Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHM) iş insanı Osman Kavala'nın serbest bırakılması kararını uygulamayan Türkiye için "ihlal prosedürü" başlattı. Türkiye, böylece, 2010'dan bu yana Azerbaycan'dan sonra bu sürece tabi tutulan ikinci ülke oldu. Bakanlar Komitesi'nde yapılan oylamada, 35 ülke "ihlal prosedürü" başlatılmasına destek verdi. Avrupa Konseyi, Türkiye'den 19 Ocak'a kadar görüşünü iletmesini istedi. Kavala davasında bir sonraki duruşma 17 Ocak'ta.
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin 30 Kasım-2 Aralık günleri arasında yaptığı toplantılarla ilgili resmi açıklama 3 Aralık'ta yapıldı.
Konsey'den yapılan yazılı açıklamada, Bakanlar Komitesi'nin Osman Kavala davası ile ilgili olarak, Türkiye'nin AİHS'in 46. maddesinde yer alan yükümlülüklerini yerine getirip getirmediğini Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) sorma eğiliminde olduğunun, Türkiye'ye bildirildiği kaydedildi.
AİHM'in Aralık 2019'da verdiği bir kararla Kavala'nın tutuklanması ve tutuklu yargılanmasının onu susturmak ve diğer insan hakları savunucularının cesaretini kırmak amaçlı olduğunu belirterek, Türkiye hükümetinden Kavala'nın bir an önce serbest kalması için gerekli önlemleri alması çağrısında bulunduğu anımsatan Konsey, mahkeme kararının Mayıs 2020'de kesinleştiğini ve konunun bu noktadan sonra Bakanlar Komitesi'nin gündemine geldiğini anımsattı.
Açıklamada, Bakanlar Komitesi'nin Türkiye'nin Kavala davasında gerekli adımları atması için daha önce 8 kez karar aldığını ancak Türk hükümetinin AİHM'in kararını uygulamayı reddettiği vurgulandı.
Kritik tarihler 17 ve 19 Ocak
Bakanlar Komitesi'nin Türkiye ile ilgili ihlal prosedürü kapsamında AİHM'e yapacağı başvuruyu 2 Şubat 2022'deki toplantısında gerçekleştireceği belirtilen açıklamada, Türkiye'nin bu süreçle ilgili görüşünü en geç 19 Ocak'a kadar iletmesinin istendiği bildirildi.
Kavala davasında bir sonraki duruşmanın 17 Ocak'ta olacağından hareket eden Bakanlar Komitesi, böylece Türk hükümetine ihlal prosedüründen ve prosedür sonucunda olası yaptırımlardan kurtulmak için bir fırsat daha sunmuş oldu.
Eğer Türkiye, 17 Ocak'ta Kavala'nın serbest kalmasını sağlar ve hakkındaki suçlamaları düşürürse ihlal prosedürünün ikinci aşamasının uygulanmasına gerek kalmayacak.
Aksi haldeBakanlar Komitesi, Türkiye'nin vereceği görüşle birlikte gerekçeli kararını oluşturacak ve yine bir oylama sonucunda üçte iki çoğunluğu bulması durumunda AİHM'e resmi bildirimi yapacak ve süreci başlatmış olacak. Açıklamada belirtildiği gibi, süreç 2 Şubat'ta yaşama geçecek.
Olası yaptırımlar neler?
Bakanlar Komitesi, AİHM'den "Yükümlülük yerine getirilmemiştir" şeklinde bir bildirim alması durumunda söz konusu üye ülkeye uygulanacak tedbirleri ele alacak. Bu tedbirlerin neler olacağı somut olarak belirtilmezken, komitenin uygun göreceği adımları atacağı kaydediliyor. Bunlar arasında söz konusu ülkenin oy hakkının veya üyeliğinin askıya alınması ve hatta üyelikten çıkarılması da yer alıyor.
Daha önce sadece Azerbaycan için işletilen ancak yaptırım aşamasına gelmeden sonlanan bu sürecin Türkiye için nasıl işletileceği ve sonuçlarının neler olacağı öngörülemiyor.
Avrupa Konseyi'nin kurucu üyelerinden olan ve Avrupa Birliği (AB) üyesi olmak isteyen Türkiye'nin nasıl bir yol izleyeceği, süreci belirleyecek en önemli unsur olarak görülüyor.
Azerbaycan'dan sonra Türkiye
AİHS'in 46. maddesi, Avrupa Konseyi'ne üye ülkelerin AİHM kararlarını uygulamalarını mecburi kılıyor. Aynı maddenin 4. fıkrası, Avrupa Konseyi'nin karar organı olan Bakanlar Komitesi'ne kesinleşmiş mahkeme kararını uygulamayan ülkenin yükümlülüklerini yerine getirip getirmediğini AİHM'e sorma yetkisini veriyor.
AİHM'in üye ülkenin yükümlülüğünü yerine getirmediğini iletmesi durumunda Bakanlar Komitesi, söz konusu üye ülkeye uygulanacak tavrı kararlaştırmak için yeniden bir araya geliyor ve uygun tedbirlerin alınmasını müzakere ediyor.
İhlal prosedürü, 2010 senesinde AİHS'in 14. protokolünde yapılan bir değişiklikle Avrupa Konseyi müktesebatına girdi ve o tarihten bu yana sadece Azerbaycan'a karşı uygulandı. Türkiye, Azerbaycan'dan sonra bu prosedürün uygulandığı ikinci üye ülke durumuna geldi.
Türkiye, aynı zamanda, insan hakları ihlalleri nedeniyle Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi'nin siyasi denetimine de girmişti.