onurakbastde@gmail.com
İnsan hiziplerin partilerin siyasetin sembollerin üzerinde bir zihne sahip olmakla yahut onu işletim yeteneğine sahip olmakla gerçek manada insan olabilme ve düşünebilme hususiyetine sahiptir. Şükür bunları lise sıralarında bıraktım. Esas mevzua gelmeden evvel şunu da arz edeyim: Bu yazının muhatabı hiçbir şekilde bir şahıs değil lakin o şahıstan sadır olan zihniyetin ümeyyeoğullarından ya da emevilerden miras kalan adına dincilik mi dersiniz, Arapçılık mı dersiniz yahut ağız eğip bükmeyi seviyorsanız siyasal İslamcılık mı dersiniz bilemiyorum, şahsı manevisidir. Ben milliyetçiliği veya Türkçülüğü, 1789’dan ilham alan bir zihniyetle yetişmedim. Bana göre bu kavramlar Ziya Gökalp’in de Atatürk’ün de telkin ettiği yanı itibariyle geniş bir coğrafyaya haiz bir kültür varlığına sahip olmanın bilincidir. Bana göre milliyetçilik, tarihinde bütünüyle din odaklı ırk odaklı katliam ve baskıların olmadığı yaşama ve yaşatma sevdasının veya insan olmak erdeminin bir millette vücut bulmuş halidir. Peki Türkçülüğe “haram” demek neyin mirasıdır? Şöyle arz edeyim: Allah’ın elçisinin Mekke’ye girene kadar kılıcından Müslüman kanı damlayan “ciğer yiyen kadınının” soyundan gelenlerin ve akrabalarının Onun vefatından sonra İslam mirasına çökmesinin neticesidir, bu söz. İslam mirasına çöküp Arap olmayana kız vermeyen ve Arap olmayanlara mevali (köle) adını layık görmektir, bu söz. Bu söz Müslüman katili, Ehli Beyt katili, insanlığın örnek şahsiyeti sevgili Peygamberimizi üzenlerin uydurduğu dinin sözüdür. Hayatı boyunca o müstesna insanının söylemeyeceği : “Ben Arabım, Arabı seviniz.” Gibi bir sözü hadis diye önce o nesebi gayrı sahihlerin dayattığı dinin sonrada bizde bunlara hayran zavallı bir kısım güruhun cami kürsülerinden peydahladığı Muaviye yalakalığının adıdır. F
etullah'ın ve onun bağlı olduğu ekolün bize yılarca yutturduğu “ashabım yıldızlar gibidir…” rivayetini dayanak gösterip Muaviyeyi aklama dininin fetvasıdır bu söz. Şimdi bunları ben söylerken elini ovuşturan mezhep ve tarikatini din edinmiş bir gurup, “şirk koşmadan iman etmeyen”ler bana “şia” ithamı üzerinden gelmesinler. Orası da dolu… Zira ne Arapçılığı sünnet bilen ne İrancılığı ehli beyt sevgisi bilen ne de Kurana ve vahye muhabbeti İngiliz mandacısı vahhabiliğe, selefiliğe takılmış sallabaşlardan olmadığım herkesçe bilinir.
Sonuç olarak: İslam olmayan bir söz üzerinden Türklüğe hakaretin semantik tarihselliğini bir kere daha hatırlatmış olarak 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramının aydınlanmamıza vahyin bir rahmet vesilesi olarak iklimimizi ışıklandırmasının sembolü olan Kadir gecesinin coğrafyamızın bu uydurulmuş dinlerden arınmasına vesile olması dileğiyle…
ONUR AKBAŞ