Yaklaşık 100 yıl önce Sykes Picot antlaşmasıyla bölünen, İngiliz ve Fransız etki alanına bırakılan orta doğuda baş döndüren gelişmeler yaşanıyor. Adeta yeniden şekillendirilen orta doğunun yeni baş aktörleri İngilizler ve Amerikalılar, yardımcı rollerde ise Sykes Picot’un eski ortaklarından Ruslar ve Fransızlar var.
Rusya, Suriye’de en etkin güçlerden biri olarak rejim güçlerinin yanında yer almakta, daha doğrusu rejimi yönlendirmekte-yönetmektedir. Eğitim müfredatımızda “Rusya sıcak denizlere inmeyi hayal ediyor” diye yazan cümleyi sanırım herkes hatırlamaktadır. Rusya, batılı güçlere rağmen şimdi sıcak denizlerde ama neyin karşılığında?
ABD ve Batı, Rusya-Çin-İran blokunun enerji üzerindeki hâkimiyetinden rahatsız, bu nedenle enerji alanlarına hakim olup, enerji güvenliğini sağlamak istiyor. İran’ın orta doğudaki gücünün kırılması, Çin’in yeni hammadde ve satış pazarlarını ele geçirmesi ABD ve batıyı ürküten diğer nedenlerden.
Sayın Erdoğan’ın da eş başkanı olduğu “Büyük Ortadoğu projesi”; orta doğudaki bazı devletlerin bölünmesi ve sınırların yeniden çizilmesi esası üzerine kurulmuştu. Bu devletler de Irak ve Suriye idi.
BOP Projesinin hayata geçirilmesi için bölgenin bir kaos ortamına sokulması gerekecekti.
Irak’ta mezhep savaşları devam ediyordu, Suriye’de önce iç karışıklık başlatıldı, ardından krizin derinleştirilmesi için İhvan hareketi işin içine dâhil edilerek “İslami” bir ayaklanma süsü verildi ve dünyanın dört bir yanından “Mücahitler” Türkiye üzerinden Suriye sokuldu. Suriye ve Irak’ta iç çatışmalar yaşanırken, bu ülkelere sokulan yabancı savaşçılar, İŞİD (Irak Şam islam devleti) adı altında toplanarak iki ülke sınırlarını ortadan kaldırdı. Nerden edinildiği belli olmayan büyük silah gücüne kavuşan örgüt BOP’un uygulanması için zemin hazırladı.
İŞİD ile mücadele görevi Türk ordusuna verilmek istendi, Türkiye önce kabul etmedi, görev Kürtler tarafından yerine getirildi, Türkiye Kürtlerin devreye girmesini, bir güç olmasını engellemek için, Rakka ve Deyr zor operasyonlarını Türk ordusunun yapma isteğini dile getirdi ancak, Irakta peşmergeler, Suriye’de YPG-DSG İŞİD’i gerileterek bitirme noktasına getirdi. Bu operasyonlar nedeniyle Kürt güçlerine çok sayıda orduya yetecek kadar silah, cephane ve mühimmat verildi.
Irak Kürt bölgesinde yapılan Bağımsızlık referandumunda halkın yüzde 93’ü bağımsızlık yönünde oy kullandı. Bu bir anlamda “tapu tahsis belgesiydi”. Irak Kürt bölgesine bitişik Suriye’nin kuzeyi, PYD’nin kontrolüne geçmişti, bir “tapu tahsis belgesi” de Suriye’den alınmıştı. Taraflar tapu tahsis belgesi aldıklarını iddia ettikleri alanları temizlemeye çalışıyor, kendi parsellerindeki kardeşlerini dahi alan dışına çıkartıyor, ayrık otları temizlemeye çalışıyor.
ABD tapu tahsis belgeli her iki parselde de çok sayıda askeri üs inşa etti. Özellikle Irak Kürt bölgesinde İncirliğe alternatif olabilecek büyüklükteki üsün İran gibi büyük operasyonlarda kullanılabilecek kapasitede olduğu belirtiliyor. Yine dünyanın en büyük büyükelçilik binasının Erbil’de inşa edildiği iddia ediliyor.
Geriye kalan ise, iki farklı tapu tahsis belgesinin birleştirilerek, Komsu parselimizde yeni bir bina inşa etmek. Asıl mesele ise çevredeki ve etkili diğer parsellerin onay verdiği ve bizim de farklı şekillerde yardımcı olduğumuz bu komşu bina için tavrımızın ne olacağı.
Tanıdığımız, bildiğimiz bu bina sahiplerine düşmanlık yapıp diğer komşulara mı terk edeceğiz? İç içe yaşayarak biri birimizden fayda mı sağlayacağız? Yoksa ne pahasına olursa olsun bu binayı yıkacağız? mı diyeceğiz.
Aradan geçen yüz yıl ve yeni bir Sykes Picot. Rusya’nın Bolşevik ihtilal nedeniyle çekilip dünya kamuoyuna ifşa ettiği bu anlaşmaya, “Sıcak sulara inme” karşılığında yeniden geri döndü.