Ağustos ayı deyince aklımıza gelen M.Ö. 6. yüzyılda yaşayan Yunan masalcısı Ezop tarafından kaleme alınan Karınca ile Ağustos Böceğinin fabl türündeki hikayesi gelir.
Ezop, hayvanlara ahlaki nitelemeler yükleyerek insanları tenkid etmeyi başarmıştır.
Herkes bilir, ilkokulda hikaye kitaplarına konu olmuştur.
Bence çok güzel, eşsiz bir ders vermeyi başarmıştır.
Geçen sene Ağustos, eğitimde hasat mevsimi olsun başlıklı bir yazı kaleme almıştık.
Karınca misali, arı misali kış hazırlıklarını Ağustos ayında ilmek ilmek, örgü örgü işlemek zorundayız.
Nedense 1 Ağustos günü bana hep kışın başlangıcı gibi gelir. O upuzun yaz seremonilerinin, düzensizliklerimizin ayyuka çıkışının, tatil hallerinin sona erişi gibi gelir.
1 Ağustos o savrulmuş bedenimizin, plansızlıklarımızın, ruhsal parçalanmışlıklarımızın, de-monte oluşumuzun sonu gibi gelir.
Ağustos çiftçilerin hasılat yaptığı zamandır, parasızlığın sonudur, yeni hasatların mevsimidir.
Tüm insanlar o kavruk Ağustos ayında kış hazırlıkları yapmaya başlamaktadır.
Uzun kış gecelerinin, bitimsiz tüketimlerin hasılatını Ağustos ayında yapmaya başlarız.
Reçel yapacaklar reçelini, salça yapacaklar salçasını, üzüm, kayısı kurutacaklar hep Ağustos ayını hazırlık ve hasılat ayı olarak geçirirler.
Eğitim camiası için de Ağustos hasılat dönemidir.
Yayınevleri kitaplarının tanıtımlarını Ağustos ayında yapmaya başlar.
Öğretmenler eğitim adına çeşitli hazırlıklarını bu ayda yapmaya başlarlar.
Öğretmenler için de hasılatın en yoğun olduğu dönemdir.
Kırtasiyelerde tatlı bir telaşın başladığı, satışsız günlerin sonunun gelişidir, Ağustos.
Öğrencilerin okullarını, sınıflarını, öğretmenlerini özlemeye başladığı aydır Ağustos.
Okul kantinleri sözleşmelerini, hazırlıklarını bu dönemde yapmaya başlar.
Ne yazık ki 2020-2021 eğitim öğretim dönemine tüm dünya buruk bir giriş yapacak.
Virüs, dünyanın işletim sistemini öyle bir kilitledi ki çözümsüzlüğümüz, her kafadan çıkan ayrı ses el-aman bekleyen insanları tatminden oldukça uzak.
Ne yapılabilir ki?
Sağlık camiası doktoru, hemşiresi, idari kadrosu, hademesiyle yoğun çalışmalar gösteriyor ancak ikinci dalga hem de çok şiddetli bir saldırı ile yoğunluğunu hem de her kesimin hasılat ve hazırlıklar yaptığı Ağustos döneminde arttırdı.
Sağlık Bakanı, maske-mesafe-temizlik kuralını günaşırı hatırlatsa da bu “kronik duyarsızlıkla malul” hale geliyor gibi.
Belirsizliğin labirent sokakları bitimsiz.
Herkes büyük bir türbülans yaşayıp bu salgından kurtulacağı anı bekliyor.
Ancak uzmanlara göre hemen bitecekmiş gibi gözükmüyor.
Hem bu bitince yeni salgınların olmayacağının garantisi var mı?
Virüs mutasyona uğrayıp bilinen yöntemleri boşa çıkarır mı?
Tüm insanlığı umarsızlık teknesine bindirip sonsuz bilinmezlikler diyarına yolculuğa çıkarır mı?
İnsan her tür şarta adapte olabilen bir canlı olarak bu yeni-normal döneme de alışmalı ve bundan sonra eskide kalan alışkanlıkları unutmalı.
Okullar açılmalı.
Tüm tesisler çalışmalı.
Madem bilinmezliklerin diyarındayız.
Kapatarak değil açarak yeni normale herkesi, her bireyi alıştırmak zorundayız.
Devletin kısa çalışma/işsizlik ödemeleri de sürgit olamayacağına göre özel/kamu sektörü bu yeni normalin şartlarını sağlayarak virüse rağmen çalışmamızı yürütmeliyiz.
Belki de vekalet savaşları ile alamadığını virüs saldırıları ile almak isteyen küresel güçler vardır, bu saldırıların arkasında bunlar vardır, bilemeyiz.
Her şeye rağmen yaşamaktan, yaşamayı bırakmaktan başka çaremiz olabilir mi?
Yasaklayarak neyi halledebiliriz?
Yasaklayarak eğer komplo teorileri doğru ise amaçlarına hizmet etmiş olmaz mıyız?
Kış geliyor, soğuktan korunmak için ısınma tedbirleri alıyoruz. Eğer tedbir alınmazsa insan bünyesi soğuğun şiddetini kaldıramaz. Nasıl ki kış için tedbirler alarak yaşamaya yol açıyorsak virüs ve bundan sonraki salgınlar için de yaşamaya yol açmalıyız.
www.linkedin.com/in/bestamibozkurt
www.twitter.com/bestamibozkurt