Putin, "Rossiya" devlet televizyonuna yaptığı açıklamada, Dağlık Karabağ konusunda Azerbaycan ile Ermenistan arasında varılan anlaşma sayesinde kan dökülmesinin durdurduğunu belirtti.
Dağlık Karabağ'ı Ermenistan dahil kimsenin tanımadığını hatırlatan Putin, "Karabağ’ın nihai statüsü belirlenmedi. Bugün var olan statükonun devam etmesi konusunda anlaştık. Bundan sonra ne olacağına gelecekteki liderler, gelecekte bu süreçte yer alacaklar karar verecek." diye konuştu.
Putin, Azerbaycan ile Ermenistan arasında normal yaşama dönülmesi, özellikle çatışma bölgesinde insanlar arasındaki ilişkilerin yeniden tesis edilmesi için koşulların yaratılması halinde Dağlık Karabağ'ın statüsünün belirlenmesi için de koşulların yaratılmış olacağını ifade etti.
PAŞİNYAN SAVAŞA DEVAM ETMEK İSTEDİ
Karabağ’da 5 ardından da 2 rayonun Azerbaycan’a verilmesi konusunun geçmişte sürekli dile getirildiğini anlatan Putin, Rusya’nın 2013’te Karabağ meselesine barışçıl çözümünü başlatacak koşulları ortaya koyduğunu aktardı.
Bu esnada Şuşa’nın Azerbaycan’a verilmesi konusunun hiçbir zaman dile getirilmediğini kaydeden Putin, Şuşa meselesinin bu çatışmalarda gündeme geldiğine işaret etti.
Azerbaycan ordusunun Karabağ’ın güneyinin bir parçasını kontrolünü sağladığı 19-20 Ekim’de Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ile telefonda görüştüğünü dile getiren Putin, "Aliyev’i çatışmaların durdurulması için ikna ettim. Onun tek şartı, mültecilerin Şuşa dahil bu yerlere dönmesi idi. Ermenistan tarafı bunu kabul etmediğini bildirdi. Paşinyan, burada Ermenistan ve Karabağ’ın çıkarları için tehdit gördüğünü dile getirdi. Bunu hala anlamış değilim. Paşinyan savaşmaya devam edeceğini söyledi.” İfadelerini kullandı.
AZERBAYCAN KENDİ MÜTTEFİKİNİ KENDİSİ SEÇER
Türkiye’nin Dağlık Karabağ’daki rolü ile ilgili de değerlendirmelerde bulunan Putin, "Türkiye, her zaman Azerbaycan’ı tek taraflı olarak destekledi. Bu, Sovyetler Birliği’nin dağılmasının jeopolitik sonuçları. Biz bu konuda hep genel konuşuyoruz. Ama aslında genel bir konu değil. Azerbaycan, bağımsız, egemen bir ülke. Azerbaycan, kendisine uygun müttefikleri seçme hakkına sahip. Hiç kimse Azerbaycan’ı bu konuda engelleyemez." diye konuştu.
Ermenistan'ın bile sözde Dağlık Karabağ’ın bağımsızlığını tanımadığına dikkat çeken Putin, "Azerbaycan, uluslararası hukuk açısından kendisine ait toprakları geri alıyordu. Bu bağlamda, Azerbaycan kendisi için herhangi bir ülkeyi müttefik seçme hakkına sahipti." dedi.
Türkiye’nin Dağlık Karabağ meselesi ile ilgili olarak Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Minsk Grubu üyeliği yaptığını hatırlatan Putin, "Türkiye'nin eylemleri çeşitli şekilde değerlendirilebilir, ancak Türkiye'yi uluslararası hukukun ihlal edilmesi konusunda suçlamak zor." ifadelerini kullandı.
Azerbaycan'ın talebi üzerine, Türkiye'nin ateşkesin sağlanmasıyla ilgili kontrol mekanizması ve merkezi oluşturma konusunda anlaştıklarını bildiren Vladimir Putin, Türkiye ile Suriye dahil Orta Doğu'da da etkileşim içinde iş birliği yaptıklarını hatırlattı. Putin, "Bu merkez kesinlikle Azerbaycan'ın topraklarında konuşlandırılacak. Azerbaycan, yer konusunda karar verme hakkına sahip." dedi.
Rus lider Putin, Türkiye ile Rusya'nın farklı konularda farklı pozisyonlara sahip olabileceğini de belirterek, "Pozisyonlarımız bazen tam zıt olabiliyor. Ancak diplomasi sanatının amacı da uzlaşmaya varmaktır. Uzlaşıya da saygı temelinde varılabiliyor." değerlendirmesinde bulundu.
ERMENİSTAN'IN ANLAŞMAYA UYMAMASI İNTİHAR OLUR
Ermenistan'ın Dağlık Karabağ'ın bağımsızlığını tanımadığını hatırlatan Putin, bunun uluslararası hukuka göre, bu bölgenin Azerbaycan'a ait olduğu anlamına geldiğini vurguladı. Putin, bu yüzden Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü Anlaşması’nın sadece üyelerine yönelik karşılıklı yardımı içerdiğini ve bu yüzden çatışmalara dahil olmadıklarını ifade etti.
Putin, Ermenistan'da iktidara gelebilecek yeni bir yönetimin Karabağ ile ilgili anlaşmayı kabul etmemesi halinde ne olacağı sorusuna, "Bu intihar olur. Paşinyan, kendisi için zor da olsa, gerçek tabloyu, durumu anlattı. Ortak bildirinin imzalandığı zaman bu durumu böyle idi ve bugün de böyledir. Anlaşmalara uymak ya da uymamak kararı taraflara aittir. Ancak, bu büyük bir hata olur. Bunun olmayacağını umuyorum." yanıtını verdi.