Yıkılan binaların enkazlarındaki çalışmalara destek olmak için kente gelen resmi kurumlar ve sivil toplum kuruluşlarına bağlı ekiplerin ilk durağı İl Afet ve Acil Durum Arama Kurtarma Birlik Müdürlüğü oluyor.
Öncelikle ekiplerin personel, araç ve malzeme sayılarının kaydedildiği merkezde, çalışma sahasında elde edilen veri ve bilgiler de tutuluyor. Ekipler, daha sonra arama kurtarma çalışmalarını yürütmek üzere enkazlara yönlendiriliyor.
Araç ve malzemelerinin bakımlarını da yine burada gerçekleştiren ekipler, misafirhanede ya da merkezin bahçesine kurdukları çadırlarda konaklıyor.
"Pelerinsiz kahramanlar" olarak nitelendirilen arama kurtarma görevlileri, enkaz altında kalanlara sağ salim ulaşmak için yoğun çaba harcıyor.
Arama kurtarma ekipleri, canlı ve kadavra arama köpeklerinden de önemli ölçüde destek alıyor.
"Bölgede 2 bini arama kurtarma olmak üzere 7 bin personel bulunuyor"
Afet ve Acil Durum Yönetimi (AFAD) Başkanlığı Müdahale Daire Başkanı Yusuf Aysu, AA muhabirine, Başkanlık olarak depremin ardından tüm arama kurtarma birliklerini teyakkuza geçirdiklerini söyledi.
Vardiya usulü çalışan ekiplerin, her sabah liderleri tarafından koordine edilerek ihtiyaç duyulan alanlara yönlendirildiğini belirten Aysu, "Bölgede 2 bini arama kurtarma olmak üzere 7 bin personel bulunuyor. Bunların 550-600 civarındakileri 41 ilden gelen AFAD personeli oluşturuyor. Burada konaklayanların kahvaltı ve sıcak yemek ihtiyacı Türk Kızılay tarafından sağlanıyor." dedi.
Sismik akustik enkaz altı dinleme cihazını kullandıklarını ve çalışmalarda 25 köpekten faydalandıklarını aktaran Aysu, "Bizler müdahale ekipleri olarak arama kurtarmaya yönelik sürekli tatbikatlar yapıyoruz ancak vatandaşların, ev alırken ya da kiralarken ülkemizin deprem gerçeğini göz önüne alarak seçim yapmalarını istiyoruz. Bu konuda daha dikkatli ve duyarlı olmaları tabii ki bu kayıpları azaltacaktır." diye konuştu.
"Bu depremde Türkiye yine gücünü gösterdi"
AKUT Arama Kurtarma Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Recep Şalcı da depremin sonrası bölgeye yakın ekiplerden 262 gönüllüyü anında İzmir'e yönlendirdiklerini ve 5 enkazda çalışma yaptıklarını anlattı.
Deprem sonrasında dördüncü saatte bir kişiyi canlı olarak çıkardıklarını ifade eden Şalcı, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu depremde Türkiye yine gücünü gösterdi, kurtarmacı olarak görevini yerine getirdi. Bize 'kahraman', 'süper' diyorlar ama biz öyle olmak istemiyoruz. Keşke binalarımız yıkılmasa, herkes afetlere hazırlıklı olsa biz de bu depremler için 'Sallandık ama yıkılmadık, mutluyuz, gururluyuz' diyebilsek ama şu an için baktığımızda bize halen iş düşecek. Bu sorumluluk içinde eğitimlerimizi, çalışmalarımızı devam ettiriyoruz.
10 kişiyi canlı olarak ve 4 kişinin de cansız bedenini enkazdan çıkardık. Bununla baş edebilmeyi öğrendik. Kendi ekiplerimize de psikolojik destek veriyoruz. O an için üzülüyor muyuz, evet çok üzülüyoruz, göz yaşlarımız içimize akıyor ama görevimizi yapmaya devam ediyoruz."
"İğneyle kuyu kazar gibi kazdık"
Marmara Arama Kurtarma ve Araştırma Derneği Başkanı Ahmet Demiroğlu ise deprem sonrası hızlıca İzmir'e ulaştıklarını ve koordinasyon merkezindeki yönlendirmelerle Yağcıoğlu Sitesi enkazına geçtiklerini belirtti.
Sitede kullanılan yapı malzemelerinin zayıflığına dikkati çeken Demiroğlu, "Bizim oradaki çalışmalarımız genellikle kazma küreklerle oldu. İğneyle kuyu kazar gibi kazdık ve o şekilde insanlara ulaşmaya çalıştık." değerlendirmesinde bulundu.
Enkaz başında bekleyen bir kişiyle diyaloğunu aktaran Demiroğlu, şunları kaydetti:
"Enkazın altında annesi, kayınvalidesi, 4-5 yaşlarında 2 çocuğu ve eşi varmış. 22 saat sonra annesi ve kayınvalidesinin maalesef cansız bedenlerine ulaştık. Çocuklarının ne zaman çıkarılacağını sordu. Çalıştığımızı söyledik. Her geçen dakika ümidini kesti. Ben de sürekli ona destek veriyordum. Sadece biz değil oradaki 3-4 ekip çalışıyoruz. Bu, 'Ben çıkarttım, kahramanım' olayı değil, böyle denilmesi hoşumuza gitmiyor. İnsanlar genellikle deprem anında kaçmak isterler ve bu nedenle merdivende yakalanırlar. Burada da dün saat 21.45'te anne ile ellerinden tuttuğu 2 çocuğunu çelik kapının altında bulduk. O ağabeyin şöyle bir sözü vardı, 'Ahmet ağabey, eşim depremden çok korkardı. Çocuklarla enkaz altında kalırsam korkusu yaşardı.' Korktuğu da başına gelmiş."