Geçtiğimiz günlerde söylemleri sık sık tartışma konusu olan/organize bir şekilde tartışma konusu haline getirilen bir ilahiyatçının: Mustafa İslamoğlu’nun İslam Peygamberi H.z. Muhammed’in (a.s.) ilk eşi H.z. Hatice hakkındaki kullandığı bir deyimden yola çıkılarak kendisine ağır eleştiriler yapıldı.
Konuya geçmeden önce şunu belirtmekte fayda görüyorum. Benim konu ile alakalı yapacağım değerlendirme sadece ifade-bağlam-semantik üçgeni içerisinde olacaktır. Çünkü ilahiyatçı değilim ve meseleyle ilgili bu alanda bir yargıya varmam da mümkün değildir.
Ancak sıradan bir birey ve inanç sahibi bir insan olarak elbette hükmü kesinleşmiş durumlar hakkında fikrim olacaktır.
Lakin bu durum bunu gerektiren bir durum değil. Neyse zaten bunlar bir başka yazının konusu. Biz asıl meselemize gelelim.
Öncelikle meselenin bağlamından girelim işe. Neden konuşma tarihinde değil de bu tepki daha sonrasında verildi? Videodan anlaşılan ramazan ayında yapılan bir konuşma.
Bu servis edilmek için ciddi ve dikkatli bir çabanın eseri olsa gerek. Yani konuşma zamanı ile servis edilme zamanı arasındaki makasın açıklığı düşündürücü.
Ancak bu yazıda ben ister İslamoğlu’nun taraftarları isterse karşıtları için bir niyet okuma derdinde değilim.
Metne/konuşmaya geldiğimizde, H.z. Peygamber’in (s.a.v.)’ın poligami evlilik yaşamanın üzerinden eleştirisine karşı, O’nun bu evlilikleri “şehvet” değil “şefkat” maksatlı yaptığını savunan özne(İslamoğlu), H.z. Hatice’nin durumu üzerinden örneklem yoluna gidiyor.
İleti aynen şu şekilde: “40 yaşında bir hanım şehvetine düşkünü bırak. Birazcık şöyle kendine ciddiye alan genç bir erkek, üstelik Mekke'nin yiğidi, Mekke'nin el emini; el üstünde tutuluyor, Abulmuttalib'in de gözbebeği ve varisi gider de 3 çocuklu, 2 Kocadan arta kalmış 40 yaşındaki bir dulu 25 yaşındayken alır mı? Hadi aldı.
25 sene bununla tek evli olarak yaşar mı? 25 sene dikkat buyurun...'' Konuşmanın başında eşler kıyaslaması olmadığı gibi, H.z. Peygamber (a.s.) ile eşler arasında bir liyakat/denklik bahsi söz konusu değil.
Hatta bazı mitleştirilmiş anlatılarda O’nun (s.a.v.) gerçekle ilgisi olmayan astronomik cinsel güç kıyaslaması oranlarına da bir cevap niteliğinde bir ifade.
Bir kere lafı eğip bükmeye gerek yok. 2 Kocadan arta kalmış. Batıda,Orta çağ toplumlarında sonra ve şimdilerde Ortadoğu toplumlarında günümüzde de sadece ve sadece “ataerkil aile yapısının hakim olduğu yöre ve toplumlarda, evlenip boşanan kadını aşağılamak ve onu ötekileştirmek için söylenir.
Ancak yapıyı söktüğümüz yerden alıp bağlamına koyduğumuzda karşımıza bir ya da birkaç evlilik geçirmiş olan bir hanıma ataerkil Arap toplumu ve çoğu benzer tavrı sürdürenlerin tutumu ile H.z. Muhammed’in (a.s.) karşı tutumu arasındaki paradoksa dikkat çekilmek istenildiği açık.
Peki, burada H.z. Peygamber öne çıkarılmak için de olsa, eşi H.z. Hatice tezyif edilmek istenmiş olabilir mi? Bir ihtimal bu. Biz ikinci varsayım üzerinden gidelim: kolektif ataerkil tavra dikkat çekmek. Bunun için videonun tamamına bakmak gerekli.
İlerleyen ifadelerde yani altıncı dakikanın ellinci saniyesinden videonun sonuna kadar, o dönem toplumunda “dul” olmanın zorluğu hatta modern toplumlarda bile dul olmanın yanlışlığının “erkek yapar elinin kiri olur, kadın kendi alın teri ile yaşar bin bir türlü iftiraya maruz kalır.” İfadelerle vurgulanması baştaki “arta kalmak” deyimini tırnak içine alan bir tanımlamadır.
videodaki hata, Rus biçimcilerin tanımıyla kendisinin bazı konuşmalarında bu usule başvurduğunu açıkça söylemesi de dikkate alınarak yabancılaştırma tekniğine başvurmak gibi bir amaç güdülmediyse, ifade düşüklüğüdür.
Yani meselenin zarfı durumunda olan, o dönemin şartlarının ve toplumsal bakışın ifade tarzı olduğu, vurgusu ya da hatırlatması.
Burada da mesajı etkileyen bağlamın şartları devreye giriyor. Konuşma esnasında sık sık ekranda bir ölçüde alıcı temsilcisi durumunda olan Prof. Dr. Mehmet OKUYAN’ın zamanın darlığına yaptığı vurgu mesajı engelleyen/aksatan bir unsur ya da kanalı kontrol şekli olarak devreye giriyor.
Bütün bu şartlar düşünüldüğünde doğrudan bir hakaret görülmüyor. Örneğin videonun sonunda yer alan “erkek yapar elinin kiri olur…” ifadesi kesildiğinde bu cümle üzerinden de aşırı yoruma gidilebilir.
Yukarıda da arz ettiğimiz gibi bu tip durumlara hocanın sık sık konu olması/oldurulmasının bağlamı muarızları ve destekçileri arasındaki iletişime (bu iletişime yorumlarda yapılan karşılıklı tahkir ve tekfirler dahil değil, biz insani olanını kast ediyoruz.) o iletişimde karşılıklı açılan kartlara (bir şeyhin hastane ziyareti videosu, bir tarikat önderinin at üstünde mesajı esnasında bu videonun gündeme geldiği iddiaları konuşma/metin tahlilimizin kapsamını aşan bir konu olmakla beraber ayrı bir yazının konusudur.)