Günlük haberleri izleyenler, dünyadan biraz haberi olanlar işaretledikleri ülkelerde yoksulluğun ve sefaletin doğal bir yaşam biçimine dönüştüğünü bilirler.
Yoksulluk ve El Kaide, IŞİD gibi katillerle İslam’ın aynı satırda yazılması kötü bir kader midir yoksa bilinçli, sistemli uygulamanın sonucu mudur?
Türkçemizdeki yüzlerce güzel özdeyişten biri vardır ki anlamı tartışılamaz.
“Ön tekerlek nereye giderse arka tekerlek de oraya gider”
Arka tekerlek yerinde çıkıp başka yönlere doğru sapmadığı sürece bu kural değişmez.
Uygar olmanın ölçütleri vardır.
Kullanılan elektrik ve su, okunan gazete ve kitap sayısı, insanların günlük giysileri..
Toplumu yönlendiren ve etkileyen baş etken ise özellikle medyada tartışılan konulardır.
Tartıştığımız konular kadar uygarız.
Hatta tartıştığımız konular kadar insanız.
Batı diye genel bir tanımlama yaptığımız Hıristiyan aleminde neler tartışılıyor:
1-Zamanda yolculuk yapılabilir mi?
2-Paralel evrenler var mı?
3- Uzaydaki diğer gezegenler de hayat var mı?
4-Başka gezegenlere gidip orada yerleşme yapılabilecek mi?
5-UFO’lar hangi uzaklıktan geliyorlar?
6-Kanseri yenecek kalıcı çözüm bulunacak mı?
7-Petrol kaynakları tükendiğinde yerine hangi enerji konacak?
8-Başka gezegenlerde yaşayanlar dünyaya saldırabilirler mi?
9-İnsan bedeninde eskiyen organlar değiştirilerek hayat 200 yıla çıkarılabilir mi?
10- Dünyanın tek devlete dönüşmesi ne kadar sürede olabilir?
Bunlar ve bunlara yakın bilimsel tartışmalar batıda yapılmakta ve toplumlarca ilgiyle izlenmektedir.
Müslümanların çoğunlukta olduğu ülkelerde neler tartışılıyor?
Türkiye modernlikle –İslam’ı birlikte yaşayan tek ülkedir.
Ramazan öncesi ve Ramazan süresince tartışılan konulara ve yöneltilen sorulara göz atıldığında insan bir tuhaf oluyor.
İşte ciddi ciddi tartışılanlar:
1-Kızlı erkekli okula gidilir, merdiven kullanılır mı_
2-Cinlerle evlenilir mi?
3-Evlatlıkla evlenmek caiz midir?
4- Cennete kaç huri verilecek?
5- Birden fazla evlilik yaşayan erkek öbür dünyada hangi karısının yanında olacak?
6- Peygamberimiz Ayşe’yi 9 yaşında almıştı, ben de alsam caiz olur mu?
7-Lades tutuşmak haram mıdır?
8-İz bırakmadan karımı dövsem günaha girer miyim?
9-Türban takmayanlar cehenneme gidecek mi?
10-Hacca gidince bütün günahlar sıfırlanır, diyorlar. Doğru mu?
11-Banyo yaparken kulağıma su kaçarsa oruç bozulur mu?
12-Gavurlar da cennete gidecekler mi?
Bu sorular yüzlerce kez sorulmuştur.
Din bilgini geçineler de bu abuk sorulara sanki önemli iş yapmışlar gibi yanıt verirler.
Müslüman toplumların yaşadıkları sefaletin kökeni tartışılan konuların içindedir.
1400 yıldır bilmekle- inanmak arasındaki kavga sürüyor.
Bir kısım beyin kullanma özürlüler diyorlar ki:
“Bilmeye gerek yoktur, inanmak yeter”
Kuran’daki “ aklını kullan” buyruğuna uyanlar ise önce bilmek gerektiğini, inanmanın bilmeye dayanması gerektiğini öne sürüyorlar.
Ne yazık ki, geçen süre de körlemesine inanmayı savunanlar güçlenmişler ve batı ile aradaki uzaklık hızla açılmıştır.
Günümüzde Türkiye de “ bilmeden inanmanın” bataklığına çekiliyor.
Gaflet uykusu ise giderek ağırlaşıyor..