Ankara’nın esbak Belediye Başkanı, “15 Temmuz’un 2 numaralı kahramanı benim” deyince kendisiyle ilgili yazımı güncellemek istedim.
15 Temmuz gecesi…
Haberlerde Boğaziçi Köprüsü’nün tutulduğunu duyunca kondurmak istemedi. Sonra ardı ardına geçmeye başlayan jetleri görünce darbe teşebbüsü olduğuna kanaat getirdi.
Tvittera girip herkesi sokağa çağırmak istedi ama binânın suları kesilince tvit atamadı. Hemen emniyetli bir yer bulmalıydı. Binânın çatısına çıktı. Bir jet, saçlarını yalayıp geçti. Elleriyle jeti düşürmeye çalıştı ama olmadı. Aşağı indi. Meydanlara gidip tankların önüne çıkmak lâzımdı. Fakat hayır! Şimdi bencilce kahramanlıklar yapmanın sırası değildi. O, bir liderdi. Liderler, böyle zamanlarda emniyetli bir yer bulup süreci sevk ve idâre etmeliydi. Gün bugündü. Ölmek kaderde vardı; ona ürküntü vermiyordu. Lâkin vatandan ayrılışın ıstırabı zordu.
“Nereye gitmeli?” diye düşünürken bir jet daha geçti. ”Ben size gösteririm!” diye bağırdı. Nayırdı nolamazdı! Onların cinleri, pardon jetleri varsa kendisinin de imanı vardı. Aklına süper lüks evine gidip gelirken gördüğü gecekondu geldi. Orada olacağı, kimsenin aklına gelmezdi. Peki ya hanımı? Şimdi yardan, anadan, serden geçme vaktiydi. Makam arabasına binip şoförüne “Sür!” dedi.
Gecekonduya sağ sâlim ulaştı. Birden ağladığını fark etti. Evet evet, vatan için ağlıyordu. Hiçbir şeye bugüne kadar ağlamamıştı oysa. İşte vatan sevgisi bu kadar yüksekti. Dizlerinin ve ellerinin titrediğini fark etti. Nasıl titremesindi? Devleti için bundan büyük hizmet mi olurdu? O heyecanlanmasın da kim heyecanlansındı? Sâkin olmalı, hatâ yapmamalıydı. Liderler bugünler içindi.
Gecekonduya girerek derin bir nefes aldı. Yapacaklarını planladı. Haritayı açtı. Şehri, parsel parsel, semt semt grupladı. Sonra cep telefonundaki numaraları arayarak her semtin insanının nereye gideceğini söyledi.
“Filanca semtler Köşk’e, falanca semtler Külliye’ye, filancalar Genel Kurmay’ın önüne, falancalar Meclis’e. Acele edin! Yetişin! Ben de geliyorum.”
Telefonu kullanması sakıncalıydı. Yerini tespit edebilirlerdi. Olsun ne önemi vardı? Nitekim bir bomba gecekondunun yakınına düştü. “Alçaklar! Pensilvanya’ya kadar yolunuz var.” diye bağırdı.
Bütün gece, o gecekondudan şehrin kurtuluşu için elinden geleni yaptı. Sabaha doğru şehir kurtuldu. Şimdi meydanlara inip zaferi kutlama zamanıydı.
Gecekondudan çıktı. Tanyeri ağarıyordu. Artık ölse de gam yemezdi. Tam gidecekken arkasına döndü ve gece Türkiye’yi kurtarmasına sebep olan kutsal mekâna bir daha baktı. “Seni asla yıktırmayacağım!” dedi. Doğan güneşe doğru yürüdü gitti.
……
Cümle devlet büyüklerimize sesleniyorum!
Ankara’nın çok kıymetli esbak şehremininin 15 Temmuz gecesi karargâh olarak kullandığı; 2. İstiklâl Harbi’ni sevk ve idâre ettiği gecekonduyu, “Millî İrâde Müzesi” yapın!