2019 Mart sonunda yerel seçim var.
50 yıl iktidardan gitmez denilen ANAP böyle bir yerel seçimde yerle bir olmuştu.
İktidara gelen partilere ülkenin tapusu verilmiyor.
Ülkenin tapusunu aldım sananların uğradığı düş kırıklıkları tarihin önemli bir bölümünü oluşturur. Tarih özellikle bizde fazla önem taşımadığından genellikle ilgi alanı dışında kalır.
Çok sayıda anlamsız hatta saçma atasözleri dillerde dolaşırken, “ geçmiş geleceğin aynasıdır” cümlesi kullanılmaz.
Normal aynalar varken evlerine “dev aynası” asanlar bir süre sonra kendilerini “dev” sanmaya başlarlar. Oysa üç tane cüceyi üst üste koyunca ortaya bir dev çıkmaz.
Bunlar siyaset okullarında ders olarak okutulmalı.
Hatta ilk okullarda, çünkü odundan mobilya yapılmaz. Dolu bardağa su koyulmaz.
İnsanlar çocukken eğitilir ve bazı nitelikler kazandırılır.
Türkiye’de eğitim hiç yapılmadı, yapılmıyor ve bu gidişle yapılmayacak
Ancak eğitimsiz bir toplumda “ devlet büyükleri” diye bir kavram bulunur.
Kendilerine devlet büyüğü denmesinden hoşlananlar aslında büyük falan olmadıklarını, halkın hizmeti için kendilerine görev verildiğini ancak sokakta dolaşırken kimse yüzlerine bakmadığı zaman anlıyorlar. Kenan Evren neden gidip Marmaris’e kapanmıştı?
Kimse onu öldürme küçüklüğüne düşmezdi ama suratına tüküren çıkardı.
Bunları neden yazdım? AKP iktidarının kadroları içinden bazı kişiler sertleşmeyi tırmandırıyorlar.Bu nedenle kendilerini uyarma gereği duydum.
Önce evlerindeki aynaları değiştirip gerçeği yansıtanları alsınlar.
Sonra tarihe kısaca bir göz atsınlar.
Aynalarda kendi gerçek yüzlerini, tarihte ise sonsuz iktidar olmadığını göreceklerdir.
İçlerinden biri çıkar da II.Elizabeth 66 yıldır Kraliçe derse, anımsatmak isterim ki o iktidarda değil sadece kraliçe. Aynı evinizdeki dededen kalma saksı gibi..
Araç kullananlar iyi bilirler ki, sert dönüşler, ani frenler ve gereksiz hız kaza nedenleri içinde ilk sıralarda gelir.
Siyasette de gereksiz sertlik, husumet, toplumu sürü gibi görmek, çatışma ortamını sürekli canlı tutmak barış ve huzur için tehlikelidir.
Burada bir konuyu bir kez daha yazmak istiyorum.
Bazı çevreler Türkiye batsın ama yeter ki Erdoğan gitsin hatta ölsün diyorlar.
Benim bu çevrelere bir önerim var:
Ellerine bir kağıt alsınlar. Ortadan yukarıdan aşağı bir çizgiyle kağıdı ikiye bölsünler.
Sağ yana AKP döneminde yapılan iyi işleri sol yana da yanlışları yazsınlar.
Görecekler ki geçmişte yanlış olan çok şey düzelmiştir.
Yapılan yanlışlara gelince, doğru ve yanlış ikiz gibidirler.
Bazen doğru sanılan yanlış çıkabildiği gibi yanlış sanılanın doğru olduğu da görülebilir.
Erdoğan’ın iki söylemini ıskalamak hainlik ve alçaklıktır.
1-Dünya beşten büyüktür.
Birleşmiş Milletler ki, ben ona birleşmemiş milletler diyorum. Güvenlik Konseyi asıl üyesi beş devletin, ben onlara yakıştırdığım adla “beşli çetenin” denetimidir.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde, kararları veto etme hakkı bulunan daimi üyeler Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Fransa, Çin ve Rusya bu beşli çetenin üyeleridir.
Erdoğan bu çeteye dikkat çekti ama hainliği meslek edinmiş aydınlar duymazdan geldiler.
2- Türkiye’yi biz yönetiriz
Bu söyleme her Türk yurttaşının destek vermesi gerekirken yeterli toplumsal destek gelmedi.
Erdoğan sık sık dış güçlerden söz ediyor ama 1923’den beri hainler hep içimizden çıkmıştır.
Erdoğan’ın ve bazı AKP’lilerin söylemleri toplumu geriyor.
Gerginliğe gerek var mı?
İşte tam burada Erdoğan’ın danışanlarına büyük iş düşüyor.
O danışman ordusu eğer gerçekten danışmanlık yapsalardı AKP oyları % 60’larda gezerdi.
MHP ile ittifak yapmaya da hiç gerek kalmaz milliyetçilikle hiç ilgisi bulunmayan bir siyasi örgüt silinir giderdi.
Sonuç olarak Mart ayındaki yerel seçim AKP için oldukça zor bir dönemeçtir.
Erdoğan, Kılıçdaroğlu veya Akşener’e söz yetiştireceğine önce danışmanlarını gözden geçirmelidir. Aldıkları onca paraya karşılık ne yararları var?
Devlet Bahçeli “Esat ile masaya oturulmamalı” derken Erdoğan’ı aldatıyor.
Çok merak ediyorum, danışmanlar bu işe ne diyorlar?