CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak’ın bugün Genel Merkez’de düzenlediği basın toplantısında gündemi değerlendirdi. İşte Öztrak'ın açıklamalarından öne çıkanlar:
“MECLİS’TEN GEÇMEYEN ANLAŞMA TÜRKİYE’Yİ BAĞLAMAZ”
“AFGAN SIĞINMACILAR İÇİN TÜRKİYE’Yİ ELEK GİBİ KULLANMA NİYETİNDELER”
“FELAKETLERİN KAYNAĞI UCUBE REJİM”
“SEVDİKLERİ TEK YEŞİL, DOLARIN YEŞİLİ”
CHP Sözcüsü Öztrak, kararların hızlı alınacağı savıyla kurulan ucube rejimin nefesinin 3 yılda tükendiğini belirterek, “Yaşadığımız felaketlerin ana kaynağı, bu ucube rejimdir, bu ucube sistemdir. Bunun sorumlusu da Erdoğan’dır. Ne yazık ki karşımızda, kendi şatafatından, debdebesinden ve olmayan itibarından başka bir şey düşünmeyen, gözünü hırs bürümüş bir kibir abidesi var” diye konuştu.
Hükümetin orman yangınları karşısındaki tutumunu eleştiren Öztrak, “Artık apaçık ortaya çıkmıştır. Bu zihniyetin memleketin derdine derman olma kaygısı yoktur. Memleketin derdiyle tek rabıtaları cukkaları... Sevdikleri tek yeşil de, doların yeşili... Ormana bakınca; rant gören, yedi yıldızlı oteller gören, maden gören bir zihniyet ülkenin başında. Bu yönetimin iman tahtasının altında, millet için atan bir yürek yok” dedi.
Türkiye’nin bir yanda yangınlarla boğuşurken, bir yanda da organize bir işgalle karşı karşıya olduğunu kaydeden Öztrak, Türkiye’ye gelen Afgan sığınmacılarla ilgili değerlendirmelerde bulundu. ABD’nin Türkiye’yi Afgan sığınmacılar için “elek gibi kullanma” niyetinde olduğunun anlaşıldığını ifade eden Öztrak, yaşanan sürecin Erdoğan’ın Biden’la Kabil Havalimanı ve Afganistan’dan gelenlere Türkiye kapılarının açılması konusunda anlaştığının göstergesi olduğunu belirtti.
Erdoğan’ın ABD ile yaptığı gizli bir anlaşma varsa, bunun derhal kamuoyuna açıklanması çağrısında bulunan Öztrak, “Türkiye Büyük Millet Meclisi derhal toplanmalıdır. Uluslararası anlaşmalar Meclis’ten gizli saklı yapılamaz. Genel Başkanımızın çok net bir şekilde açıkladığı gibi, Meclis’ten geçmeyen Erdoğan’la yapılan anlaşmalar, ancak Erdoğan’ı bağlar, Türkiye’yi bağlamaz” dedi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Genel Merkez’de düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:
Ülkemiz, tarihinin en büyük doğa felaketlerinden birini yaşıyor. Yüzbinlerce dekarlık ormanımız, yandı, kül oldu. İnsanlarımız canını kaybetti. Ormanların tüm sakinleri, kurdumuz, kuşumuz, böceğimiz, çiçeğimiz yandı, bitti, kül oldu. Zeytinliklerimiz, arılarımız, besiliklerimiz alevlerde kavruldu. Evlerimiz, köylerimiz, bin yıllık ata-dede yurtlarımız, ateşlere teslim oldu. Yangınların başlamasının üzerinden tam dokuz gün geçti. Onuncu gündeyiz. Orman işçilerimizin, itfaiyecilerimizin, gönüllü olarak çalışan tüm yurttaşlarımızın, olağanüstü gayretlerine ve fedakarlıklarına şahit olduk. Hepsine bir kez daha sonsuz şükranlarımızı sunuyoruz. Minnettarız.
TARİHİMİZİN EN BÜYÜK YÖNETİM KRİZİ
Yangınlar hala kontrol altına alınabilmiş değil. Sebebi ise çok açık… Aklını ve şuurunu kaybetmiş, beceriksiz, liyakatsiz bir hükümet elinde, tarihimizin en büyük yönetim krizini yaşıyoruz. Yönetim krizi, Türkiye’yi her gün bir felaketten, başka bir felakete savuruyor. “Türkiye’yi uçuracak” dedikleri tek adam vesayet rejimi; yangında uçak uçuramadı. Ormanlarımız cayır cayır yanarken, milletimizin ciğeri dağlanırken, Erdoğan, sözde gazetecileri karşısına aldı, ekranlarda kendine övgüler dizdirdi. Atama bakanların hepsi birbirinden kifayetsiz. 10 gün geçti… Yangınla mücadeleyi yönetecek, koordine edecek, doğru dürüst bir Kriz Masası kuramadılar.
MİLLET ÜMİDİNİ KESTİ, ORMANLARA KENDİSİ SAHİP ÇIKIYOR
Millet, bu beceriksizlerden ümidini kesti. Kendi kaderine, kendi ormanlarına sahip çıkmaya çalıştı. Belediyelerimiz, Sivil Toplum Kuruluşlarımız, halkımız dişiyle, tırnağıyla mücadele ediyor. Millet yanan ateşe bir avuç toprak, bir damla su atabilmek için, yangın yerlerinde gece gündüz ter döküyor. Türk Hava Kurumu’nun “Ateş Kuşları” ise, “Beş damacana eksik su atıyor” diye, Orman Bakanlığı’nın yangın söndürme uçağı ihalesine alınmıyor. Uçaklar Etimesgut’ta, öylece çürümeye terk edilmiş vaziyette. Bu uçakların İspanya’dan, Hırvatistan’dan gelen kardeşleriyse, Türkiye’deki alevleri söndürüyorlar.
YANGINLA DEĞİL VATANDAŞLA MÜCADELE EDİYORLAR
Ülke yangın yeri, ormanlarımız yok oluyor. Halkımız infial içinde. Erdoğan Şahsım Hükümeti sözde itibarının peşinde… “Türkiye’ye Yardım Edin!” diyen herkesi, suçlu ilan ediyorlar. Trolleriyle insanlarımızı ve muhalefeti hedef gösteriyorlar. Edep, aklın suretidir. Yangında yardım çığlığı atana soruşturma açacak kadar, edepten, akıldan, vicdandan yoksunlar. Yangın için yardım istemek, ne zamandan beri suç oldu? Yangınla mücadele etmesi gerekenler, belediyelerimizle, muhalefetle, basınla, vatandaşla mücadele ediyorlar.
ERDOĞAN YİNE SORUMLULUKTAN KAÇIYOR
Belediye Başkanlarımıza, doğru dürüst bilgi vermiyorlar. Güya koordinasyon toplantısı yapıyorlar. Ama başkanlarımızı çağırmıyorlar. Erdoğan ise her zaman yaptığını yapıyor. Belediyeleri, Türk Hava Kurumu’nu suçluyor, sorumluluğundan sıyrılmaya çalışıyor. Önce Bakanları, ardından da Erdoğan, yangınlar sanki şehirlerde başlamış da, ormanlara oradan sıçramış gibi bir algı yaratmak için kıvrım kıvrım kıvranıyorlar. Beyler geçin bunları, yangın şehirlerde değil, ormanlarda başladı. 6831 Sayılı Orman Kanunu’na göre de, orman yangınlarını önleme ve söndürme görevi, Saray’a bağlı Orman Genel Müdürlüğü’nde… Yani sorumluluk; Tarım ve Orman Bakanı’nda... Ve elbette bu kifayetsiz Bakanı oraya atayan Erdoğan’da. Ama iş ne zaman sorumluluk üstlenmeye gelse, Beyefendi “Erdoğan kaçar!” diyor ortadan yok oluyor.
REJİMİN NEFESİ 3 YILDA KESİLDİ
Bu ucube vesayet rejiminde, ülke yönetilmiyor, savruluyor. Erdoğan’ın ucube vesayet rejiminde, kurumlar yasal görevlerini, gündelik işlerini bile yapamaz hale geldiler. Herkes bir kişinin iki dudağına bakıyor, talimat bekliyor. “Hızlı karar alacak” denen rejim, üç yılda nefesi tüketti.
SARAY KOMİSERİ BAKAN YARDIMCILARI
Eskiden bakanların altını, bürokrasi doldururdu. Kurum içinden yetişmiş Müsteşarlar, Genel Müdürler, devlet tecrübesiyle Bakanlara destek olurlardı. Şimdi Bakanların altında “Saray komiseri Bakan Yardımcıları” var. Maşallah hepsi de aç kurt gibi, vakti saati geldiğinde Bakanı yemek için fırsat kolluyorlar. Bu nedenle herkes gölgesinden korkar oldu. Kimse kılını kıpırdatamıyor. Sorumluluk almak istemiyor. Koltuk ile liyakat arasındaki bağ, tamamen koptu. Liyakat yerine saraya sadakat tek geçer akçe oldu.
BAKANLIKTA ORMANDAN ANLAYAN BAKAN YARDIMCISI YOK
Tarım ve Orman Bakanlığı’nda, ormandan anlayan tek bir bakan yardımcısı yok. Hepsi “Reise de bağlıyım, ne iş olsa yaparım” tayfasından. Maaşlar kallavi, hem de maşallah bir de değil, ikişer tane… En az ikişer tane. Bu ucube sistemde yönetenleri eleştirmek ihanetle eş değer. Hatayı kabul etmek zayıflık, öyle alenen yardım istemekte suç… Ama kapalı kapılar ardında, yardım pazarlıkları yapmakta hiç sorun yok.
FELAKETLERİN KAYNAĞI UCUBE REJİM
Lafı eğip, bükmeye gerek yok. Yaşadığımız felaketlerin ana kaynağı, bu ucube rejimdir, bu ucube sistemdir. Bunun sorumlusu da Erdoğan’dır. Ne yazık ki karşımızda, kendi şatafatından, debdebesinden ve olmayan itibarından başka bir şey düşünmeyen, gözünü hırs bürümüş bir kibir abidesi var.
İNSANDA BİRAZ SIKILMA OLUR
Ne güzel demiş Hacı Bayram-ı Veli, “Kibir, bele bağlanmış taş gibidir. Onunla ne yüzülür, ne de uçulur…” Bu kibir abideleri daha iki ay öncesine kadar, “Uzaya gidiyorlardı”, “uçan araba” yapıyorlardı. Ama şimdi görüyoruz ki bunların elinde, yangında uçuracak doğru dürüst uçakları yokmuş. Önce, “envanterde uçak yok” dediler. İki gün sonra çıktılar “bir uçak var” dediler. En son Sarayın kibirlisi çıktı. Eloğlunun uçaklarını millete kendi uçağımızmış gibi pazarlamaya kalktı. İnsan da biraz sıkılma olur.
SANDIKTA MİLLETTEN YİYECEĞİNİZ SOPAYA HAZIRLANIN
Yine gördük ki bunların elinde; iklim değişikliği nedeniyle ortaya çıkan riskleri yönetebilecek, yangınla mücadele için uzun vadeli bir strateji, uçak, helikopter, modern teçhizat tedarik programı, insan gücü planlaması dahi yok. Sen görevini yapmayacaksın. Ülkeyi eloğlunun himmetine muhtaç edeceksin. Sonra da çıkıp, “Yandık Allah!” diye bağırana, sopa göstermeye kalkacaksın. Buradan açıkça ifade ediyorum, millet sizi gördü, notunuzu verdi. Siz esas sandıkta milletten yiyeceğiniz sopaya hazırlanın.
RUSLARIN YAPTIĞIYLA ÖVÜNÜYOR
Erdoğan ne diyor? “Rusya yanarken, Putin’le görüştüm. O haldeyken üç tane uçak, dört tane de helikopter gönderdi.” Demek ki Rusya’yı yönetenler işini doğru yapmış. Tedbirini almış. Sen neyle övünüyorsun, sen yapmamışsın. Rusların yaptığıyla sen neden övünüyorsun?
19 YILDIR TEDBİR ALINMADI
Bilim insanları iklim değişikliği nedeniyle orman yangınlarının sayısı ve sıklığının artacağını açıkça ifade ediyor. Akdeniz çanağında, en fazla orman yangını yaşanan ülkelerden biriyiz. Şimdi buradan soruyoruz. Buna uygun tedbirleri, buna uygun bir planlamayı 19 yıldır neden almadınız, neden yapmadınız? Başka ülkeler orman yangınlarıyla mücadele için kendi ulusal uçak filolarını kurarken, siz neden bunu yapmadınız? Ülke yangın uçağı sıkıntısı yaşarken, siz, kendinize 13 uçaktan oluşan bir şatafat filosunu nasıl kurabildiniz? Hiç mi utanmadınız? Diğer ülkeler yangınla havadan mücadele görevini, sivil ve askeri idare altında örgütlerken, siz güzel vatanımızın ormanlarını, yandaşa verilecek ihalelere, taşeronlara ve ticari ilişkilere nasıl emanet edebildiniz? Son ihale ortada… Tarım ve Orman Bakanı 5 uçak için ihaleye çıkmış. Nedense 3 uçak kiralamış. Şimdi bu ihaleyi 3 uçakla bağlarken ne düşünüyordunuz acaba? Soru şu, 3 uçak yetiyorsa, neden 5 uçak için ihaleye çıktınız? Yetmiyorsa -ki yetmediğini gördük- eksik uçakları tamamlayacak tedbirleri neden almadınız?
SEVDİKLERİ TEK YEŞİL, DOLARIN YEŞİLİ
Artık apaçık ortaya çıkmıştır. Bu zihniyetin memleketin derdine derman olma kaygısı yoktur. Memleketin derdiyle tek rabıtaları cukkaları... Sevdikleri tek yeşil de, doların yeşili... Ormana bakınca; rant gören, yedi yıldızlı oteller gören, maden gören bir zihniyet ülkenin başında. Bu yönetimin iman tahtasının altında, millet için atan bir yürek yok.
ELLERE VAR; YANGIN UÇAĞINA, VATANDAŞA YOK
19 yılda 2,5 trilyon dolar para toplayıp, harcadılar. Türk Hava Kurumunun uçakları için ama 4 milyon doları bulamadılar. Somali’ye 30 milyon dolar, Tunus’a 5 milyon dolar, Suriyelilere en az 40 milyar dolar hibe ettiler. Ama evi yanan köylülerimizle, “300 bin benden, 200 bin senden, hem de faiziyle ödeyeceksin” diyerek, bezirgân pazarlığı yaptılar. “Evi yanmayanlar, keşke evim yansaydı diyecekler” gibi saçma sapan laflar ettiler. Pişkinlikte arşıâlâya çıktılar. Demiri nem, insanı gam, ülkeyi de liyakatsiz yöneticiler çürütür.
MİLLETİN MAYASI SAĞLAM, YETER Kİ GÜVENİLİR YÖNETİM OLSUN
Milletimiz güçlü bir millettir. Devletimizde güçlü bir devlettir. Yeter ki milletimizin kanını emen, liyakatsizler milletin yakasından düşsün. Sayın Genel Başkanımız evvela belediyelerimize, ardından da iş adamlarımıza, sivil toplum kuruluşlarımıza bir çağrı yaptı. “Türk Hava Kurumu’nun elindeki uçakları, uçabilir hale getirelim” dedi. Belediyelerimiz hemen gereğini yapacaklarını açıkladılar. Milletimiz de gereğini yapacaktır eminiz. Çünkü bu milletin mayası çok sağlamdır. Yeter ki işin başında güvenebilecekleri bir hükümet olsun, bir yönetim olsun. Bu felaketlerin tekrarlanmasını engellemek mümkündür.
CHP İKTİDARINDA YAPACAĞIZ
Biz, iktidarımızda, yangınları söndürmek için, ulusal bir “uçak ve helikopter filosu” oluşturacağız. Yangınla mücadelede, sivil ve askeri idarenin sorumluluklarını açıkça belirleyeceğiz. İklim değişikliğini ve değişen yeni riskleri dikkate alan, Orman Yangınlarıyla Mücadele Stratejisi’ni, konunun tüm paydaşlarıyla beraber hazırlayıp açıklayacağız. Ancak biz bunları yapana kadar, Erdoğan Şahsım Hükümeti’nin de, ivedilikle yapması gerekenler var. Her şeyden önce kifayetsiz Tarım ve Orman Bakanı, ya görevinden istifa etmeli, ya da görevinden alınmalıdır. İkinci olarak, yangından etkilenen tüm vatandaşlarımızın kayıpları eksiksiz bir biçimde telafi edilmelidir. Öyle pazarlık mazarlık olmaz.
YÖRÜK KARDEŞLERİMİZ İÇİN ÖZEL TEDBİR ALINMALI
Özellikle Yörük kardeşlerimizi köylerinde, topraklarında tutacak tedbirler ciddiyetle alınmalıdır. Muğla’nın ve tüm Torosların demografik yapısının değişmesi engellenmelidir. Muğla’daki dağ köylerimiz ve Toroslar, Yörük Türkmenlerin bin yıllık ata yurdudur. Bu ata yurdumuzun önemi, Büyük önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, şu sözlerinde saklıdır: “Arkadaşlar! Gidip, Toros Dağları'na bakınız. Eğer orada bir tek Yörük çadırı görürseniz. Ve o çadırda bir duman tütüyorsa, şunu çok iyi biliniz ki, bu dünyada hiçbir kuvvet, asla bizi yenemez.” Bu nedenle, “Evler, bahçeler, tarlalar, arı kovanları, büyük ve küçükbaş hayvanlar, yanarsa yansın. Bunların parası neyse veririz” gibi bir sıradan yaklaşım, son derece tehlikelidir. O yanan evler, tarlalar, arılar ve hayvanlar Yörük kardeşlerimizi, o toprağa bağlayan unsurlardır. Erdoğan’ın ve bakanlarının ağzından çıkanı, kulakları duymalıdır. Tekrarlıyorum. Muğla’daki, Toroslardaki Yörük kardeşlerimizi, ata dede yurdunda tutacak özel tedbirler mutlaka alınmalıdır.
TÜRKİYE’Yİ ELEK GİBİ KULLANMA NİYETİNDELER
Türkiye bir yanda yangınlarla boğuşurken, bir yanda da organize bir işgalle karşı karşıyadır. Genç, erkek, yüzbinlerce Afgan akın akın, elini kolunu sallayarak Türkiye’ye geliyor. Bunlar öyle yürüyerek gelmiyor. İran’dan araçlarla Türkiye sınırına getiriliyor. Oradan da kalabalıklar halinde içeri akın ediyorlar. ABD’nin Afganları planlı bir şekilde, Türkiye’ye yönlendirdiği çeşitli kaynaklardan anlaşılıyor. ABD, bu gelenlerin içinden istediklerini seçip alacakmış. Beğenmedikleri ise Türkiye’de kalacakmış. ABD’de aynen Avrupa’nın olduğu gibi Türkiye’yi bir elek gibi kullanma niyetinde. Şimdi ABD bu işi bizden habersiz yaptıysa, bu gerçekten çok büyük bir cüret… Ama bunun Türkiye’den izinsiz, habersiz yapılması pek de mümkün değil. Anlaşılıyor ki, Erdoğan, iki konuda Biden yönetimi ile el sıkışmış. İlki, Afganistan’ın Kabil Havalimanı’nın, Mehmetçik tarafından korunması. İkincisiyse, Afganistan’dan gelenlere Türkiye kapılarının açılması…
GENEL BAŞKANIMIZ KONUŞUNCA DİLLERİ ÇÖZÜLDÜ
Sayın Genel Başkanımız, geçtiğimiz gün, milletimize bu tarihi uyarıyı yapınca, Erdoğan Şahsım Hükümeti de suçüstü yakalanmış oldu. Ve suçluların telaşıyla, ardı ardına açıklama yapmaya başladı. Hayırdır, 36 saat o zaman neden sustunuz? Genel Başkanımız konuşunca mı diliniz çözüldü, Genel Başkanımız konuşunca mı cesaretiniz yerine geldi? Bunların hali, gece kurtla bir olup koyunlara saldıran, sabah çobanla beraber yas tutanlarla aynıdır. Erdoğan içine sindirebilir. Ama biz egemen güçlerin uşaklığını kabul etmeyiz.
MECLİS’TEN GEÇMEYEN ANLAŞMA SADECE ERDOĞAN’I BAĞLAR
Bizim genlerimizde Kuvayı Milliye var, Müdafaa-i Hukuk var. Erdoğan’ın ABD ile yaptığı gizli bir anlaşma varsa, bu derhal kamuoyuna açıklanmalıdır. Türkiye Büyük Millet Meclisi derhal toplanmalıdır. Uluslararası anlaşmalar Meclis’ten gizli saklı yapılamaz. Genel Başkanımızın çok net bir şekilde açıkladığı gibi, Meclis’ten geçmeyen Erdoğan’la yapılan anlaşmalar, ancak Erdoğan’ı bağlar, Türkiye’yi bağlamaz.
BU TERAZİ, BU SIKLETİ ÇEKMEZ
Sınır bir devletin namusudur. Ama artık İstanbul’da, askeri üniformalı Afganları görmeye başladık. Bu nasıl oluyor? Türkiye’de gayrı resmi rakamlarla 5 milyon Suriyeli var. Şimdi bunun üstüne birde Afgan göçmenler biniyor. Bu yükü, bu millet kaldırmaz, kaldıramaz. Bu sıkleti bu terazi çekmez. Egemen güçler, bunu görmezden geliyor.
AĞZINIZDAN ÇIKANI KULAĞINIZ DUYSUN
Merkel’den, Avusturya Başbakanından sonra, Belçika Göç Bakanın söyledikleri, ortada bir plan, bir organizasyon olduğunu açık seçik gösteriyor. Belçikalı Bakan; “Türkiye’yi Afganlar için, güvenli bir üçüncü ülke haline getirelim” diyor. Siz kim için, kimin ülkesini güvenli hale getiriyorsunuz? Ağzınızdan çıkanı kulağınız duysun. Ama Erdoğan ve şürekâsı, Merkel ve Avusturya Başbakanına yaptıkları gibi, buna da hiç ses çıkarmıyorlar. Anlaşılan Avrupa Erdoğan’a üç beş milyar Avro daha verirse, Erdoğan için bu iş çözülecek. Milletimiz ne yazık ki, Erdoğan Şahsım Hükümeti tarafından, sırtından hançerlenmektedir. Bu ihanetin üstü örtülemez. Bu konuda herkes ama herkes, en başta da Meclis, artık sesini yükseltmek zorundadır.
MUTFAKTA DA YANGIN VAR
Sadece ormanlarımızda ve demografik dengelerimizde değil, mutfaklarımızda, cüzdanlarımızda da çok büyük bir yangın var. Temmuz ayında enflasyon Türkiye rekorları kırdı. Üretici enflasyonu yüzde 45’e, tüketici enflasyonu da yüzde 19’a dayandı. Üretici ve tüketici enflasyonu arasında 26 puanlık fark… Bugüne kadar böyle bir farkı, böyle bir makası daha önce hiç görmemiştik. Bu ne demek? Yani uygun talep koşullarını bulursa üreticinin maliyet baskısını perakendeciler tüketicilere yansıtacak. Bunun kaçar yanı yok…
HEM TÜİK’E HEM MERKEZ BANKASINA TALİMAT
Ama hal böyleyken, Erdoğan ekranda, “Bundan böyle, enflasyonun daha yukarı çıkması mümkün değil. Faiz oranında da düşüşe geçiyoruz” dedi. İşte bunu herhangi biri söylese tamam. Ama bu lafları kim söylüyor? TÜİK’in ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın kendine bağlı olduğu kişi söylüyor. Açık söyleyeyim bu, hem TÜİK’e “fiyatları düşür”, hem de Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’na, “Faizleri indir” talimatından başka bir şey değildir.
128 MİLYAR DOLARI BÖYLE BUHARLAŞTIRDILAR
Einstein’ın; “Aynı şeyleri yapıp farklı sonuçları beklemek, delilere mahsustur” dediği söylenir. Erdoğan aynı şeyleri yapmakta ısrar ediyor. Son defasında bunu yaptığında, milletin 128 milyar dolarını, Merkez Bankası’nın arka kapısından buharlaştırmışlardı.
MADEM ÖYLE, SIFIRLA FAİZİ
Buradan Erdoğan’a çok açık bir çağrı yapıyoruz. Eğer iddiana bu kadar çok inanıyorsan, yarından tezi yok, faizleri hemen “sıfıra” indir. Ağustos’un geçmesini falanda bekleme. Ama bunun sonunda da ortaya çıkacak tabloyla bu kararının sonuçlarıyla yüzleşmeyi de bil. 128 milyar dolarda yaptığını yapma. Millete hikâye anlatmaktan vazgeç.
“IMF’YE 5 MİLYAR DOLAR VERECEKTİK” HİKAYESİ
Hatırlayın “IMF’ye 5 milyar dolar verecektik, istemediler” diye bir palavrayı yıllarca millete anlattılar. Ama onların vermediği 5 milyar dolar 6,4 milyar dolar olarak IMF’den rezerv desteği şeklinde geliyor. Yani IMF Türkiye’ye 6,4 milyar dolar rezerv desteği veriyor. Şimdi öyle anlaşılıyor ki, dört gözle bu parayı bekliyorlar. Herhalde Erdoğan IMF’den gelecek bu paraya güveniyor. “IMF’den gelecek dolarları da satarım, faizi indiririm, yine bildiğimi okurum” diye düşünüyor. Atalarımız boşuna dememiş, yarım hoca dinden, yarım doktor candan. Gördük ki, yarım iktisatçı da paradan ediyor.
TARIM DESTEKLERİNDE STOPAJ KESİNTİSİNİ GERİ ÖDEYİN
Son olarak geçtiğimiz günlerde, hükümetin eksik ödediği mazot ve gübre desteklerinden bir de haksız yere yüzde 4 de stopaj kestikleri, Danıştay kararıyla tescillendi. Buradan söylüyorum, çiftçinin gasbettiğiniz parasını tastamam ödeyin. Haksız yere kestiğiniz bu stopajları, çiftçimize hemen iade edin. Karar bunu kapsıyor, kapsamıyor demeyin.
SON ÇARE AYAK TAKIMINA YOL VERMEK
Sözlerimi tamamlamadan önce, dün gece yarısı, iki farklı gelişme yaşadık. Bunlardan bir tanesi, Halk TV’nin canlı yayını basıldı. Bu eşkıyalığı şiddetle kınıyoruz. İşler bu noktaya gelirken önce, RTÜK eliyle medyaya gözdağı verdiler. Sonra gazetecileri tehdit ettiler. Yetmedi, bazı televizyon kanallarına akreditasyon engeli getirdiler. Anlaşılan artık son çareleri de ayak takımına yol vermek oluyor. İnsan bunlara bakınca, Mehmet Akif’in şu dizeleri akla geliyor:
“Hayâ sıyrılmış inmiş, öyle yüzsüzlük ki her yerde,
Ne çirkin yüzleri örtermiş, meğer o incecik perde…”
BAKANLIKLARDA KURT KANUNU GEÇERLİ
Dün geceki ikinci gelişme, Milli Eğitim Bakanı’nın görevden affıydı. Biliyorsunuz mevcut sistemde bakanlar istifa edemiyorlar. İlginç. İstifa, tek taraflı bir irade beyanı. Ama bu ucube sistemde atanmış bakanların iradesi “yok” hükmünde. Bir tek irade var. Onları oraya atayan Erdoğan’ın iradesi… O da lütfederse ancak bakanları affediyor. Şimdi tam da okullar açılacakken, AK Parti iktidarlarının 8. Milli Eğitim Bakanı atanmış oldu. Yine ortada velilerimiz için önemli belirsizlikler var. Her gelen Bakan, eğitim sistemimizi daha da perişan etti. Eğitimin milli niteliği tamamen kayboldu. Çocuklarımıza ideolojik format atmak için olmayacak işlere Erdoğan imza attı. Bu nedenle son 10 yılda, eğitim sisteminden duyulan memnuniyet de yerlere çakıldı. Vatandaşlar eğitim sisteminden memnun değil. Giden Bakan başarılı değildi. Olması da imkânsızdı. Söylemiştik; “Bu ucube sistem adam öğütmek üzerine kurulu…” Bu sistemde “Kurt Kanunu” geçerli… Zayıflayan bakanı, altındaki yardımcıları hemen yutuveriyor. Şimdi yeni atanan Bakan da, bu sistemde hiçbir şey yapamayacak. Çünkü Erdoğan Şahsım Hükümeti; çocuklarımıza ideolojik prangalardan kurtulmuş, çağdaş bir eğitim veremez. Ataması yapılmayan öğretmen sorununu çözemez. Bilgisayarı, tableti olmayan öğrencilerin bu ihtiyacını karşılayamaz. Köy okullarını açamaz. Hiçbirini yapamaz bunların.
SORUNLARI BİZ ÇÖZECEĞİZ
Tüm bu sorunlar, bizim iktidarımızda çözülecektir. Hiç kimse umutsuzluğa kapılmasın. Yanan ülkemizi de, kırılan kalplerimizi de hep beraber, sarıp sarmalayacağız. Koltukları, rantları, ihaleleri ve cukkaları için, bizi bölüp, parçalamaya çalışan provokatörlere ve ayak takımına asla eyvallahta etmeyeceğiz. Sandık gelecek. Millet tüm bu pespayeliğe sandıkta son verecek.
Benim söyleyeceklerim bu kadar. Beni dinlediğiniz için teşekkür ederim. Şimdi varsa sorularınızı alabilirim.
Soru- Efendim turizm alanları ve yanan orman bölgelerinin imara açılması konusunda tartışmalar devam ediyor. Sayın Kılıçdaroğlu’nun da bir paylaşımı vardı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’da bir açıklama yaptı ve böyle bir yetki verilmediğini Turizm Bakanlığına ifade etti. Ve Kılıçdaroğlu’nu açıklamaları sebebiyle ispat etmeye çağırdı. Bu konuda değerlendirmeniz ne yönde olur?
Faik ÖZTRAK- Çıkan kanun son derece açık. Daha önce 3 tane bakana verilmiş olan bu yetki şimdi tek bir bakana veriliyor. Kime veriliyor? Turizm Bakanına veriliyor. Hangi yetki veriliyor? Orman alanlarını imara açma yetkisi. Turizm Bakanıyla orman alanlarını imara açma ya da orman alanlarını ıslah etme bunun ne ilgisi var? Neyi ispat edilecekmiş, her şey ayan beyan ortada.
Soru- Orman yangınlarıyla mücadele sürerken hem partinizden hem de bölgedeki belediye başkanlarından mücadele koordinasyonunun dışında tutulduklarına ilişkin açıklamalar geliyor. Hatta bazı AK Partili isimlerin yetkisi olmadığı halde koordinasyonda yer aldığını söylüyorlar. AK Parti Antalya Milletvekili İbrahim Aydın Orman Genel Müdürlüğüne ait helikopterle yangını sevk ve idare ediyoruz paylaşımlarını dahi yaptı. Hatta afetzedeleri ziyaret ettiği bir köye de yine Orman Genel Müdürlüğünün helikopteriyle gittiği paylaşımları da ortaya çıktı. Siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Faik ÖZTRAK- Bir kere şöyle başlayım. Bu Beyefendi hangi yetkisine istinaden yangını sevk ve idare ediyormuş? Bu tam bir rezalet… Bakanlığın su atacak helikopteri yok, Orman’ın helikopterleriyle milletvekillerini gezdiriyorlar. Pes. Kibir, liyakatsizlik bunların alametifarikası olmuş. “Yangınla mücadele ediyoruz” diyorlar ama Büyükşehir Belediye Başkanlarımızı bu mücadele sürecinde koordinasyon toplantılarına almıyorlar. Ancak çıkıp ortaya ondan sonra, “Şehirlerde başlayan yangına belediyeler müdahale eder, ormanlardaki yangına Orman Genel Müdürlüğü müdahale eder... Orman Genel Müdürlüğü’nün ormandaki yangına müdahale etmesini şehirlerdeki yangın önlüyor…” falan gibi akla hayale gelmeyecek saçma sapan laflar ederler.
Çok açık söyleyeyim, halleri felaket. Türkiye’nin en büyük yangınlarıyla mücadele ederken dahi partizanlık yapmayı unutmuyorlar. Kendi milletvekillerini helikopterlere bindiriyorlar, kendi belediye başkanlarını koordinasyon toplantılarına çağırıyorlar ama muhalefet belediye başkanlarına doğru düzgün bilgi bile vermiyorlar. Ayıptır, yazıktır, günahtır.
Soru- Cumhurbaşkanı Erdoğan az önce yaptığı açıklamada, yangın bölgelerine gönüllülerin girişinin yasaklandığını söyledi. “Görevli olmayanların dışında kimse alınmayacak” dedi. Bu süreçte gerek bölge sakinleri gerekse de çevre illerden gelen gönüllüler büyük katkı vermişti. Cumhuriyet Halk Partisi’nin bu yasakla ilgili değerlendirmesi nasıl olabilir?
Faik ÖZTRAK- Gerçekten anlamakta zorlanıyorum. Yani bugüne kadar bu yangınla mücadelede büyük destek veren gönüllüleri yangın alanına sokmamak neyin üstünü örtmek için yapılan bir şeydir, bir hamledir bunu anlamakta çok büyük güçlük çekiyorum. Yangınlar tamamen söndü mü ki bu alanlara gönüllüler sokulmuyor? Yangın devam ediyor niye sokmuyorsunuz gönüllüleri?
Soru- Cumhurbaşkanı Erdoğan Suriyeli mülteciler için “Türkiye güçlü olduğu için bu insanları koruması altına alıyor. Finansmanı iyi yönettiği için bunu başarıyor” dedi. Afgan mültecilere de kapıların açılacağı sinyalini, “Bundan sonra da yine finansı iyi yönetmek suretiyle bu tür adımları atacağız, bundan da hiçbir çekincemiz yok” sözleriyle verdi. Nasıl değerlendiriyorsunuz?
Faik ÖZTRAK- Dilinin altındaki baklayı söylemiş. Demek ki Amerikalıların dediğini yapacaklar. Bir de gerekçe uydurmuş, “finansı iyi yönettikleri için.” Görüyoruz finansı nasıl yönettiklerini. Sabah kalkıyoruz Türk Lirası’nın değeri düşüyor, akşam yatıyoruz Türk Lirası’nın değeri düşüyor. Türk Lirası bugün dünyada en fazla değer kaybeden para. Türkiye dünyanın en yüksek yedinci faizini ödüyor. Sevsinler bunların finansı iyi yönetmelerini. Bu mu finansı iyi yönetmek?