Türkiye’nin gündemine oturan Yenilik Partisi Genel Başkanı ve 13. Cumhurbaşkanı Adayı Öztürk Yılmaz’ın canına kast edilmesi olayının detaylarını Öztürk Yılmaz katıldığı canlı yayın programında açıkladı.
DAİMİ KORUMA TALEBİMİZ 4 DEFA REDDEDİLDİ
Daimi koruma istenmesine rağmen 4 defa reddedildiğini ve partiye de kendisine de bir koruma verilmediğini dile getiren Öztürk Yılmaz, “Tabi bizim imkanlarımız fazla değil. Normal bir yerde faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Öğleden sonra telefon görüşmelerimi yapmak ve çalışmak için geldiğim Genel Merkezde arkadaşlarım bir vatandaşın benimle görüşmek istediğini söyledi ve ben de hemen odama buyur ettim.
KORUMA VERMEDİKLERİ İÇİN İNSANLARIN KİM OLDUĞUNU BİLMİYORUZ
Koruma vermedikleri ve Genel Merkezin önüne polis noktası oluşturmadıkları için gelen insanların kim olduğunu bilmiyoruz. O gün de saat 4 sıralarında gelen o şahsı odaya aldım ve o şahısta masanın karşı tarafına oturdu. Beni çok beğendiğini, sosyal medyadan takip ettiğini, çok değer verdiğini, parti faaliyetlerini yakinen takip ettiğini ve hatta bazı ziyaretlerimi de birebir sayarak söyledi. Yani benim üzerime çok ciddi bir analiz yapmış. Ben o arada telefonlar gelince ayağa kalktım ve arkama dönüp, “ya arkadaş, sen kahve içtin mi çay içtin mi? Sana bir kahve ikram edelim, genel merkezimize gelmişsin” dedim. “Çok memnun olurum” dedi. O arada ben de tam odamdan çıkıp mutfağa doğru giderken o da arkamdan kalktı ve tak diye enseme yapıştı. Elini enseme atınca anladım ve o anda tak diye bir hareket yaptım. Onun bıçak darbesini yukarı doğru savuşturdum ve kıl payı ani refleks ile boğazımı kesmek için yaptığı hamleyi engelledim. O arada danışmanım da bir anda ikinci hamleyi yapınca danışmanımı arkasından tuttu ve çekti ve diğer bir arkadaşımız da buna sandalye fırlattı ve o anda bunu sendelettik. Ben de o arada toparlandım ve bu kapıyı açıp kaçmaya başladı, ben de kovalamaya başladım. Tabii asansöre kadar kovaladım ama ben ayağımın ve bacağımın yaralandığını bilmiyorum. Bir baktım asansörde çok acayip bir kan geliyor. Böyle oluk oluk kan geliyor. Yani açıkçası hiç hayatımda o kadar acı çektiğimi hatırlamıyorum. Sonra döndüm ve arkadaşlara söyledim. Onlar da tabii sağlık ekiplerini aradı ve dönünce baktık ki, çok aşırı kan kaybediyorum ve bu arada ambulans çağırıyoruz. Ambulans diyor ki, “olay yerine, olay yeri polisi, kriminal polis gelmeden biz gelemeyiz”. Ya biz orada kurtulduk bu defa bizi ambulans beklerken öldüreceklerdi. Sonra yarım saat sonra ambulans geldi. Tam merkezi bir yerde olmamıza rağmen yarım saat sonra ambulans ve polisler geldi. Sonra 2 dakikalık uzaklıkta bir özel hastane var ama beni GATA'ya götürmek istiyorlar. GATA o trafikte 45 dakika yani GATA'ya götürseler muhtemelen yolda ölmüş olacağım. Yani orada öldürmediler, yolda öldürmek istediler.
5 SAAT AÇIKLAMA VE KINAMA YAPILMASINI BEKLEDİM
Sonra işte bu olaylar tabii olunca ben böyle 5 saate yakın bekledim. Hiçbir açıklama yok, kınama yok yani bütün medyaya düşmesine rağmen açıklama yapılmaması şok etti. İktidardan, İçişleri Bakanlığından, Adalet Bakanlığından ve Meclis Başkanından, milletvekillerinden hiç kimseden bir çıt çıkmadı ve açıklama gelmemesi çok tuhaftı. Normalde AKP’nin bir bürokratlarına, birisi böyle hakaret etse kınamak için kuyruğa giriyorlar ama benim olayda bir tane açıklama olmadı. Tek bir kınama olmadı ve bunun üzerine 5 saat bekledikten sonra Erdoğan'ı ve hükümetini suçlayan açıklamayı yaptım. “Bu olayın müsebbibi bunlardır” dedim.
KAMERA KAYITLARINA HEMEN EL KOYDUK
Olayın ardından güvenlik kamera kayıtlarına hemen el konulmasını istedim ve saldırıyı gerçekleştireni teşhis ettim ama nasıl oldu da adam çok kısa sürede Bolu’ya kadar gidebildi çünkü şahsı hemen teşhis ettik ve kamera kayıtlarından direkt eşkalini verdik. Ben hiç kimseye güvenmiyorum yani hiçbir otoriteye güvenmiyorum. Dedim ki hemen kamera kayıtlarına el koyun bunlar bu kayıtları silebilir dedim.
BU TAM PLANLANMIŞ ORGANİZE BİR CİNAYET
Devlet büyüklerine yaptığım eleştiri nedeniyle beni cezalandırmak istemiş. Ben kimlere eleştiride bulunmuştum? Sayın Erdoğan'a, İçişleri Bakanı'na, Dışişleri bakanına ve Milli Savunma Bakanına eleştiride bulunmuştum. Devlet büyüklerine yaptığım eleştiriden dolayı beni cezalandırmak istemiş. Bu ağzı açlıktan kokan, işsiz güçsüz, ipsiz sapsız birisi. Buna 1-2 gün önce bir mafya diyor ki, “İstanbul'a gel, sana bir görev vereceğiz.” Mafyanın hepsinin isimleri falan da var ama hiçbir şey yapılmıyor. Hani bu normal bir cinayet değil bu tam planlanmış organize edilmiş bir cinayet.
TÜRK MİLLETİNİN BAŞINA GELEN EN BÜYÜK BELA
Türkiye'de şu anda bu rejim karabasan gibi milletin üzerine çökmüş. Korkunç bir rejim, inanılmaz bir şekilde insanları sindirmiş ve tehdit ediyor. Bu yapılanlara meydan okumak, baş kaldırmak ve kabul etmemek lazım. Bakın ben hasta yatağımdan Erdoğan'a ve herkese çağrı yaptım. Yahu kardeşim benim bir bacağım gitse diğeriyle bu mücadeleyi vereceğim, kimsenin beni indirmesini kabul etmiyorum, kimsenin bana parmak sallamasını kabul etmiyorum, kimsenin haddi değil, hakkı değil, hukuku değil, hepsine meydan okuyorum dedim ve ben bunun hesabı sorulmadan hiçbir şeyin hesabı sorulamaz dedim. Bir ülkede siyasi bir suikast oluyor ve hiçbir açıklama yapılmıyor, hiçbir kınama yapılmıyor. Meclis Başkanı orda oturuyor ya bir tane AKP milletvekilinin yüzüne birisi tükürse 50 bin tanesi kuyruğa girer, kınama yapardı. Bunların hepsi meşruiyetini kaybetmiştir. Şu andaki yöneticilerin hiçbirinin meşruiyeti kalmamıştır.
40 GÜN OLDU HALA KORUMA VERMİYORLAR
Halka zulmediyorlar, rakiplerini eziyorlar, tasfiye ediyorlar, güç kullanıyorlar. Polis imkanlarını kullanıyorlar, çeteleri kullanıyorlar, mafyayı kullanıyorlar ve bizi yok etmek istiyorlar. Bunu açıkça ortaya koymadan, tehdidin dışarıdan değil artık içeriden geldiğini aleme ifşa etmeden biz bir yol alamayız. Bakın 40 gün oldu ve hala koruma vermiyorlar biliyor musunuz? Bir kin ve nefret içindeler. Bakın şu anda adalet yoktur. Ben Türk polisine güveniyorum ama Türk polisini kontrol eden mekanizmaya zerre kadar güvenmiyorum. Ben orduya güveniyorum ama orduyu kontrol eden o mekanizmaya zerre kadar güvenmiyorum. Ben halka güveniyorum ama halkı şu anda yönetenlere hiç güvenmiyorum.
TEHDİT ARTIK İÇERİDEN
Polis eski polis değil. Bugün polislerin çoğu intihar ediyor ve tüm polislerimiz acayip bir mekanizmanın içerisinde bir belaya saplanmış bulunuyorlar. Türk milleti bu beladan kurtulmanın yollarını aramalıdır. Tehdit artık tehdit içeriden geliyor ve bizi yok etmek isteyen, faaliyetlerimizden rahatsız olan, hiçbir zaman bir adım atmamızı istemeyen bir irade Türkiye'nin üzerine çullanmış, bizi mahvetmek istiyor. İşte bunlara karşı bir direnç olabilmesi için bizlerin gerçeği konuşması gerekiyor. Yenilik Partisi ve ben şahsım olarak bu gerçeği sonuna kadar korkusuz bir şekilde konuşmaya devam edeceğiz.