Yenilik Partisi Genel Başkanı Öztürk Yılmaz'ın, Doğu Akdeniz'de Yunanistan'ın Mısır'la yaptığı anlaşmanın boşa çıkarılması için yapılması gerekenlerle ilgili basın açıklamasında bulundu.
Sayın Yılmaz’ın yaptığı söz konusu açıklamanın dikkat çeken bazı bölümlerin de; “Doğu Akdeniz'de sular iyice ısınmaya başladı. Özellikle Yunanistan’ın oldu bittiler yaratması ve Doğu Akdeniz’de ki mevcut dengeyi kendi lehine çevirmesi dolayısıyla Türkiyenin aleyhine çevirmek istemesi ileride son derece kritik gelişmelerin olacağının işaretidir. O nedenle sürecin Türkiyenin lehine işletilebilmesi ve Doğu Akdeniz'deki hak ve menfaatlerimizin güvence altına alınabilmesi amacıyla somut bir öneride bulunacağım. Her şeyden önce Türkiyenin daha önce ilan ettiği bölgeden çekilmesi Yunanistanın ve Avrupa Birliğinin baskıları Almanya’nın devreye girmesiyle çekilmesi hata olmuştur. Zira bundan bir hafta sonra da Yunanistan bir oldu bittiyle Mısır’la deniz yetki alanlarının paylaşılmasına ilişkin münhasır ekonomik bölge antlaşmasını imzalamıştır. Bu anlaşma Türkiye’nin Libya ile yapmış olduğu anlaşmaya ciddi bir darbedir. Eğer bu Yunanistan'ın Mısır’la anlaşması uygulanırsa Türkiye'nin Libya’yla yapmış olduğu anlaşma çöpe gider. Türkiye’nin acilen bir karar vermesi gerekir. Doğu Akdeniz’de Yunanistan bizim için bir taraf değildir. Yunanistan Ege’de taraftır. Çünkü, Ege'de birçok adayı, adacığı,kayalığı işgal etmiş silahlandırmaması gereken adaları silahlandırılmış ve burada adeta Türkiye’yi boğmak istemektedir. Avrupa Birliğinde arkasına alarak Türkiye'ye operasyon üzerine operasyon çekmek istemektedir. Ama Doğu Akdeniz'de Yunanistan taraf değildir. Taraf olmayan bir ülke ile müzakereye oturmak, Doğu Akdeniz’de deniz yetki alanlarından bir kısmını vermek anlamına gelmektedir. Dolayısıyla Yunanistan’la müzakere adı altında her ne surette olursa olsun Doğu Akdeniz’de müzakere edilecek bir husus yoktur. Türkiye’nin masaya oturmaması gerekmektedir. Şimdi Lübnan ekonomik alanını ilan etti, yani münhasır bölgeyi ilan etti. İsrail etti, Mısır ett. Şimdi Türkiye elini çabuk tutmazsa, Yunanistan ikinci bir diplomatik hamlesini gerçekleştirecek. Bu defa Yunanistan Güney Kıbrıs Rum Yönetimiyle münhasır bölgeyi ilan edecek. Bu da,Türkiye Ege’de olduğu gibi Akdeniz'de de sahil şeridine boğulacak hapsedilecek anlamına geliyor. Bunun aşılabilmesi için hamaset dilinden uzak somut bir stratejiye ihtiyaç vardır. Türkiye’nin hiç vakit kaybetmeden ,Dışişleri, Genelkurmay,İstihbarat ve devletin diğer bürokratik kesimleri siyasi kesimle bir araya gelip Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de münhasır ekonomik bölgesini açıkca ilan etmesi, ilan ettiği bölgeyi Birleşmiş Milletlere, dünya kamuoyuna duyurması gerekir. Bu yetmez bu alanlarda sahip olabilmek için buralarda yetkilendirme yapması sondaj faaliyetlerine devam etmesi ve fiilen o bölgede olduğunu açıklaması gerekir. Aksi takdirde Libya ile yapmış olduğumuz deniz alanlarının sınırlandırma anlaşması maalesef Yunanistan'ın Mısır'la yaptığı anlaşma ile çakışıyor. Türkiye’ye ye karşı Mısır’ın, Birleşik Arap Emirlikleri’nin, İsrail’in ve hatta Suriye’de ki yapının maalesef ne kadar hasmane olduğunu biliyoruz. Türkiye bu bölgede sadece Libya ile bir anlaşma yapmıştır. Bu anlaşmanın yaşabilmesi için mutlaka münhasır ekonomik bölgesini ilan etmesi gerekir.
Doğu Akdeniz’in geleceği ve burada olacak imkanlar, deniz dibinin işletilmesi, deniz üstündeki hak ve menfaatlerimiz önemli kritik bir süreçtir. Biz esasen neden geç kaldık? Neden münhasır ekonomik bölgemizi ilan etmedik sorusunu iyi irdelemek lazım. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi 2003 yılında ilan ediyor. Ada da çözüm yok kendisi ilan ediyor.Lübnan ilan ediyor, İsrail ilan ediyor, Mısır ilan ediyor. Bakın! Doğu Akdeniz’de hiç olmaması gereken Yunanistan gelip oraya burnunu sokuyor. Buna bir cevabımızın olması gerekir” bu gibi çözüm odaklı ifadeleri yer almıştır.