Otizm spektrum bozukluğu yaygın gelişimsel bozukluk olup birden fazla bozukluğu içeren genel bir tanı grubudur. Erken dönemde başlayan sosyal etkileşim, dil gelişimi ve davranış alanlarında köklü temel fonksiyonların gelişmesinde gecikmeleri de içeren bir spektrum bozukluğudur. Tanı alma yaşı giderek daha aşağılara çekilerek şimdilerde bebeklik aylarında, altı aydan sonra gerçekleşebilmektedir. Nedeni üzerinde halen yoğun çalışmalar yapılmakta olup henüz kesin bir sonuca ulaşılamamakla birlikte çeşitli etkenler üzerinde durulmaktadır. Anne karnında tanı alınamamaktadır. Erkek çocuklarda kızlara oranla daha sık rastlanır. Son yıllarda otizm sanki bir bulaşıcı hastalık gibi yayılmaktadır. Erken tanı ve eğitim tek çaresidir. Göz teması kurmama, kendisine seslenilince ilgilenmeme, konuşma geçliği, tekdüze hareketler, iletişimsizlik, parmak ucunda yürüme, kollarını kanat çırpar gibi çırpma otizm belirtileridir. Otizm beraberinde disleksi (öğrenme güçlüğü,) epilepsi (sara), hiper aktivite gibi başka sorunları da getirebilir. Sıradan insanlarda olduğu gibi zeka yelpazesi otizmde de geniştir, çeşitli zeka düzeylerinde otistikler vardır. Diğer isimli tanıları da barındıran geniş bir yelpazedir. Erken tanı ile bilinçli ve yoğun eğitim süreçlerinden sonra otizmin bazı niteliklerini taşıdıkları halde otizmi büyük ölçüde aşıp sıradan insanlar gibi yaşamlarını sürdüren otizmlilere rastlamaktayız. Bunlardan biri olan oğlumla ilgili anılarımı daha sonraki yazılarımda aktarmaya çalışacağım. Şu önemli gerçeği göz ardı etmemek gerekir ki, her otizmli birey otizmi aşamaz, aşmak zorunda da değildir ama her sıradan insan bir otizmliyi en azından olduğu gibi kabul etmek zorundadır, bu toplumsal bir yükümlülüktür.
Bu duyarlı ve önemli sorunun olabildiğince bertaraf edilebilmesi için devlete ve bireylere önemli görevler düşmektedir. Küçük yaşta tanı almış otistiklerin gereksinimleri karşılanırsa bu insanlar ileride çeşitli görevlerde çalışıp kendi gelirlerini bir ölçüde de olsa karşılayabilirler, sosyal güvenlik olanaklarından yararlanabilirler. Aksi durumda ana babalarından sonra bu insanlara devlet bakmak zorundadır, bir kenara atamaz. Devlet bu hizmetini yaparken sıradan insanların vergilerinden topladıkları parayı kullanır, bu durumda kendi refahınıza harcanmasını beklediğiniz bu paraları bakıma muhtaç otizmlilerle paylaşmak durumunda kalırsınız. Size verilen hizmetin kalitesi doğal olarak değer yitirir. Oysa bu çocuklar için yapacağınız bağışlar sayesinde bu çocukların hem sorunları hafifletilmiş hem de kendilerinin istihdam olanakları arttırılmış olur.
İlgi Otizm Derneği 1988 yılında Ankara’da kurulmuş Türkiye’deki ilk otizm derneğidir. Otuz bir yıldır zor koşullarda ayakta durmaya çalışan derneğimiz 1991 yılından bu yana otizmli çocuklara eğitim ve rehabilitasyon sağlamaktadır. Derneğimizin en önemli dayanağı yapacağınız bağışlardır. Bu bağışlarla ekonomik durumu yetersiz olan ailelerin çocuklarına burs sağlamaktayız. Bağışın azı çoğu olmaz. Unutmayın ki tencereler dolusu pilavlar küçücük pirinç tanelerinden oluşur. İlginizi kazanmak umudu ile dernek banka bilgisini paylaşmak istiyorum: Türkiye İş Bankası Emek ŞubesiTR49 0006 4000 0014 2070 7663 29 İlgi Otizm Derneği.
Bunlar benim bu konuda aktaracağım en basit bilgiler; ama aslında sözün özü bence otizm demirden leblebi!..
Konuyu hem değiştirip hem de tatlıya bağlamak için ana-baba evimizde çok sevilen bir Rumeli tatlısının tarifini versem diye düşündüm. Şimdilerde sütlü tart falan gibi modern isimler kullanılıyorsa da esas adı Süt Pidesi:
Hamuru için: 1 yumurta beyazı, ½ su bardağı margarin veya Tereyağı, ½ su bardağı sıvı yağ, 1 çorba kaşığı sirke, 1 çorba kaşığı toz şeker, küçücük bir tutam tuz, 1 paket kabartma tozu ve (işin en zor kısmı) alabildiği kadar un.
Hepsi bir arada yoğrulur ele yapışmayan gevşek bir hamur elde edilir. Hamur iyice yağlanmış ya da yağlı kağıt serilmiş ısıya dayanıklı bir kaba döşenir. Elinizle yayarak rahatlıkla döşeyebilirsiniz.
Muhallebisi için: 5 su bardağı süt, 150 mililitre çiğ krema (çünkü kentlerde sütlere su katıyorlar ama siz kendi ineğinizden sağılmış süt kullanıyorsanız çiğ kremaya gerek yok), 3 düz yemek kaşığı un, 1 düz yemek kaşığı buğday nişastası 1 düz yemek kaşığı mısır nişastası (eğer mısır ürünü kullanmak istemiyorsanız 2 kaşık buğday nişastası da koyabilirsiniz), 9 yemek kaşığı toz şeker, 1 paket vanilya, 3 yumurta sarısı.
Yumurta sarıları dışında tüm malzemeyi çırpma teli ya da elektrikli karıştırıcıyla hiç topak kalmayacak bicimde çırpın. Orta ateşte dibine tutmayacak biçimde sürekli karıştırarak pişirin. Çok koyu olmayan bir muhallebi elde edeceksiniz. Ocaktan aldıktan sonra içine bir ceviz büyüklüğünde margarin ya da tereyağı ekleyip karıştırın. Muhallebiniz soğuyunca yumurta sarılarını ekleyip tekrar karıştırdıktan sonra hazırladığınız hamurun üstüne yayarak dökün. Daha önceden ısıtıp ısıtmamanızın önemli olmadığı fırınınızda 180 derecede pişirin. Hamurunuz ve muhallebinizin üstü kızarınca fırından çıkarın. Soğuduktan sonra, tercihan buzdolabına girmeden, servis yapın. Afiyet olsun.
Bir başka yazıda buluşmak üzere esenlikler dilerim. Çidem Ayözger Ergüvenç