Özetle

Çidem Ayözger Ergüvenç

Mutlu bir gün yaşadım. Sabah erkenden yeni zam görmüş olan maaşımı aldım, işimin başına geçtim ve bu kadar parayı nasıl harcayacağımın programını yaparken çok da verimli çalışamadığımı fark ettim. Kendimi nankörlükle suçladım. Bu fakir iktidar dişinden tırnağından arttırarak beni paraya boğuyor, ben dalga geçiyorum. Öğlenleri yediğim yarım simidi bu günün şerefine tam olarak yemeği planlıyordum ama duyduğum vicdan azabı yüzünden iştahtan kesildim. Öğlen tatilimi kullanmaktan vaz geçip, bari dalga geçtiğim süreyi telâfi edeyim diye iş yerime döndüm.

Akşamüstü huzur-u kalple çıktım ve hemen alışverişe koyuldum. İşe bir şarküteriden başlamaya karar verdim. Önce ailece hepimizin çok özlediği pastırmadan başlayarak adam başına üçer dilim aldım. Gözüm peynirlere takıldı, hem beyaz hem kaşar peynirden yüzer gram aldım. Çocuklar epeydir tereyağı yemiyorlar diye bir hovardalık edip, hem de ne hovardalık, tam üç yüz gram tereyağı aldım. Yumurtasız olmaz diye beş tane de ondan alarak ödememi yapıp dükkândan çıktım.

Bir markete uğradım. Önce manav bölümüne geçtim; çocuklar muzun tadını unutmuşlardı; belleklerini tazelemek için her birine birer tane muz aldım. Avokadoları görüp bu nedir diye sorup duruyorlardı bir tane de avokado aldım, üçü aralarında paylaşsınlar. Sonra kasaptan yarım kilo kıyma aldım, beş kişilik ailemizde adam başına yüzer gram; doğrusu büyük lüks. Halime şükrederek makarna aldım, yoğurt aldım. Artık karım bu günlerde bize kıymalı makarna yapabilecekti. Deterjan falan da bitmişti ama artık onları da hanım alsın. Ne de olsa o da zam gördü, kadıncağız da biraz alışveriş yapmanın tadına varsın.

Çorabımın başparmak kısmı delinmişti. İçe kıvırıp öyle pabucumu giyiyordum ama namussuz parmak bir yolunu bulup dışarı fırlıyor delik çorap onu kesiyordu; hemen kendime yeni bir çift çorap aldım. Fakir zamanımda olsa, şunları tek tek neden satmazlarki diye düşünüp üzülürdüm. Şimdi devletime minnet duyuyorum. Eşim de uzun süredir pantolonlarının içine yırtık çorap giyiyor, çok sevdiği eteklerini sağlam çorabı olmadığı için giyemiyordu. Haksızlık yapmamak için ona da şöyle kalınca bir naylon çorap aldım, ne de olsa çabuk yırtılmazdı. Kendimize bir şeyler alıp çocuklara almamak olmaz, yaptım bir hovardalık onlara da birer gofret aldım. Bu akşam belli ki şarküteriden gideceğiz, belki pastırmalı yumurta bile yapabiliriz. İyice coşmuştum. Eh! Taze ekmeksiz olmaz diye yolumun üstünde bulunan geçen yüzyıldan kalma bir bakkalcığa girdim yaptım bir savurganlık ekmeğin yanına bir de helva aldım. Battı balık yan gider hesabı ertesi sabah kahvaltıda içebilelim diye bir litre de süt alıp ödemelerimi yapınca, acı gerçek suratıma tokat gibi çarptı. Bu kadar lüksü bütçem kaldırmamıştı. Önce neşem kaçtı sonra, olan oldu diyerek herkesin yeni felsefesini ben de benimseyip ânı yaşamaya karar verdim.

Mutlu ve doygunluk içinde eve girerken ev sahibi ile karşılaştım. Kiraya enflasyon oranında zam istedi. Resmi olarak açıklanan enflasyon mu diye sorunca yüzüme uzaylı görmüş gibi baktı ve böyle bir zammı kabul edemeyeceğini söyleyip kirayı gerçek enflasyona göre bir misli arttırmamı istedi. Yüzüm kireç gibi oldu, kalpten öleceğim sandım ve duvara tutundum. Adam korktu, bari yüzde doksan arttırayım diyerek bir cömertlik örneği gösterdi. Bu parayı da veremezdik ama kış kıyamet ev aramak, istediğimiz paraya bulabilmek için sokak sokak dolaşmak gözümde büyüdü. Emlakçıya vermek ona da ödeme yapmak demek. Evi bulduk diyelim içinde yapacağımız boya badana, taşınma masrafları falan gözümün önüne geldi, zammı kabul ettim.

Fena halde efkârlanmıştım. Elim kolum dolu eve girdiğimde çocuklar çok sevindi ama bu savurganlığım karşısında eşimin yüzü düştü. Oldu olacak bari geçen yıl alıp özel günlerde damlalıkla tükettiğimiz rakıdan birer kadeh karı koca içelim diye hazırladım. Eşim evlilik yıl dönümüze üç ay kaldığını, rakılarımızı o zamana saklamamız gerektiğini söyleyerek biraz sitem etti. Sonunda çoluk çocuk sofraya oturduk. Çocuklarımızın yaşadığı bayram havası bize de bulaştı. Neşe içinde yemeğimizi yerken televizyonda haberleri izleyelim dedik. Bir fidan daha şehit düşmüş, hem de kendi topraklarını savunurken de değil. Bazı çevreler ancak usta bir satranç oyuncusunun piyonunu kaybedince üzüldüğü kadar üzülüyor. Üst kademelerden öyle büyük büyük lâflar, törenlere katılmak falan da yok son zamanlarda. Bölgesel olarak törenler düzenleniyor. Haklılar; o kadar çok şehit veriyoruz ki hangi birine yetişsin muhteremler.

Gece yattığımda uykum kaçtı. Vücudumun alışmadığı yemekler sanırım ağır gelmişti. Susayarak yataktan kalktım; dışarıdan aldığımız su da bir misli artmıştı. Tasarruf yapmaya karar verip musluktan içtim. Simidi tekrar yarıya indirmeli; olmadı ekmek arasına salça sürüp onu yanımda götürürüm diye kendimi avutarak uykuya daldım.

Özetle Türkiye’de sabit gelirli olmanın, gariban olmanın ne anlama geldiğini bir kez daha iyice anlamış oldum. Maaşımıza özet gibi bir zam yapıldı hayırlı olsun.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.