol görünmüyor.

Son 15 gün içinde 2 kez Hatay’a gidip geldim. Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş’tan da, Devlet Bahçeli’den önce aynı ihtimali ve benzer cümleleri duymuştum.

Hatta yerel seçimlerde, yani bundan bir yıl önce seçim kampanyası sırasında da Savaş, aynı tehlikeyi dile getirmişti. Ve NGazete’de bu sözleri ve tedbir isteyen cümlelerini içeren bir kaç röportajı da yayınlamıştım…

Son söyleşimizi ise yine hem NGazetemizde hem de Youtube kanalımızda yayınladık.

Özetle Lütfü Savaş, çok önce ayağına çizmeleri giymiş ve araziye çıkmıştı. Hatta Savaş, sıcak savaşa gerek kalmadan,  gelen Suriyeli mülteciler ile değişen ve değişecek olan demografik yapı ile bile nasıl Hatay’ın kaybedileceğini de anlatıyordu. Zira olası bir plebisit ile ve Suriyeli mültecilerin elde ettikleri vatandaşlığa paralel, nüfus artış hızı hesaplandığında 10-12 yıl içinde Türk nüfusunu geçerek Hatay’ı nasıl kaybedebileceğimizi söylüyordu.

Dedim ya; Lütfü Savaş arazide çok önce çizmelerini giymişti diye. Şimdi Ankara da çizmelerini giydi.

Bu arada ‘Çizmeyi ayağıma geçirtmesinler’, Atatürk'ün efsane olmuş bir sözü. Üstelik de Hatay için söylenmiş bir söz. Bir İtalyan büyükelçiye söylenmiş. Bu sözün hikâyesine gelince ibretlik. Hikâye şöyle:

Birgin İtalyan Büyükelçisi Ata ile görüşmek ister ve huzura kabul edilir. O zamanın muhtelif ekonomik - siyasi konuları hakkında konuşulduktan sonra, büyükelçi "Ekselans, dün Roma ile yapmış olduğum bir görüşmede hükümetimizin Hatay'ı almak istediği kararını size iletmem söylendi" der.

Odada buz gibi bir hava eser.

Ata, büyükelçiye bir şeyler daha ikram eder ve iki dakikalığına odadan ayrılır. Döndüğünde ayağında çizmeleri, üzerinde mareşal üniforması, belinde tabancası vardır. Doğruca masasına gider, manyetolu telefondan Mareşal Fevzi Çakmak'ın bağlanmasını ister ve Çakmak'a: "Paşa, İtalyan dostlarımız Hatay'a gelmek istiyorlarmış. Hazır mıyız?" der. Fevzi Çakmak durumu anlar ve "Biz hazırız Paşam" diye yanıtlar... Ata büyükelçiye döner ve "Biz hazırmışız. Hükümetinize söyleyin, isterlerse gelip Hatay'ı alabilirler" der...

Ne kadar ilginç değil mi?

O gün , ‘çizmelerimi giyerim’ cümlesi herkese yeten bir liderin kurduğu Cumhuriyet, bugün yine aynı yerinden ameliyat edilmek isteniyor.

Tahminim o ki, iktidarda kalmak uğruna ve oturulan koltukları kaybetmemek uğruna yapılan yanlışların bedelini, bugün ödüyoruz. Ya da bugün, Mehmetçiğe bu yanlışları düzelttiriyoruz cephede.

İdlib’de, Kıbrıs Barış Harekâtının 3 kat daha büyüğü bir operasyon gerçekleştiriyoruz. Ciddiyeti açısından büyüklüğünü bilmekte fayda var. Zira operasyonun bu kısmı medyada çok yer almıyor. Hâlbuki bu bilinmeli ve söylenmeli ki, bundan sonraki siyasi ikbal ve öncelikler ona göre dizayn edilsin. En azından ‘devlet aklı’ bu konuda da devrede olsun. Ve giyilecek çizmeler, cephede mücadeleye ihtiyaç bırakmayacak zamanda giyilsin ve o kudrette olsun…

Yoksa bu Cumhuriyet, Rusya ve ABD ve İran arasında pazarlıklarla ayakta kalmayı hak etmiyor! Zaten o noktaya gelindiğinde,  hepimiz canımız ile ve kanımız ile varız. Bu tartışılamaz bir gerçek. Ama siyaset mekanizması da bu aşamaya gelmemek için yok mu? Bu durum çok acil sorgulanmalı. Ve o siyaset kurumu bugün ayrışma yerine gelecek için büyük birliktelik için ama’sız ve fakat’sız bir araya gelmeli…

Unutulmamalı ki; kutuplaşmış toplumlar fabrika ayarlarına dönerler. Her ne kadar kabul etmesek de, içinde bulunduğumuz bu yüzyılda iç siyasette de bu gündemde.

Asıl olan o dur ki, bu ülkenin fabrika ayarları: Cumhuriyet’tir! Ve çizmelerini giyen kurucu liderimiz Atatürk’ün istikametidir. Yeni yönler aramaya gerek yoktur. Yeni yönetim şekli aramanın da ağır bedeli vardır. Tarih tekerrürden ibarettir!  

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Güncel Haberleri