İşte o röportaj:
O İstanbul’un 39 belediye başkanından biri . Beylikdüzü Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu. Ancak vizyonu ve yaptıklarıyla bugün CHP’nin olası İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayları arasında kulislerde ismi son zamanlarda öne çıkmış bir isim.
Peki kim bu Ekrem İmamoğlu? İstanbul’a hazır mı? İstanbullu Ekrem İmamoğlu’nu ne kadar tanıyor? Rakipleri arasında yer alan isimler Binali Yıldırım, Numan Kurtulmuş, Mehmet Müezzinoğlu gibi isimler ile nasıl ve hangi stratejiler ile yarışacak?
Ailesi merkez sağ gelenekten gelen ve CHP ile buluşma sebebini, "Cumhuriyet ve Atatürk değerleri" olarak açıklayan Ekrem İmamoğlu için aslında belediye başkanlığının anlamı ne? N Gazete tüm bunları ve daha fazlasını sordu. İmamoğlu cevapladı.
Nuray Başaran: Beylikdüzü’nde çok başarılı çalışmalar yaptınız ki, bugün İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için adınız olası adaylar arasında geçiyor. İstanbul’a hazır mısınız?
Ekrem İmamoğlu: Yani istanbul’da aslında belediye başkanlığı yapan her birey, -ki 39 belediye başkanı var- her belediye başkanının mutlaka bir İstanbul ajandası olması şarttır. Çünkü istanbul’un bir parçasısınız. ‘İstanbul’da bunu en iyi yapabilecek kaç kişi var?’ diye sorarsanız, ben , ‘ 39 kişi var’ derim. Ben de onlardan bir tanesiyim.
Dolayısıyla istanbul’a hazır olacak en iyi 39 kişiden biriyim teknik olarak. En azından böyle tarif etmek gerekir diye düşünüyorum. Tevazu cümlesi de kabul edebilirsiniz bunu ama böyle tanımlamak şart.
Ancak kimin ajandası yeterlidir, kimin yeterli değildir, bu tabi biraz da halkın tercihine dayalı bir şey. Ama biz Beylikdüzü’nde en azından memnuniyet verici bir belediyeyi ortaya koyduk. Teknik olarak baktığınızda, her belediye başkanı İstanbul’a hazır olmalıdır. Ben de onlardan bir tanesiyim
BEYLİKDÜZÜ’NDE BİR YAŞAMI DÖNÜŞTÜRDÜĞÜMÜZÜ HİSSEDİYORUZ
Nuray Başaran: 39 kişi var ama siz bugün itibarıyla bir tık önde gibisiniz. Büyükşehir için adı geçen ilçe belediye başkanı sizsiniz.
Ekrem İmamoğlu: Evet.
Nuray Başaran: Bunu neye bağlıyorsunuz?
Ekrem İmamoğlu: Tabii bu şu anda partimizin ve genel başkanımız dahil- ki çok onore olduğumu söylemek isterim- her belediye başkanına kısmet olamayacak cümleler bunlar. Çok onore oldum, çok mutlu oldum. Aynı zamanda da sorumluluğumu bir kat daha arttıran cümleler bunlar.
Kendi görevimi yerine getirirken, ‘ daha fazla ne yapabilirim’ diye her güne başlıyorum. Bu cümlelerin kaynağı tahmin ediyorum, bu 4.5 yıl içinde Beylikdüzü’nde yarattığımız fark. Tabii esas takdiri halk yapar. Şu anda da memnuniyeti görüyoruz. Biz Beylikdüzü’nde bir yaşamı dönüştürdüğümüzü hissediyoruz. Takdirin ana gerekçesi odur.
Yeni bir kenti devraldık. Yaklaşık 10 yıldır mevcut iktidar partisinin yönetimindeki bir ilçeyi aldık. Ama 4.5 yıldır hangi partiden olduğunun hiçbir önemi olmaksızın, herkesin memnuniyeti ile karşı karşıyayız. Çünkü biz hayatı tasarladık. Hayatı herkesin özgür biçimde yaşayacağı kent kurgusu içinde tasarladık. Hiç kimsenin ayağına basmaksızın, başta çocuklar ve kadınların çok mutlu olabileceği bir süreci kentte nasıl var edebiliriz, ona baktık.
Aslıda bunlar da, sosyal belediyeciliğin ve sosyal demokrat belediyeciliğinin temel unsurları. Bütün bu yaptığımız iş ve işlemlerin neticesidir diye düşünüyorum bu takdir cümleleri.
Nuray Başaran: Sizin İstanbul Büyükşehir adaylığınız konusu kulislerde aslında yeni... Bu konuyu CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile görüştünüz mü? Sanırım dün Edirne’de cenaze nedeniyle beraberdiniz. Konu gündeme geldi mi?
Ekrem İmamoğlu: Genel Başkanımı en son benimle ilgili kurduğu cümleler ile ilgili aradım. Teşekkür ettim. En son görüşmemiz o zaman oldu. Bahsini geçirdiğiniz büyükşehir temelli bir konuşmamız olmadı. Ama tabi partimin içinde konuşulan konu vardır. Bunlar henüz kamuoyunda konuşulmayan konulardır. Bu bağlamda bunlar, enine boyuna ölçülmesi, biçilmesi gereken bir husus.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı Türkiye’nin en önemli makamlarından bir tanesidir. Kaldı ki, 25 yıldır yönetilen ve yönetenlerin dahi şikayet ettiği ve ihanet cümlesiyle tanımladığı bir yönetim biçiminin ve felsefesi kavramı üzerinden yorumluyorum.
O nedenle enine boyuna düşünülmesi ve ona göre de,ince eleyip sık dokumamız gereken bir husus. Ona göre de kimdir, kim olmalı noktasında da; evet seçimim alma parametresi var, yönetebilme parametresi var. Ve bizim temel felsefemiz üzerinden İstanbul’da yaşayan herkesin kabul edebileceği aday felsefesi kimliği var. Tüm bu unsurlar üzerinden tartışılacak ve partimiz en doğru kararı verecektir.
Nuray Başaran: CHP kulislerinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak adınızın geçme sebebi olarak yeni isim, eğitim, donanım ve çalışkanlığınız konuşuluyor. Size göre 39 belediye başkanının önünde olmanızın sebepleri neler?
Ekrem İmamoğlu: Yani şöyle, insanın kendini tanımlaması çok zor bir kavram aslında. Ama , yani toplumun ilgi duyduğu her konuya kendimi muhatap kabul ediyorum. Bir kere, hiçbir konu ve kesime duvarım yok. Ön yargım yok. Çok önyargısız bir insan olduğumu düşünüyorum. Bunda da yaşadığım ortamlar, çevrem ,ailem, her çeşit insanla bir arada oldum.
Bunda öz ailem de dahil iç dünyam, eğitim aldığım kesimler. Örneğin ilkokulda çocuk esirgeme kurumunun çocukları ile okudum. Ama ortaokulda kendi şehrime göre, o zaman Karadeniz’in tek özel okulu olan kolejde okudum.
Sonra lisede, 15 kişilik sınıftan bir anda 60 kişilik sınıfa gittim. Bir çocuğun dahi hiçbir tereddüt dahi duymaksızın, gelip bana fikrini söyleyebilmesi- bu çocuk dediğim 4-5 yaşına kadar inebilir bu skala.- Bu çok önemli benim için. Ya da yani giyim kuşam itibarıyla sokakta erkeklerle selamlaşmayı, konuşmayı asla uygun görmeyen hanımefendilerin de, gelip derdini benimle konuşabilmesi ve bu kurduğumuz samimiyet bence çok değerli.
Tahmin ediyorum, ön yargı diye bir kavram benim zihnimde hiç olmadı, olamayacak. Bu sanki beni öne çıkaran diye bunu tanımlamıyorum, benim hayat felsefem de bana şu andaki belediye başkanlığında bana en yardımcı olan karakterim diye düşünüyorum.
Nuray Başaran: İstanbul için olası rakipleriniz arasında Binali Yıldırım, Numan Kurtulmuş, Mehmet Müezzinoğlu gibi Türkiye’de tanınılırlık noktasında çok güçlü isimler var. Bu konuda nasıl bir yöntem izleyeceksiniz? İstanbul’lu sizi ne kadar tanıyor? Bu konuda stratejiniz var mı?
RAKİBİMİN KİM OLDUĞUNU UMURSAMAM
Ekrem İmamoğlu: Ben aslında ona biraz Beylikdüzü ölçeğinden örnek vermek isterim. Bugün Türkiye’nin en tanınmış insanı dahi bana rakip olsa, benim için yol haritamda büyük bir değişiklik göstermez. Ve hiçbir ürkeklik ve çekingenlik göstermem diye düşünüyorum. Mühim olan, insanın her yönüyle hazır olması. Diğer detaylara hiç takılmam.
Elbette toplumun oy vereceği kişiyi tanıması çok önemli , değerli, bu unsur önemli. Hiç tanınmamış olmak, tanınmayacak anlamına gelmiyor. Buna yeterli bir zaman diliminin varlığı önemli. Yeterli bir zaman dilimi makul müdür? Makul değildir. Aslında adil bir zaman dilimini konuşmuyoruz. O bakımdan hep savunduğumuz bir şey vardı, bu tür yerel ortamlara insanların çok uzun süreli çalışmalarının şart olduğunu düşünüyorum.
Kaldı ki bugün 350 bin nüfuslu bir kentimizin belediye başkanıyım. Ben bu ilçenin belediye başkanlığı için tam 4.5 sene çalıştım.
Ben 4 yıl ilçe başkanlığı yaptım. 6 ay da adaylık ve aday adaylığı için çalıştım. 4.5 yıl çalışarak iktidar partisinin iktidar olduğu bir ilçede, neredeyse 7-8 puan geriden gelip, 13 puan önde bir seçim kazandım. Ama bunun yaklaşık 4.5 yılda olduğunu bilmek lazım.
O bakımdan, yeter ki makul bir zaman olsun ve iyi hazırlanın. Ben açıkçası karşımda kimin olduğunu çok da umursayan biri değilim . Karşımdaki kitleye bakarım. Toplumla konuşurum, toplumla halleşirim, onların sorunlarını dinlerim çözümlerimi anlatırım.
Rakibi tabiri caizse görmezden gelirim. Elbette rakibin de ne söylediklerini dikkate alırım ama orada dikkate almamdaki birinci felsefem, başarılı olup kazandığımda, içinden almam gereken bir şey var mı, diye öyle bir naziklikle bakarım. Yoksa zaten çok da önemi yok.
Nuray Başaran: İstanbul’a ne kadar hazırsınız? İstanbul’un en önemli üç sorunu size göre nedir?
BEN BİR DÖNEM DAHA BEYLİKDÜZÜ’NDE BELEDİYE BAŞKANI OLMAYI ARZU EDERİM
Ekrem İmamoğlu: Tabii bana sorarsanız İstanbul ile ilgili süreci, ben Beylikdüzü’nü hayal etmiş, Beylikdüzü’nün sorunlarını not etmiş ve buna göre tasarlamış biri olarak, Beylkdüzü’ne belediye başkanı seçildim.
Ben hem ölçüyorum, hem de bilimsel olarak yaşıyorum ki , çok da rastlanmayan, çok da olağanüstü bir köprü kurduk buradaki vatandaşlarımızla.
Beraber çözüm ürettik. Ama, ‘ bir dönem, bir kent için yeterli midir ?’ derseniz, ne yazık ki yeterli olmuyor. Kaldı ki biz, hepinizin de malumu, ki kendi yerel seçimlerimiz de dahil 5 yıla 8 seçim sığdırmış olacağız. Tabii bu bizim olağanüstü şeylerle meşgul olduğumuz dönemi bitirmiş olduğumuzu gösteriyor.
Bu bakımdan ne arzu ederseniz derseniz, ben bir dönem daha Beylikdüzü’nde belediye başkanı olmayı arzu ederim. Ama Türkiye’deki siyasi film çok hızlı oynatılıyor. Ne yazık ki çok hızlı kararlar, çok hızlı mekanizmalar işletiliyor. Düşünsenize, 5 yılda 8 seçim. Hiçbir dünya ülkesinde olacak şey değil diye düşünüyorum. Var mıdır tarihte bir örneği bakmak lazım diye düşünüyorum.
Böyle bir süreç yaşayan Türkiye’de, evet kapınızı başka bir kavram çalabilir. Ben bunun farkındayım. Ama hazırlık kısmında şunu ifade edeyim. Ben gerçekten İstanbul’a 39’da bir olarak bakmadım. Bütüncül olarak baktım.
Aslında İstanbul’un coğrafyasını, gelişme planını, İstanbul’un nereye gittiğini, ki Türkiye’de aslında bütün şehirlerin sorunu gelecek planlamasıdır.
Ne kadar göç aldığını, kimin ne kadar nereye göçtüğünü -ki TC vatandaşlarını kastedmiyorum- İşte mülteciler, sığınan insanlar ve diğer insanlardan bahsediyorum. Bu dünyada hiçbir kentin kabul edebileceği ve müsaade edebileceği bir durum değildir.
İstanbul bu kadar çarpık bir süreç içersindedir. Ya da İstanbul’un bugün bilimsel bakan şehir plancılarının bu metodla gidildiğinde, farklı yerleşim alanlarının bu hızla sürece dahil edildiğinde, fazla değil 10-15 yıl içerisinde İstanbul’u 25 milyon civarında bir kente doğru gittiğini herkes söylüyor.
Dolayısıyla siz Beylikdüzü’nün sınırlarını duvarla örmüş, kendi içinde mutlu bir kent yaratma imkanı olmayan bir ortamdasınız. Siz belki Beylikdüzü’ nde makul nüfus artışları içersinde kendi içinde sosyal kültürel geliştiren, makul bir kent yaratıyorsunuz ama hemen yolun karşı tarafında 60-65 bin göç alan bir Esenyurt kenti var.
İstanbul’un en büyük göçmeninin olduğu bir Esenyurt var. Dolayısıyla bütün sorunları analiz etmek zorundasınız. Bu bağlamda istanbul’u yoğun ve sorumlu bir şekilde analiz eden bir belediye başkanıyım. ‘En önemli sorun nedir?’ derseniz, tabii halk diliyle baktığınızda, günlük yaşamla baktığınızda trafik, bu kesinlikle en önemli sorun.
Ama biraz daha geniş perspektifle baktığınızda, çevre. Ve yeşil alan. İnsanların huzuru için bunların üretilmesi ve bunların kullanılıyor olması çok önemli. Sadece üretmek yetmiyor. Tabii farklı sorunlara değiniyorum ama bunların hepsi kritik sorunlar.
En son olarak da şunu söyleyebilirim ki, sosyolojik olarak baktığımda zaten Türkiye’nin bütün etnik inanç guruplarının varlığını hissettirdiği hangi bölge olursa olsun, o bölgeyi oluşturan insanın, insanından daha fazla varlığının İstanbul’da yaşadığını konuşurken, bir de bunun içine mülteci kavramını kattığınız da , İstanbul’un bir başka sorunu da mülteci konusudur.
Bunu mutlaka derhal dikkate alıp, yarın öbür gün çok ciddi sosyolojik travmaların yaşanmaması adına da, bu boyutta bir sorunun varlığını söyleyebilirim. Tekrar ifade etmek gerekirse, güncelden trafik, yeşil alan ortamları açısından bir kentin yoksulluğu, deprem, ve mülteci ve göç sorunu diyebilirim İstanbul için.
Nuray Başaran: Peki bu sorunları çözmeye ne kadar hazırsınız? Projeleriniz var mı?
Ekrem İmamoğlu: Tabi İstanbul’a konsantre olmak zaten ister istemez, İstanbul’la ilgili proje üretmek demektir. İstanbul’la alakalı da ifade etmem gerekir ki, bu Beylikdüzü ile ilgili de geçerliydi benim yaşamımda. Bu iş dar ve küçük masaların işi asla olamaz. O da siz İstanbul’u 39 bölüme bölmüşsünüz, 39 farklı yönetim alanı var.
Bu 39 masanız var demektir. Benim henüz Beylikdüzü Belediye Başkanı olarak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ile oturup konuştuğum olmamıştır. Niye? Çünkü tamamen partizan bir bakış açısıyla yönetilen bir süreç yaşıyoruz.
Nuray Başaran: Peki kendi partilerinden olan ilçe belediyelerini davet edip sizi mi davet etmiyorlar?
Ekrem İmamoğlu: Sanıyorum. Biz de CHP’li belediyeler olarak belli zamanlarda ,belli aralıklarla bir araya geliyoruz. Geldiğimizde siyasi olaylar dışında belediyelerimizi de konuşuyoruz. Tabii bu düzende, orada siyasi masaların kurulduğu bir gerçektir. Defalarca o masalar oluşturuluyordur. Ama benim dediğim başka masa. Büyük masa. Yani bu siyasi masa dışında, ben büyükşehiri yönetiyor olsam, örneğin Ak Partili Fatih Belediyesi’ni o masaya almak isterim. Mesela bir masa kurulurken, orada Beylikdüzü masasında ne yapılırdan çok , Beylikdüzü’ndeki konular nasıl engellenir o konuşuluyor. Bu daha da kötü.
Bu bakımdan, siyasi cendereden derhal kurtulunması gereken bir İstanbul yaratılması lazım. Bu bağlamda prorojeleriniz hazır mı, hazır mısınız bağlamında benim vereceğim en değerli şey bu. Böyle büyük bir kentin, büyük masaları olmalı. Bu kentin büyük masaları , en başta 39 belediye başkanı ile görüşebilen, konuşabilen bir belediyecilik anlayışının varlığıdır. Bu da yetmez, bunun dışında üreten, akademik insanlarla ve dert edinen insanlarla, bu şehrin geleceğini konuşabilmektir en büyük proje.
Ya da, önem gösteren, her unsura saygı gösteren. Her zaman söylüyorum, özen ve saygı aslında anlayışın en değerli iki unsurudur. 4-5-6 yaş dedim ya çocuklarla ilgili, bazen o çocuklara gösterdiğiniz saygı ve birey olduğunu gösterdiğiniz de , bir çocuktan dahi alabileceğiniz o kadar güzel ve derin akıllar var ki…
İşinize yarıyor , çok çok önemli. Bu bağlamda kent için yararlı, çok önemli projeler sıralanabilir. Ki toplumsal olarak, son dönemde proje dediğinizde, devasa yollar, devasa köprüler olarak algılanıyor. Hayatı boyunca, hiç geçmeyeceği bir köprünün onun için bir anlamı ve değeri olmayan projelerin değerli kılınmaya çalışıldığı bir Türkiye yaratıldı ne yazık ki. Ama aslında bu tolumun sağlığı için hiçbir katkı sunmamakta. O bakımdan biz tam da bunun tersine, vatandaşın mahallesinde, sokağında yada semtinde ya da ilçesinde hangi sorunlarla boğuştuğunu bulup onun çözümüne ilişkin çözüm bulabilen bir yönetim anlayışına istanbul’un ihtiyaç duyduğunu düşünüyoruz.
Tabii ki çok fiziksel projeler konuşulabilir. Az önce dediğim o prensipler doğrultusunda. Yani trafik, ulaşım, deprem, yeşil alan boyutunda. İstanbul yeşil alan boyutunda- kullanılabilir kişi başı yeşil alan konumunda- Avrupa'nın fakir illerinden birisi. Git gide de fakirleşmektedir. Çünkü her alana yerleşim yapılmaktadır ve bunlarla ilgili ve mülteci konusu ki, bu ulusal da bir konudur, bu sadece İstanbul’u ilgilendirmese de, tüm bu alanlarda proje oluşturabilecek masalar vardır. Bunlar toparlanır ve toplumun önüne konur.
Ama dediğim gibi, bugün en önemli olan belki, ‘ İstanbul üzerine ne yapmalı?’ değil de , yapılanlar üzerinden, ‘ ne yapılmamalı’ bunu konuşmak daha değerli olacaktır.
BUGÜN İSTANBUL İÇİN NE YAPMALI YERİNE ,YAPILANLAR ÜZERİNDEN NE YAPMALIYIZI KONUŞMAK DAHA DEĞERLİ
Nuray Başaran :Diyelim İstanbul’u kazandınız ama muhalefette bir belediye başkanısınız bu bir dezavantaj mı?
Ekrem İmamoğlu: Buna Beylikdüzü’nden örnek vereyim. Burada çok başarılıyız. Muhalefette bir belediye başkanı olarak, bu o zaman da çok değerli. Bunu bir dezavantaj olarak görmem. Zira ben hizmeti alabilme adına, her kapıya gider her kapıyı çalarım.
Hiç kimseyi, hiçbir makamı kendine uzak tutmayı sevmeyen birisiyim. Bu bağlamda,her kapıyı çaldım.
Başbakan, bakanlar, herkesle konuştum. Kiminde başarılı oldum, kiminde olamadım. Ama kendi ölçeğimde kaynaklarımı iyi kullandım. Burada da başarılı oldum. Mesela sayın cumhurbaşkanının bu hafta İstanbul’da açtığı millet parkları , bizim yaptığımız tek bir parka bedel.
Nuray Başaran: Siz kendinizi nasıl tanımlar, tanıtırsınız?
Ekrem İmamoğlu: Bütün herkes bilir ki , ben çok çalışırım. Ve ilişki kurmakta sınır tanımam. Hiçbir kesim benden uzak duramaz. Çünkü herkese yakın olurum. Hizmeti bir kalp kazanmak olarak tanımlar, herkesin kalbini kazanmak isterim.
Nuray Başaran: CHP’nin belediye hizmetleri noktasında, halkta hayal kırıklığı algısı var. Özellikle belediye hizmetlerinde. Son olarak CHP, İSKİ skandalı olarak tarihe geçen İstanbul’daki yolsuzlukla İstanbul Belediyesini kaybetmişti.
Ekrem İmamoğlu: Tabii şimdi o 89 yılı ve onu analiz etmek tek başına bir röportaj ve tartışma konusu. Ve taraflar ile aynı masada olmak gerekir. Burada olayın tarafları yok. Belki toplumda karşılığı çok kötü olsa da ve ne yazık ki çok kötü bir algıyla anılsa da, aslında başarılarıyla da konuşulacak bir dönemdir. Ama ben o tarafına girmek istemiyorum. Dediğim gibi, çok uzun konuşulması ve tarafların da masada olması gereken bir husus.
Ama şunu söyleyebilirim , bir siyasi kurumu 30 yıl önceki bir siyasi durumla yargılamak kötü. Ve anlamsız ve hatta açıkçası, adaletsiz bir bakış açısı. Bu topluma hissettirilebilir.
Kaldı ki, o yıllarda benim babam ANAP’ta siyaset yapıyordu. ANAP’ın kurucularındandı. Bugün oğlu CHP’de siyaset yapıyor. Yani beni neyle yargılayacaksınız ve benim durumumdaki insanlara ne diyeceksiniz?
Bugüne bakmak lazım ve bugünü bugün de değerlendirmek lazım. Ama bu, siyasi karşı kesimin argümanı. Sıkıştığı zaman 30 yıl, 50 yıl geriye gidiyor. Bir hesaplaşma biçimine gitmektedir. Asla benim için bir ölçü ve mevzu değildir.
Biz kendimizi ve bugünü anlatırız. Beylikdüzü’nde sadece bugünle ilgileniyoruz.Ben geçmişe dönük , uzun süreli bir yargılamadan çok, geleceğe dönük uzun süreli bir planlamanın başarılı olacağını düşünüyorum
Nuray Başaran: Hep makul süre diyorsunuz. Bugün gelinen noktada süre yetersiz mi?
Ekrem İmamoğlu: Elbette ki, bu işin daha uzun süreli hazırlanması gerekiyor. Ama şunu da bir kenara koymaksızın söylüyorum , bu kişisel bir bakış açısı . Kurumsal olarak CHP’nin uzun süreli bir hazırlığı var İstanbul için. Bu il örgütü ve genel merkez bazında da vardır.
Nuray Başaran: Mesela Gürsel Tekin sizden daha önce çalışma yapmaya başladı. Gürsel Bey’i sizden daha öndedir diye değerlendirebilir misiniz bu çerçevede?
Ekrem İmamoğlu: Rakiplerim için hiç konuşmadığım gibi, partimin içindeki yol arkadaşlarımla ilgili hele hiç konuşmam. Kurumum adına da, küçük bir soru işareti oluşturacak bir cümle dahi kurmadım, kurmam. Şunu söyleyebilirim ki , İstanbul’da ben değil de, kim aday olursa partimden , onu omuzlarımda da taşırım.
Nuray Başaran: Peki şu anda İstanbul’a hazırım diyebiliyor musunuz?
Ekrem İmamoğlu: Biz kurum olarak İstanbul Büyükşehir Belediyesinin ihtiyacı olan felsefeyi İstanbul’a getirecek bir kurumuz. Hazırız.
Nuray Başaran: Yerel seçimlerde CHP’nin şansını ve durumunu nasıl görüyorsunuz.?
Ekrem İmamoğlu: Oldukça hazır ve hazırlıklıyız. Kasım ayında yüzde 90 belediye başkan adayımız açıklanacak. Bu çok önemli ve değerli. CHP bu seçimlerde çok başarılı olacak.
Nuray Başaran: İyi Parti ile ittifak konusunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ekrem İmamoğlu: Bu parti kurullarının yetkisiyle, genel başkanımızın bir çalışması. Buna benim yorum yapmam parti kültürü açısından doğru olmaz. Ahlaken de doğru olmaz. Yerelden baktığınızda, bunun çok da olabilirliği görülmüyor. Ben Beylikdüzü’nde tüm partilerin ittifak ettiği bir belediye başkanıyım. Tabanda bunu oluşturmak çok önemli. Bunu taban daha iyi yapıyor.
Kaynak: N GAZETE ÖZEL RÖPORTAJ: BEYLİKDÜZÜ BELEDİYE BAŞKANI EKREM İMAMOĞLU:"İSTANBUL'A HAZIRIM"