Güzelim memleketimiz ne hale geldi? Dünün o güçlü Türkiye’si, günümüzde çok ağır ve ciddi problemlerle boğuşurken, yetmezmiş gibi yenilerini de sarıyoruz başımıza.
Her gün bir skandala tanık oluyoruz. Sürekli değişen gündemlerle milleti şaşkına çeviriyoruz. Tanınamayacak hale getirdik vatanımızı. Koca devleti şirket gibi yönetiyoruz. Devamlı karar değiştiriyor, olmayacak yasalar çıkarıyor, denetimi sıfırlıyoruz adeta. İşlevini yerine getiremeyen bir Meclis’imiz var, ettikleri Anayasa’ya sadakat yeminine uymayan, dikkate almayan, aldırmayan Milletvekillerimiz var. Dün söylediklerinin bugün tamamen aksini söyleyen, siyasi çıkarları için hedef ve pozisyon değiştiren liderlerimiz var. Bu kadrolarla ve bu anlayışlarla Türkiye’nin düze çıkması mümkün mü?
Uymadığımız ve çiğnemekten paspas haline getirdiğimiz bir Anayasa’mız var. Buna uymak yerine, şimdi kalkmış yenisini çıkarmaya çalışıyoruz. Ülkenin, devletin, milletin ihtiyacı olsa mesele yok. Ama bir kişinin, o da tekrar devlet başkanı seçilebilmesinin yolunu açmak için çıkarıyoruz. Bunun için yeterli oya sahip miyiz, değiliz ama DEM partisinin oyunu da alırsak, yeni Anayasa’yı başarıyla geçiririz Meclis’ten. DEM’in oyunu almak için, yeni bir açılım politikası uygular, İmralı’nın kapısını aralar ve terörist başı Öcalan’ı dışarıya çıkarırsak, Anayasa’yı da değiştirir, Erdoğan’ı dördüncü defa Başkan da seçtiririz.
Senaryo bu.. Yazanı tanıyoruz, sahneye koyanı da Devlet Bahçeli olarak görüyoruz. Olacak iş mi,oluyor işte. Zaten Türkiye’de yıllardır olmayacak işlere tanık olmuyor muyuz? Buraya kadar olanı özetledim. Ama asıl şimdi, dikkatlerden kaçan bir noktaya işaret etmek istiyorum. Bunu emekli Amiral Cihat Bağcı da söylüyor ama kulak asan yok. PKK zaten bitmiş durumda, yerine Amerika ve Nato’nun desteğini alan YPG geçti. Suriye sınırımızda, ABD’nin silah, mühimmat ve para gücüyle bir Kürt devleti kurulalı çok oldu.100 bini aşkın askeri, modern silahları ve füzeleriyle Suriye sınırımızda ciddi bir devlet var artık. Amerika ve Nato PKK’yı terör örgütü olarak tanıyordu. Ama YPG’yı tanımıyor, ona her türlü yardımı yapıyor, desteği veriyorlar. Bu durumda APO PKK’ya dağılın dese ne olur, demese ne olur? PKK zaten dağılmış durumda, YPG’yi dağıtabiliyor muyuz, buna gücümüz yetiyor mu, Amerika’ya ve Nato ülkelerine (Bu yaptığınız dostluğa sığar mı) diyebiliyor, gerekli tepkiyi gösteriyor muyuz?
Aman bu oyuna dikkat edelim ve sıtmayı gösterirken, ölümü başımıza bela etmeyelim. AKP Genel Başkanı (85 milyon bir olalım, ülkemize yönelen tehlikeleri ancak bu şekilde defedebiliriz)diyor ama, tehlikelerin neler olduğunu ve gerçek tehdit tablosunu hem TBMM’den ve hem de milletten saklıyor. Bugün Türk milletinin olan bitenlerden haberi yok. Kapalı kapılar ardında hazırlanan senaryolardan ve yine gizli tutulan dış münasebetlerden milletin vekili de, kendisi de habersiz. Kimse doğru dürüst bir şey bilmiyor, sağlıklı bir haber alamıyor ki..
Ülkemizde iyi kötü bir muhalefet var sanıyorduk, o da APO senaryosuna el uzatıyor, Atatürk’ün partisine oy verenlerin kemiklerini sızlatıyor. Her zaman söyledik yine söylüyoruz. Kürt meselesinin temelinde dış güçler vardır. Anadolu’nun kardeş halkını birbirine düşürmek ve düşman etmek için her imkanı kullanmakta, her fırsatı değerlendirmektedirler. İstiklal harbindeki mağlubiyetlerinin rövanşını almak için, Türkiye’ye tuzak üstüne tuzak kuruyorlar. Bu oyunlara gelmemeliyiz. Bugün Türkiye’de ezilen Kürt halkı yoktur. Kürtler artık ana dillerini rahatça kullanmakta, Kürt televizyonlarını kendi dillerinde seyretmekte olup, Türk kardeşlerinin sosyal haklarının tümüne sahiptirler. Bugün TBMM üyelerinin yüzde 60’ ı, bürokrasinin önemli bir bölümü, işadamlarının neredeyse yüzde 65’i Kürttür. Orduda da, yargıda da, medyada da, milli eğitimde de Kürt nüfus küçümsenemez.
Böyle bir tabloda PKK düne kadar neye ve kime hizmet etti, YPG kime hizmet edecek? Bunların Türkiye’deki Kürt halkına hiçbir yardım ve desteği olmadı, olamaz. Onların hedefi direk Türkiye’yi parçalamak ve devletiyle milletiyle tüm ülkeyi zayıflatıp çökertmektir. Aziz milletimizin ülke çıkarlarını şahsi ikballerinin önüne geçiremeyen siyasetçileri, oynanan oyunları ve Türkiye’mizi bekleyen çok ciddi tehlikeleri dikkatlerinden kaçırmamalarını tüm içtenliğimle diliyorum.