Okumanız için iki kitap, gezmeniz için bir sergi

Doğan Satmış

Doğan SATMIŞ

Yerel seçim için artık son düzlükteyiz. Türkiye’nin içinde yaşadığı ekonomik sıkıntılar bir yanda, anket sonuçları bir yanda. Herşey bu hafta sonu netleşmiş olacak.

Giderek sertleşen bu seçim tartışmalarından biraz uzaklaşmak isterseniz, size okumanız için iki kitap ve gezmeniz için de bir sergi önerisinde bulunmak istiyorum.

Kitapların yazarları da, serginin ressamı da birer kadın. Türkiye bir yerlere gelecekse kadınlarının gücüyle gelecek. Toplumun yarısını oluşturan yüzde 50’lik potansiyel Türkiye’yi daha iyi bir refah düzeyine taşıyacak. 

Öncelikle günlerdir konuşulan Şeyda Taluk’un “Seçim Nasıl Kazanılır” kitabından söz etmek istiyorum. Kitabın adı seçimle ilgili ama kendisi, biraz da başarı anahtarları sunuyor. Çoğu insanlara başarı sağlayan ama seçim de kazandıran 101 tavsiyeden oluşuyor. 

Kendisi de benim gibi Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden mezun olan Şeyda Taluk’un kitabından çok şey öğrendim ve bazı şeylerin hala farkında olmadığımı görerek şaşırdım. 

Mesela seçim kazanmak için ciddi bir strateji gerektiğini söylüyor Taluk. Ve sözlük anlamı “Önceden belirlenen bir amaca ulaşmak için tutulan yolların ve uygulanan yöntemlerin tümü’ olan ‘Strateji’yi’ de kısaca ‘Ne zaman’ ve ‘Nasıl’ diye açıklıyor. ‘Taktik’ için de stratejiyi uygulamanız için kullandığınız araçlar olarak nitelendiriyor.

AKP’nin seçim başarılarının önemli faktörlerden biri olarak, 15 Temmuz darbe gecesi oğluyla birlikte katledilen reklamcı Erol Olçok’u gösteriyor. Çünkü “Olçok stratejiyi çok iyi kullanıyordu ve seçimden 6 ay önce masa kurup, bunu belirlemeye başlardı” diyor. Erol Olçok’u bugünlerde eşinin sosyal medya isyanlarından da duymuşsunuzdur.
Taluk’a göre Fransa’da genç Cumhurbaşkanı Macron’un seçimi kazanması 200 günlük bir kampanya ile gerçekleşti.

Türkiye’de bir partinin reklam ajansıyla seçime girdiği ilk seçim 1977 oldu ve Adalet partisi Cenajans ile anlaştı.
Şeyda Toluk bizzat kendisi 1999 seçimi için İstanbul ANAP Örgütü’ne seçim stratejisi hazırladığını anlatıyor. Ancak bir ANAP’lı yönetici, hazırladığı yol haritasını kendisine fırlatmış Şeyda Toluk’un. 

“Seçime giderken şu bilgileri bilmek gerekiyor” diyor ve sıralıyor:

  • Türkiye’nin okullaşma yılı sadece  6.5.
  • Ortalama bir Türk ailesinde çalışan kadın yok. 
  • Ev kadınları Türkiye’nin en geniş meslek grubu. 
  • Televizyon en büyük eğlence aracı. 
  • Eğlence programları ve diziler en çok seyredilenler. 
  • Nüfusun yüzde 22’si de yoksul.

 

Şeyda Taluk’un “Seçim Nasıl Kazanılır” kitabı Kırmızıkedi Yayınlarından çıktı ve bir başlarsanız elinizden bırakamıyorsunuz.

VE BİR SERGİ: FALLİK KAKTÜSLER

Anlatmak istediğim için sanat etkinliği ise bir resim sergisi. Sosyal Medya fenomeni Karolin Fişekçi’yi çoğu kişi yazar Orhan Pamuk’la bir süre sevgili olduğu için hatırlıyor ama kendisi aynı zamanda iyi bir ressam.

Fişekçi’nin resim çalışmaları arasında genellikle kaktüsler var.  Ancak çizdiği kaktüslere de erotizm ve cinsellik katıyor. Resimlerini 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne atfen “İktidar Dikeni” adını verdi ve Cihangir’de kaktüs satan bir iş yerinde açtı. İşyerinin adı da Space Cactus.

25 Nisan’a kadar açık kalacak sergideki resimlerde kaktüsler genellikle “Fallik” yani erkek cinsel organı olarak nitelenmiş. Fişekçi’nin ‘protest’ bir sanatçı olduğunu, yaptığı her şeyde başkalarının çekineceği cesareti sergilediğini görmek mümkün.

Yolunuz Cihangir’e düşerse, Firuzağa Mah. Faik Paşa Cad. No: 51/A’daki kaktüs dükkanına uğrayıp, resimleri görebilirsiniz. Türkiye’nin böyle cesur kadın sanatçılara ihtiyacı var. Böyle cesur sanatçıların da, kendisine destek olacak kadınlara ihtiyacı var.

VE BİR KİTAP DAHA: ELVEDA KAPADOKYA

Ve bir başka kitap da, Nurten Ertul’un kaleme aldığı “Elveda Kapadokya”.

Gazeteci-editör-yazar Nurten Ertul’un kitabı, İstanbul’da yaşayan günümüzün genç bir kadınını konu alıyor. Fotoğrafçılık yapan bu genç kadın, birlikte Boğaz’ta bir Köşk’te yaşadığı büyükannesini kaybedince, onun yıllardır dokunulmamış sandığını açar. 

Ve sandıktan bir zamanlar Kapadokya’da yaşayan Hristiyan Türk topluluk Karamanlıların hikayesi ile karşılaşır. 
Meğer, böyle bir aileden gelmektedir. 

Büyükannesi, “Ben öldükten sonra aç” dediği, öldükten sonra da zaman zaman rüyasına girdiği genç kadını sandığın derinliklerindeki hikayelerle yüz yüzü getirir. Sandık açıldıkça, Kapadokya’da yaşayan Hristiyan Türk azınlığın gerçekleri açığa seçilir. Kendilerine “Türkofonlar” denilen bu azınlığın son 200 yıl içinde çektiği sıkıntılar dile gelir.

Kitap bununla bitmez. 

Kadın kahramanımıza büyükannesinden kalan bir mağazaya çöken Kürt-mafyasının çıkardığı zorluklar, Boğaz’daki Köşk’le tek başına uğraşmalar, üniversite arkadaşlarının kıskançlık krizleri, iş bulma zorluğu, para kazanma güçlüğü hep bilindik durumlar...

Ulak Yayıncılık’tan çıkan ‘Elveda Kapadokya’nın yazarı Nurten Ertul’un de bir iletişimci olduğunu hatırlatalım. 

Bence kendinize zaman ayırın, kitap okuyun, sergi gezin. 

Özellikle de çaba harcamış kadınları güçlendirecek işler yapın.