Savaş ve âfet zamanlarında günahsız kulları araya koyarak Allah’a duâ etmek, yaygın bir geleneğimizdir. Biliriz ki biz günahkâr kulların değil, onların duâsı makbûldür.
Korona virüsü geldi çattı ama Cenâb-ı Hakka duâ edecek yüzümüz yok. Zihinlerimiz ve ellerimiz, o kadar kirli ki. O hâlde minik kalplerin duâsını isteme zamanıdır.
Eskiden sıbyân mekteblerinde devletin gâlibiyeti için sabilere duâ ettirilir; karşılığında harçlık verilerek gönülleri hoş edilirmiş. Bu konuyla ilgili Sultan 4. Murad dönemine âit 29 Zilhicce 1042 târihli bir belgenin (*) muhtevâsını, özetleyerek paylaşmak istiyorum.
Hocalarıyla birlikte sahraya çıkıp devlete duâ edecek çocukların güneşin harâretinden etkileneceği, böylece onların gönlünü hoş etmek ve duâlarını almak maksadının hâsıl olamayacağından behsedildikten sonra çocukların, mekteblerde duâ etmesi ve bahşişlerin, memurlar tarafından mekteblerde verilmesi için pâdişahtan izin isteniyor. Padişah da bunu tasdik ederek çocukların o gün izinli sayılmasını emrediyor.
Belgede geçen “tatyîb-i kulûb” gönülleri hoş etmek; “isticlâb-ı da’vât-ı hayriyye” ise hayırlı duâları kazanmak mânâsına geliyor.
Devletimiz korona salgınına karşı gereken tedbirleri alıyor. Hepimiz, üzerimize düşeni yapacağız. Öncelikle korkmayacağız, paniklemeyeceğiz, insan olmanın gereğini yapacağız. Rabbim, böyle zamanlarda köşe dönmeye kalkan paragözlere, kaos çıkarmak isteyenlere fırsat vermesin!
Dünden beri MEB’e bağlı okulların tâtil edilmesi konuşuluyor. Geç kalınmamalı; virüs okullara girmeden uygulamaya geçilmeli. Havalar ısınana kadar eğitime ara verilmesi, çocukların hayâtından önemli değil. Her dersin telâfisi olur ama can kaybının telâfisi olmaz. Hem böylece çocuklar, toplumdaki korku ve panik hâlinden uzak olurlar. Anneler babalar, sosyal medya ve haberler konusunda tedbirli olmalı.
Bütün samimiyetimle yazıyorum, devlet büyüklerimiz, böyle bir zamanda sabi sübyan duâsını ihmâl etmemelidir. Tâtil kararı alıp gönüllerini hoş ederken millet olarak selâmete çıkmamız için duâ etmelerini taleb etmelidir.
(*)
“Şevketlü kerâmetlü mehâbetlü kudretlü velini’metim efendim pâdişâhım
Dersa’âdet ve havâlisinde kâin mekteblerde olan sübyânın hevâceleriyle berâber sahrâya çıkarak mensûriyet ve gâlibiyet-i devlet-i aliyyeleri zımnında istiksâ-yı duâ ve niyâz olması muktezâ-yı irâde-i kerâmet’âde-i şâhânelerinden olduğunu hekimbaşı efendi dâ’îleri ifâde etmiş olmakdan nâşî keyfiyet irâde-i seniyye-i zıllullâhîleri semâhatlü şeyhülislâm efendi dâ’îlerine ledelifâde anlar dahî mevcûd olan mektebler evvel emirde defter itdirülüb ba’dettenbîh takım takım sahralara ihrâc ve duâ itdirilmek üzere tertîb ve tahrîr itdirmiş oldukları bir takımın defterini bâb-ı âlîlerine tisyâr ve diğer bir defter dahî derdest-i tahrîr idüğünü ifâde ve iş’âr eylemiş ve defter-i mezkûr manzûr-ı hümâyûn-ı şâhâneleri buyrulmak içün arz ve takdim kılındı. Ma’lûm-ı meâlimlüzûm-ı mülûkâneleri buyrulduğu üzere elhâletihazihi eyyâm-ı hâre olmak hasebiyle mekteblerde bulunan sübyânın olvechile sahrâya çıkarılmaları şâyed tesîr-i harâret-i şemsden müteessir olmalarını mûcib olmak hâtıresi vârid ve asıl murâd dahî bunların tatyîb-i kulûblarıyla isticlâb-ı da’vât-ı hayriyyeleri olduğundan öyle takım takım sahrâya çıkarılmakdan ise onluk ve yirmilik olarak darbhâne-i âmirelerinden on beş(?) yirmi bin gurûş mıkdârı atıyye-i seniyye inâyet ve ihsân-ı şâhâneleri buyurulubda taraf taraf memûrlar ta’yîniyle mekteplere irsâl ve münâsibi vechile her birine oldukları mekteblerde ferden ferdâ tevdî’ ve takdîm ve hevâcelerine dahî birer mıkdâr atıyyeler ı’tâsıyle mensûriyet-i devlet-i aliyyeleriçün duâ itdirülüb ol gün her bir mektebin sübyânı bir kat dahî mesrûr olmalarıçün âzâd itdirilmek sûretiyle dahî zeylde müessir ve müstecâb olacağı mütebâdir-i hâtır olmuş ve efendi-i müşârünileyh dâ’îleriyle dahî muahharen bu veçhile haberleşilüb anlar dahî bu sûreti tensîb eylemiş ise de olbâbda her nevechile irâde-i seniyye-i mülûkâneleri sünûh u sudûr buyurulur ise emr ü fermân şevketlü kerâmetli mehâbetli kudretlü velini’metim efendim pâdişâhım hazretlerinindir
Benim vezîrim
İşbu takrîrin ve defter-i mezkûre manzûr ve ma’lûm-ı hümâyûnum olmuşdur. Vâkı’â sübyânların sahralara çıkarılmasından ise memurlar ta’yîniyle mekteplere ferden ferdâ tevzî’ ve takdim ve hevâcelerine dahî münâsibi mıkdâr atıyye virilerek olgün sübyânlar dahî mekteplerden âzâd itdirilmek münâsibdir Yigirmi bin gurûşluk altun darbhâne-i amireme gönderüb onluk ve yirmiliğe tebdil olunarak tarafına gönderilmesini tenbîh eyledim bu veçhile icrâ olunsun hak te’âlâ lutf ve ihsânıyle tesirini halk eyleye âmin” (29 Zilhicce 1042) BOA, HAT 1072/43865