Aslında Mehmet Akif Ersoy olarak bir konu sınırlaması ile başlasak da bu bütün edebiyatçı ve bilim insanları için geçerli bir ifadedir. Bid’atsiz ya da hurafesiz okuma ile sembolize etmeye çalıştığım şey gündemin kısır ve yersiz tartışmalarından arınmış olarak, şeklinde tarif edilebilir. Bizde maalesef edebiyat ve fikir dünyası bu dezenformasyondan uzak kalamamaktadır.
Yazıyı Akif ile sınırlamamın sebebi: böyle büyük bir fikir kametinin de günü birlik dini ya da siyasi ayrışmalardan bağımsız olarak değerlendirilememesidir. Oysa Akif, ilmi, içtimai, siyasi ve ekonomik bağlamda çok önemli meselelerde ana çerçevede pek çok soruna çözüm önerisi sunan bir sosyolog ve idealist bir realisttir. Onu objektif ve akademik perspektiften okumadığınızda Safahat’taki metinlerin ileti ve alt metinlerine nüfuz etmek şöyle dursun gündemin kirli rivayetleri ile ve yersiz aşırı yorumlarla o metinleri yıpratmaktan öte geçemezsiniz.
Akif’in sosyal gerçekliğe bakışını bir sohbet vesilesi ile hatırladım. Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesine yaptığım bir ziyarette çok değerli hocalarımız Prof. Dr. Ayşe Gül Mutlu Gülmemiş ve Doç Dr. Himmet Büke hocalarımızla dar zamanda Mustafa Kemal ATATÜRK’ten Enver Paşa’ya ve Akif’e uzanan sohbetimizde Ayşegül hocamız Yunus Emre’ye dikkatlerimizi çekerek onun bir tezini fakirin öğrenmesine vesile oldu. Yunus Emre’ye göre fertten başlayan bozulmanın ancak sosyolojik tabanlı bir düzeltme ile mümkün olacağını belirten tezinden bizi haberdar etti. Ben de kendi adıma şunu düşündüm bu ileti çerçevesinde Safahat da bu bağlamda bir kere daha okunabilir mi? Ne diyelim Allah sağlık, zaman ve ömür nasip etsin.