1831’den önce nüfus kaydı olmayan bir ülkede kimse daha öncesini belgeleyemez.
Nüfus sayımları çok önemlidir ve biz bu konuda çok gerilerdeyiz.
Önce nüfus sayımı tarihine göz atalım.:
Sistemli olmayan ilk nüfus sayımları, M.Ö 2000 yıllarında Çin'de ve Mısır'da görüldü.
Roma İmparatorluğu'nda sayım, biraz daha düzenli bir biçimde gerçekleştirildi.
Orada nüfus sayımının amacı, savaş halinde kimlerin silah altına çağırılacağını ve kimlerin vergi ödeyeceğini saptamaktı.
Çağdaş anlamda ilk sistemli nüfus sayımı ise, 1749 tarihinde İsveç'te yapıldı.
İsveç'i 1760 tarihinde Norveç izledi.
1769 tarihinde ise Danimarka'da yapıldı.
ABD'de ilk nüfus sayımının tarihi 1790, Fransa ve İngiltere'de ise ilk nüfus sayımları 1801 tarihinde gerçekleşti.
Türkiye'de ilk nüfus sayımı 1831 yılında yapıldı.
Ancak, bu nüfus sayımı,yalnız erkekleri kapsadı ve Anadolu ile Rumeli sancakları, sayımın dışında tutuldu.
1844'teyapılan sayımda ise, kadınlar da sayıldı.
Osmanlı sınırları içinde nüfusun 36.5 milyon olduğu,yaklaşık olarak saptandı.
1884'teyapılan üçüncü nüfus sayımında, imparatorluk sınırları içinde kalanların sayısı, 28 milyon 900 bin kişi idi.
Cumhuriyet döneminde, 28 Ekim 1927 yılında yapılan ilk nüfus sayımında ise, Türkiye'de 13 milyon 648 bin 720 kişinin yaşadığı belirlendi.
1935 yılında yapılan ikinci sayımdan sonra, her 5 yılda bir düzenli olarak nüfus sayımları gerçekleştirildi.
Nüfus sayımlarını düzenleyen kuruluş, Devlet İstatistik Enstitüsüdür.,
Ülkelere göre nüfus sayım tarihlerine baktığımızda pek fark görülmüyor ama Batı nüfus kaydını çok değişik biçimde çözmüş.
Doğan her çocuk kilisede vaftiz edilir ve vaftiz defterine kaydı yapılır.
Coğrafyamızda 200 yıl öncesinin nüfus kaydı yoktur.
Cami böyle konulara pek yaklaşmamıştır.
Müslüman din adamları dini namaz kılıp oruç tutmakla sınırlı gördüklerinden işin toplumsal yanını ıskalamışlardır.
Ayrıca başka türlüsünü de yapamazlardı.
Okuma yazmaları yoktu.
Kuranı ezberlemişlerdi ama anlamını bilmiyorlardı.
Kutsal kitabın insana neler yüklediğinden haberleri yoktu.
Yüz yıllar önce doğan çocuklara adları dua ile konulup cami defterlerine kayıtları da yapılsaydı bugün geçmişi belgelemek sıkıntı yaratmazdı.
Bu önemli eksikliğin iki önemli olumsuz sonucu var.
1-Kimse belgeye dayalı soy ağacı çıkaramıyor. Geçmişini açıklayamıyor.
Dört kuşak öncesinde hangi etnik kökenden geldiği kanıtlanamıyor.
Bunun doğal sonucu olarak da devlette veya derin devletteki sızmalar saptanamıyor.
2-Bazı uyanıklar kendilerine soy ağacı uyduruyorlar.
Çok ilginç örnekler var ama kimseyi üzmek istemiyorum.
Eğer biraz tarih bilgisi varsa sadrazamlardan veya paşalardan birine yaslanmak çok kolay.
Arap dünyası bu işte uzmanlaşmıştır.
Geçmişte ne zaman Müslümanlığı kabul ettikleri bile belli olmayanlar bir bakıyoruz ki Peygamber sülalesinden geliyorlarmış.
Peygamber bunları bir yakalarsa ne yapar bilinmez.
Üzerinde yaşadığımız coğrafyadaki toplumlar neden hep geriden gelirler?
Nüfus kaydı bunlarda birisi ve en önemlisidir.
Geçmiş geleceğin pusulasıdır.