Şerif, Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) Devlet Başkanları 22. Toplantısı'na katılımı vesilesiyle gündeme ilişkin konuları AA muhabirine yazılı olarak değerlendirdi.
ŞİÖ'nün önemini, Pakistan'ın Semerkant'ta düzenlenen bu zirveden beklentilerini ve Pakistan'ın ŞİÖ içindeki rolüne değinen Şerif, ŞİÖ'ye üye devletlerin, bölgesel güvenlik tehditlerini ve zorlukları ele almak için ortak çaba üstlendiğini kaydetti.
Şerif, terörizm, ayrılıkçılık ve aşırıcılıkla mücadelenin, ŞİÖ Bölgesel Terörle Mücadele Yapısı (RATS) sayesinde üyeler arasındaki güvenlik iş birliğinin temelini oluşturduğunu belirtti.
ŞİÖ'nün sosyoekonomik kalkınma gündeminin son yirmi yılda kapsamlı hale geldiğini söyleyen Şerif, "ŞİÖ liderleri, yıllık zirvelerinde, yeni fırsatlara ve ortaya çıkan zorluklara yanıt olarak ticaret, ulaşım bağlantısı, endüstriyel iş birliği, enerji, gıda, güvenlik ve iklim değişikliği gibi çeşitli alanlarda girişimlerde bulundular. Pakistan, ŞİÖ bölgesinin ekonomik kalkınmasının yanı sıra, bölgesel barışı sağlamak için de ortak çabaya katkı sunuyor. Semerkant zirvesinde bu yönde daha fazla inisiyatif alınacaktır." değerlendirmesinde bulundu.
Şerif, Pakistan'ın, ŞİÖ kapsamındaki ekonomik gündemin somut eylemlere dönüştürülmesi gerektiği görüşünde olduğunun altını da çizdi.
"Devasa yıkım akıl almaz boyutta"
Pakistan'ın sel felaketinin neden olduğu zorluklarla mücadelesini de değerlendiren Şerif, "Ülkenin çeşitli bölgelerinde meydana gelen devasa yıkım akıl almaz boyutta. Benzeri görülmemiş, 'steroidler üzerindeki muson' olarak tanımlanan ve 'süper sellere' yol açan felaket, 33 milyonu aşkın insanı etkiledi. Sindh ve Belucistan'dan sonra Hayber Pahtunhva, Azad Cammu Keşmir bölgesi ve Gilgit-Baltistan bölgesinde sel felaketinin yol açtığı yıkıma tanık olduk." ifadelerini kullandı.
Şerif, ülkesinde her 7 kişiden birinin bu felaketten etkilendiğini, yüzlercesi çocuk olmak üzere 1400'ü aşkın kişinin hayatını kaybettiğini belirterek "Pakistan'ın üçte biri sular altında." dedi.
Yaklaşık 800 bin çiftlik hayvanının telef olduğunu söyleyen Şerif, 1,7 milyondan fazla ev ve 12 bin kilometreden fazla yolun yıkıldığını veya hasar gördüğünü belirterek; ülkede ekinlerin de büyük oranda yok olduğunu, Sindh'in pamuk mahsulünün tamamının, pirinç mahsulünün de üçte ikisinin ziyan olduğunu anlattı.
"Tahmini zararın on milyarlarca dolara ulaşması bekleniyor"
Şerif, "Taşkınların neden olduğu zararların ve maddi kayıpların boyutunun kesin ve eksiksiz resmi, sel suları çekildiğinde ve sistematik bir araştırma yapıldığında görülecektir. Ancak tahmini zararın on milyarlarca dolara ulaşması bekleniyor." ifadelerini kullandı.
Pakistan'ın, bu insani trajedi ile başa çıkmak için tüm kaynakları ve kapasiteleri harekete geçiren kurtarma ve yardım operasyonları başlattığının altını çizen Şerif, kurtarma ve yardım operasyonlarını etkin bir şekilde koordine etmek için Selle Mücadele ve Koordinasyon Ulusal Merkezi'nin (NFRCC) kurulduğunu ve bu merkezin sular çekildikten sonra yapılacak rehabilitasyon çalışmalarını da planladığını vurguladı.
Şerif, "Bu, sivil ve askeri yönetimlerin yanı sıra işletmelerden sivil toplum ve insani yardım kuruluşlarına kadar Pakistan halkının hayatın her alanından katıldığı ulusal bir çabadır." değerlendirmesinde bulundu.
Felaketin büyüklüğünün, ülkenin kaynaklarını ve kapasitesini zorladığını ve uluslararası toplumun desteğini zorunlu kıldığını belirten Şerif, çok sayıda dost hükümetin, Pakistan ile destek ve dayanışma içinde olduğunu kaydetti.
Şerif, hava, deniz ve kara yollarından da düzenli olarak insani yardım malzemeleri aldıklarını ve bugüne kadar 100'ün üzerinde uçağın, gıda, ilaç, çadır, hijyen seti, battaniye, içme suyu gibi gerekli malzemeleri ülkesine taşıdığını belirterek "Onarma ve yeniden yapılanma aşamasına girerken uluslararası toplumun sürekli desteğine ihtiyacımız olacak." ifadesini kullandı.
Pakistan'ın, küresel karbon ayak izinin yüzde 1'inden daha azına katkısının bulunduğunu ancak buna rağmen ısı dalgaları, buzul patlamaları, kuraklık, şiddetli yağmurlar ve benzeri görülmemiş musonlar şeklinde ortaya çıkan doğal afetlerle karşı karşıya olduğunu vurgulayan Şerif, şöyle devam etti:
"Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, Pakistan'da selden etkilenen bölgelere yaptığı ziyarette, 'küresel ısınmaya neredeyse hiç katkısı olmayan Pakistan gibi ülkelerin iklim değişikliğinden en çok etkilenerek ön saflarda yer almayı hak etmediğini' defalarca belirtti. Onun, bu konunun sadece bir dayanışma meselesi değil, bir adalet meselesi olduğu yönündeki sözlerini tekrarlıyorum. Bu ölüm, yıkım ve yok ediş; ortaya çıkış sebebi küresel olan iklim değişikliğinden kaynaklanmaktadır. Bu nedenle, çözüm uluslararası dayanışma ve ortak eylem gerektirmektedir."
Şerif, sanayileşmiş ülkelerin uyum ve hafifletmeye dengeli bir şekilde odaklanarak iklim finansmanı taahhütlerini yerine getirmelerine acil ihtiyaç duyduklarını belirterek "İklim değişikliğinden en ciddi şekilde etkilenen gelişmekte olan ülkeleri telafi etmek amacıyla 'kayıp ve zarar' için bir finansman tesisinin kurulması da dikkate alınmalıdır. İklim eylemi, özellikle 'uyum için borç takası' olasılığını da araştırmalıyız." ifadesini kullandı.
"Pakistan, Türkiye'yi her zaman kardeş bir millet olarak görmüştür"
Türkiye'nin Pakistan'daki sel felaketi nedeniyle gösterdiği dayanışma hakkındaki soruya yanıt veren Şerif, ülkesinin benzeri görülmemiş bir iklim kaynaklı felaketle karşı karşıya olduğunu, sellerin Pakistan'ın üçte birini etkilediğini, can kayıplarına ve altyapıda büyük hasarlara neden olduğunu kaydetti.
Pakistan Başbakanı Şerif, sel felaketi nedeniyle uluslararası toplumun verdiği desteği takdir ettiğini belirterek "Özellikle Türkiye'nin bize yardım elini uzatmada ve destek sağlamadaki rolünden bahsetmek isterim. Bu konudaki kişisel ilgisinden dolayı Cumhurbaşkanı (Recep Tayyip) Erdoğan'a teşekkür etmek istiyorum. Türkiye'nin desteği, iki ulus arasındaki tarihi kardeşlik bağlarının ve zor zamanlarda birbirlerine destek olma konusundaki ortak kararlılığın bir yansıması olmuştur." ifadelerini kullandı.
Türkiye-Pakistan ilişkileri ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile zirvedeki görüşmesi hakkındaki soruya ilişkin Şerif, "Pakistan, Türkiye'yi her zaman kardeş bir millet olarak görmüştür. Her zaman bağlarımızı her alanda daha da güçlendirmek için çaba sarf ettik." değerlendirmesinde bulundu.
Şerif, Başbakanlık görevini üstlendikten hemen sonra ilk yurt dışı ziyaretlerinden birinin Türkiye'ye olduğunun altını çizerek o zamandan bu yana Cumhurbaşkanı Erdoğan ile çeşitli konularda sürekli temas halinde olduğunu vurguladı.
Pakistan Başbakanı Şerif, öte yandan Türkiye-Pakistan 7. Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi (YDSK) toplantısı için Erdoğan'a Pakistan'ı ziyaret etme davetinde bulunduğunu belirterek kendisini İslamabad'da ağırlamayı dört gözle beklediğini ifade etti.
"Pakistan, Hindistan ile sonuç odaklı ve yapıcı bir ilişki kurmaya kararlı"
Özbekistan'daki ŞİÖ zirvesine Hindistan'ın katılımını ve zirvenin Pakistan ile Hindistan arasındaki buzları kırmak için bir fırsat olup olmayacağını da değerlendiren Şerif, Pakistan'ın Cammu ve Keşmir anlaşmazlığı da dahil olmak üzere tüm önemli konularda Hindistan ile yapıcı katılımı ve sonuç odaklı diyaloğu sürekli olarak savunduğunu vurguladı.
Şerif, Başbakanlık görevini üstlendikten sonra Cammu ve Keşmir dahil olmak üzere ikili anlaşmazlıkları çözmek ve sürdürülebilir bölgesel barışı sağlamak amacıyla Hindistan ile ilişki kurma konusundaki samimi arzusunu dile getirdiğinin altını çizdi.
"Hindistan'ın azalmayan düşmanlığı ve gerici adımları bölgesel ortamı bozdu ve barış ve iş birliği beklentilerini engelledi." ifadesini kullanan Şerif, Hindistan'ın 5 Ağustos 2019'daki "tek taraflı ve yasa dışı eylemlerinin" yalnızca Keşmir halkının meşru kendi kaderini belirleme hakkını bastırmaya çalışmakla kalmadığını, aynı zamanda Pakistan ile Hindistan arasında sonuç odaklı bir angajman olasılığını da ağır şekilde zedelediğini kaydetti.
Pakistan Başbakanı Şerif, son üç yılda yaşanan gelişmelerin Hindistan'ın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) kararlarını, uluslararası hukuku ve 4. Cenevre Sözleşmesi'ni ihlal ederek Cammu ve Keşmir'in demografik yapısını değiştirme konusundaki gayesini ortaya koyduğunu belirterek "Güney Asya'nın geleceği, BJP (Hindistan Halk Partisi) - RSS (Hindu milliyetçisi çeşitli grupların çatı örgütü Ulusal Gönüllüler Organizasyonu) hükümetinin Cammu ve Keşmir'deki devlet terörü politikasını ilerletmek için küstahça kullandığı acımasız ve toplumsal nefret zihniyeti tarafından süresiz olarak rehin alınamaz. Bölgesel bağlantı, kolektif refah ve sürdürülebilir barışın bir savunucusu olarak Pakistan, Hindistan ile sonuç odaklı ve yapıcı bir ilişki kurmaya kararlıdır." değerlendirmesini yaptı.
Hindistan'ın Güney Asya'da kalıcı barışa giden tek yolun "ilgili BMGK kararları ve Keşmir halkının istekleri doğrultusunda Cammu ve Keşmir anlaşmazlığının adil bir şekilde çözülmesinde" yattığını anlaması gerektiğini vurgulayan Şerif, anlamlı bir katılım için elverişli bir ortam yaratma sorumluluğunun Hindistan'da olduğunu belirtti.