Nasıl ki bir doktor, tıpla ilgili bir söz söylediğinde, bir öğretmen eğitimle ilgili bir cümle sarf ettiğinde altını doldurmak zorundaysa bir hukukçu da hukuku ilgilendiren bir söz ettiğinde altını doldurmak zorundadır. Yoksa doldururlar.
AK Parti’nin hukukçu Grup Başkan Vekili Özlem Zengin, maalesef peş peşe, altını dolduramadığı cümleler sarf etti.
İlki; ahlâklı ve onurlu bir kadının tâcize bir yıl susmayacağıydı. İkincisi; hapishânedeki fetöcü kadınların tâlimatla hâmile kaldığıydı.
Önce ikinci cümleyi ele almak istiyorum. Vehâmeti kim fark edecek diye bilerek bekledim. Nagehan Alçı fark etti ve şöyle sordu:
“İçeride yatan kadınlar nasıl tâlimatla hapishânede bebek doğuruyorlar? Yâni içeriye eşlerinin ya da birilerinin sırf bu sebeple –devlete rağmen- girmesi ve cinsel ilişki yaşamaları gerekir. Böyle bir olay nasıl olur? Akla ve mantığa sığmayan bir çıkış bu.”
Alçı’nın yarım bıraktığı yerden devam edeyim. Terör suçuyla yatan fetöcülerin, eşleriyle özel görüşmeleri yasak olduğuna göre nasıl hâmile kalıyorlar? Akla mantığa sığmayan çıkışın nerelere uzandığını yazmaya elim varmıyor. Burada kesiyorum.
Gelelim birinci cümleye…
Özlem Zengin’e sormak istiyorum.
Siyâsette yıldızınızın parladığı bir dönemde eşinizden ayrılmayı göze aldığınız ve hemen babanızın soyadını kullanmaya başladığınıza göre onuruna düşkün bir insansınız Özlem Hanım.
AK Parti’deki yol arkadaşlarınıza, şöyle bir bakın! Sizce eşi aldattığı hâlde evliliğini sürdüren arkadaşlarınız onursuz mu?
Peki ya sadâkatsiz eşinden boşandığı hâlde soyadını kullanmaya devam eden yol arkadaşınız? Sorsanız onlar da onurları için böyle yapıyorlar. Bu durumda siz mi onursuzsunuz Özlem Hanım?
Rahmetli Şûle Yüksel, ilk eşinden beş yıl, ikinci eşinden on yıl şiddet gördü ama dâvâ için sustu/ruldu. Şimdi Şûle Yüksel’i, sizin onur anlayışınızın neresine oturtacağız Özlem Hanım?
Bu toplumda kadınların nelere susmaya mecbur oldukları hakkında sağlıklı bir fikriniz var mı Özlem Hanım?