CHP Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı, doğu illerindeki programı için geldiği Van’da gazetecilerle bir araya geldi. Heyette hakkında terör soruşturması açılan CHP Parti Meclisi üyesi Nevaf Bilek de yer aldı. Gazetecilerin gündemdeki konulara ilişkin sorularını yanıtlayan Oğuz Kaan Salıcı, Doğu Masası’nın amacını şöyle açıkladı:
“Doğu ve Güneydoğu’da 2018 seçimlerine göre belirlediğimiz 24 ilimiz vardı. Bu 24 ilin toplamında bizim sekiz milletvekilimiz var. Oyumuzun düşük olduğu, düşük olmasından mutlu olmadığımız iller. CHP’nin oyunu artırmak istediği, vatandaşla buluşmak istediği iller. Aynı zamanda milletvekili çıkarmak istediğimiz iller.
Hem metropol illerde hem de büyükşehir kapsamında olmayan illerde de bu çalışmayı yapıyoruz. Sonuç aldığımız görüyoruz, aldığımız sonucu yeterli görmüyoruz. İlerletme çabamız var. Seçimler ne zaman olacaksa, biz o seçimlerde Van’dan da bölgeden de milletvekili çıkarmayı hedefliyoruz. Vatandaşımızın sorunları var. Biz bu sorunları milletvekillerimiz aracılığıyla parlamentoda dile getirmek istiyoruz.
“ÜYE SAYILARI ARTIYOR”
Partinin üye sayısında, toplumsal kabulünde, il ve ilçe başkanlıklarımız üzerinden yapılan siyasi faaliyetlerde bir artış var. Bir yandan vatandaş ile buluşuyoruz, bir yandan da partimizin örgütsel kapasitemizi artırmaya çalışıyoruz. İllerden bazıları üye sayısını yüzde 300, bazıları yüzde 150 artırmış.”
Salıcı, Doğu Masası’nın hedefiyle ilgili soruya şöyle cevap verdi:
“Hedefi kamuoyuyla paylaşma konusunda ketumuz. Hedef belirme konusunda değil ama kamuoyuyla paylaşma konusunda. Hedeflerini yakaladılar mı, yakalayamadılar mı? Bizim burada iki temel hedefimiz vardı. Birisi örgütün örgütsel kapasitesini yükseltmekti. Bununla ilgili koşulları yerelde farklı olduğu için her ille ilgili farklı çalışma yapılıyor.
“TERZİ İŞİ YAPIYORUZ”
Konfeksiyon işi yapmıyoruz, terzi işi yapıyoruz. Her ile göre farklı çalışma yapıyoruz. İkincisi, biz bir siyasi partiyiz. İktidara yürüdüğümüzü görüyoruz. Yapmış olduğumuz çalışmanın da iktidara yürüyüşümüz katkı sunmasını istiyoruz.
Sosyal demokrat bir partiyiz. Türkiye’nin aydınlık geleceğine inanan insanlarız. Van’da bizim MHP’den sonra dördüncü parti olmamızı sorgulamamız lazım. Bu sorgulamanın sonucunda da vatandaşla olacak buluşmayı sağlamamız lazım. Ağrı, Van gibi MHP’den sonra dördüncü olduğumuz iller de var, milletvekili çıkardığımız Gaziantep de var.
Seçimlerde partinin daha çok oy almasını istiyoruz. Bir diğeri seçimden sonra da Van’da, Güneydoğu’da çalışmamız devam edecek. Çalışmanın devam etmesi gerekiyor. Gördüğümüz şey şu, yerellerde koyduğumuz hedefin ötesine doğru gidiyoruz, bunun da yetmediğini görüyoruz. Gidebilecek alanımız olduğunu görüyoruz, gidebilecek alanımız ne kadarsa biz onu zorlayacağız.
“VAN’DAN VEKİL ÇIKARACAĞIZ”
Yıllarca Adalet ve Kalkınma Partisi’ne oy verip, bu seçimde CHP’ye oy verecek insanlar var Van’da. Bu değişim duygusunu ve CHP’nin bu değişime öncülük yapmasını bizim sağlamamız gerekiyor. Biz Van’dan vekil çıkaracağız. Tereddüdümüz yok. Bu seçimde CHP’nin tek başına milletvekili çıkarabileceği bir noktada olacağız Van’da.”
“ALTILI MASA YERLİ YERİNDE DURUYOR”
Salıcı, CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin’in HDP açıklamasının ardından İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ve İYİ Partililerden gelen tepkilerin ittifakı olumsuz etkileyip etkilemeyeceği sorusu üzerine şunları söyledi:
“Altılı masa yerli yerinde duruyor. İradesi Türkiye’de yaşanan bazı tartışmalarla sarsılacak irade değil. Türkiye’nin geleceğine dair vizyon içeriyor. Güçlendirilmiş parlamenter sistemi içeriyor. Güçler ayrılığının sağlanmasını içeriyor. Medya üzerindeki baskıların ortadan kalkmasını, hak ve özgürlüklerin artmasını, kayyum rejiminin sonlanmasını içeriyor.
Bu kadar geniş bir vizyonu olan masanın, ortaya çıkarılan, iktidar tarafından pompalanan ya da kendiliğinden çıkan bazı tartışmalarla ilgili geri adım atmasını kimse beklemesin. Altılı masa önümüzdeki dönemin iktidarını oluşturacak. Altılı masanın belirleyeceği kişi Türkiye’nin 13’üncü Cumhurbaşkanı olacak.”
“ORTAKLIKLARI ARAMAK DAHA MAKBULDÜR”
“Kürt seçmenin birinci önceliği Kürt sorunu. Sayın Akşener’in söylemleri böyle bir beklentiye cevap verecek mi?” sorusuna Salıcı, şöyle yanıt verdi:
“Biz belli vizyonda bir araya gelmiş siyasi partileriz ama farklı siyasi geleneklerden bir araya gelmiş siyasi partileriz. Altı parti, altı parti programı, altı genel başkan var. Farklı siyasi geleneklerden, köklü siyasi geleneklerden geliyor olmamıza rağmen Türkiye’nin geleceğinin sıkıntılı noktada gördüğümüz için, iktidarın bu sorunları yaşatan güç olduğunu gördüğümüz için yan yana geldik. Buradan baktığımızda CHP’nin her söylediğinin Saadet Partisi’nin her söylediği ile örtüşmesini beklemeyin. Beklememek de çok normal… Ama birbirimiz arasındaki farklılıkları aramaktan çok Türkiye’nin ortak geleceği açısından ortaklıkları aramak daha makbuldür.”
Salıcı, CHP’nin Kürt sorununa ilişkin çözüm perspektifiyle ilgili soru üzerine şu açıklamayı yaptı:
“Türkiye’nin genelinde, Hakkari’de de İstanbul’da da vatandaşa sorduğumuz zaman birinci öncelik ekonomi. Ekonomi başlığı altında vatandaş ‘enflasyon, hayat pahalığı’ diyor. ‘Faturalarımı ödeyemiyorum’ diyor. ‘Kış geliyor, kömür alacağım fiyatlar uçmuş, gitmiş’ diyor. Bunların hepsini ekonomi başlığı altında topladığımız zaman vatandaşımızın temel sıkıntısının ekonomi olduğu ortaya çıkıyor. CHP’ye oy verecek vatandaş ekonomiyi de dert ediyor ama tek derdi ekonomi değil. Adalet de eğitim de var.
“BELLİ BİR KESİMİN DERT EDECEĞİ BİR KONU DEĞİL”
Kürt sorununu da dert eden yurttaşlarımız var. Kürt sorunu belli bir kesimin dert edeceği bir konu değil. Tüm Türkiye’nin sorunu. Biz meseleyi Van’da yaşayan yurttaşlarımızın sorunu olarak görmüyoruz, tüm Türkiye’nin sorunu olarak görüyoruz. Edirne’de yaşayan vatandaşımızın da Van’da yaşayan vatandaşımızın da sorunu.
Bizim siyasi geleneğimiz Kürt meselesini ilk dile getiren, bunu konuşan, kendi içinde tartışan ve rapora dönüştüren, yetkili kurullarında konuşturan siyasi gelenek. AKP yoktur diyor, biz Kürt sorunu olduğu kanaatindeyiz. Daha önce de yazdığımız, çizdiğimiz, söylediğimiz şeyler birbiri ile tutarlı.
Kürt sorununun nasıl çözüleceğine dair tarifte bulunuyoruz, üniter yapı içinde, Türkiye’nin birlik bütünlüğü içinde, parlamento zemininde, şeffaf şekilde ve demokratik usulle. Biz Kürt sorununu bu çerçeve içinde çözebiliriz. Çözeriz ama bütün bu meseleyi gündemimize almadan önce yapılması gereken şey Türkiye’deki ağır baskı rejimini ortadan kaldırmaktır, demokratikleştirmek, ifade özgürlüğünün önündeki engelleri ortadan kaldırmaktır. Kayyum sisteminden kurtulmaktır, vatandaşın sözünü söyleyebileceği bir hale getirmektir. Van’daki vatandaşımız rahat tweet atamıyor, İstanbul’daki vatandaşımız rahat tweet mi atıyor?”
“KÜRT MESELESESİNİ TEMEL İNSAN HAKLARI HAKKI OLARAK GÖRÜYORUZ”
Salıcı, Kürt sorununun ne olduğuna ilişkin soru üzerine şu değerlendirmeyi yaptı:
“Biz meseleye talep tarafından bakıyor değiliz. Şuradan bakıyoruz, ‘Ben Kürt’üm ve Kürt olmamdan kaynaklı sorunlar yaşıyorum’ diyen vatandaşlarımız ya da ‘Kimliğimden kaynaklı, inancımdan dolayı sorunlar yaşıyorum’ diyen vatandaşlarımızı aynı çerçevede görüyoruz. Doğuştan gelen bir özelliğim var, bu özelliğimden kaynaklı sorunlar yaşıyorum. Biz diyoruz ki, Türkiye’de kanunlar herkese eşit şekilde uygulansın. Demokratik hak ve özgürlüklerin alanı genişlesin. Genişledikten sonra insanların farklılıkları ile alakalı sorun yaşama durumları minimum seviyeye insin.
Biz Kürt meselesinin bölgesel, sınırlara dair bir mesele olarak görmüyoruz. Temel insan hakları hakkı olarak görüyoruz. Demokratikleşme çerçevesinde çözebileceğimizi görüyoruz.”
Salıcı, Kürt sorununun anayasal çerçevede nasıl çözüleceğine ilişkin soruya ise şu yanıtı verdi:
“Biz altılı masada mutabık olduğumuz konuları açıkladık. Bundan sonraki süreçte de o mutabakat zeminini genişleyeceği başka alanlar olacak. Bu yaşanan sorunların çözüm noktası Türkiye’nin önümüzdeki seçimde yapacağı tercihtir. Otoriter bir yönetimle mi devam edeceğiz, demokratik bir rejim mi? Otoriter rejimle devam edeceksek bu konuştuklarımızı konuşmaya gerek yok. Yaşadıklarımızı daha ağır bir şekilde yaşayacağız demektir. Biz demokrasi etrafında bir araya gelen güçler, demokrasinin önünü açsın. Türkiye’de süreç içinde yaşanan sorunların büyük kısmı çözülmüş olacak. Ondan sonra önümüze gelen sorunlarla ilgili aşama aşama adım atalım. Hepsini baştan sunun, bu reçete detaylı olsun, reçete her şeyi kapsasın diye beklersek aslında siyasetin doğruları ile bir iş yapmış olmayız.
“ADALET VE KALKINMA PARTİSİ’NE NEDEN MHP’NİN ÇİZGİSİNE GİRDİĞİNİ SORMAK LAZIM”
Altılı masadaki farklı görüşlere nasıl çözüm getirileceğine ilişkin soru üzerine Salıcı, farklılıklara rağmen bir araya geleceklerine daha önce kimsenin inanmadığını ancak şu anda bir araya gelebildiklerine dikkat çekti. Salıcı, “İnanmayı bırakalım. Somut gerçekliğe dönüşmüş durumda. İktidarı korkutan ve bozmak için her şeyi yaptıran bir masa var ortada… MHP ile Adalet ve Kalkınma Partisi’nin görüşleri ne kadar uyuşuyor. Bence altılı masanın ortaklaşmasını kıymetli görmek lazım. Adalet ve Kalkınma Partisi’ne de de neden MHP’nin çizgisine girdiğini sormak lazım” dedi.
“ÜNİVERSİTELERE GENÇ KIZLARIMIZ BAŞÖRTÜSÜYLE GİREBİLİYORSA KEMAL KILIÇDAROĞLU SAYESİNDEDİR”
Salıcı, CHP’nin geçmişte başörtüsüyle sorunu olup olmadığına ilişkin soruya yanıt verirken, Türkiye’de medyanın çoğunu iktidarın kontrol ettiği için seslerinin yeterince medya aracılığıyla ulaşamadığını ifade etti. Salıcı, CHP’nin başörtüsüyle sorunu olmadığını “CHP’nin ne başörtüsü ne de başörtülü kızlarımızla sorunumuz yok. Onların örtüsü bizim namusumuz. İnsanları başının örtüsünden dolayı da sakalının şeklinden dolayı da ötekileştirmeyeceğiz. Üniversitelere bugün genç kızlarımız başörtüsüyle girebiliyorsa Kemal Kılıçdaroğlu sayesindedir” dedi.
Salıcı, seçimlere gidilirken yasakların artıp atmayacağına ilişkin soruyu ise şöyle yanıtladı:
“Türkiye normal koşullar altında seçime giden, bu seçim sürecini adaletli şekilde bütün siyasi partilerin eşit şekilde yarışa bir noktada götürmüyor zaten. Biz muhalefet olarak Adalet ve Kalkınma Partisi, parti devletine dönüştüğü için, devletin olanaklarını da kullanıyor, onun kullanmış olduğu olanaklara karşı da mücadele ediyoruz. İstanbul’da 31 Mart seçimlerinde ortaya çıkan halk iradesinin 6 Mayıs’ta iptalini de böyle görmek lazım. Kayyumları da buraya dahil etmek lazım. Başbakanı bir gecede görevden alan, metal yorgunluğu üzerinden kendi belediye başkanlarını istifaya zorlayan sistemi de buraya dahil etmek lazım. Siyasi yasakları da bu 15’er günlük yasakları da ilave etmek lazım.” (ANKA)