Danıştayın farklı iki dairesinin 2021 yılının sonunda verdiği 3 farklı kararda bu yaklaşım açıkça gözükmektedir.
BİRİNCİ KARARDA;
Türk Uyruklu Misafir Sanatçı (Temsil Başına) Sözleşmesi kapsamında vurmalı çalgılar branşında sözleşmeli orkestra sanatçısı dava açmıştır.
İddiası ise sözleşme imzalandıktan sonra tarafına mobbing uygulandığı, hiçbir görev verilmediği, provalara çağrılmadığı, ücret ödenmediği, Mahkeme kararında manevi tazminata hükmedilebilmesi için aranan tüm şartların gerçekleştiği ileri sürmüştür
Dava reddedilmiştir.
İKİNCİ KARARDA;
Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumunun Kahramanmaraş Koordinatörlüğünde sözleşmeli statüde uzman olarak görev yapan davacı dava açmıştır.
İddiası ise kendi tercihi dışında Başvuru Kabul biriminde görev yapmaya başladığı,
burada kimi zaman ailevi şartlarına rağmen, gün içinde saat 21:00'a kadar, bazen hafta sonları çalışmak zorunda kaldığı,
Kahramanmaraş Koordinatörüne, Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu merkezine şikayet dilekçelerinin verildiği, bu şikayetlerde hibelere engel olduğunun ileri sürüldüğü, ancak işlerini mevzuata uygun olarak ifa ettiği için kurumca bu yönüyle kendisine bir kusur atfedilmediği,
idarenin memurunu isnat ve iftiralara karşı koruması gerekirken, bizzat idareci tarafından organize edilerek, soyut bazı isnatlara maruz kaldığı, anılan firmaların şikayetlerine organize bir şekilde maruz kaldığı, şikayetlerin benzer döneme denk gelmesinin tesadüf olmadığı,
kurum yöneticisi tarafından bizzat cinsel içerikli ima ve taleplerde bulunulduğu, anılan kişinin 2015 yılının Kasım ayının son günlerinde gönderdiği elektronik postalar yüzünden manevi olarak çok yıprandığı, boşandığı ve iki çocuğu ile yalnız yaşadığı ve Afyon ilinde bulunan ailesinin desteğinden de uzak olduğu,
bu durumuna karşın teamüllere aykırı olarak tarafından iki haftalık Elazığ görevlendirilmesi yapıldığı, anılan görevlendirmenin iptali istemiyle yaptığı başvuruların sonuçsuz kaldığı,
müfettiş incelemesi ve bunun sonucunda düzenlenen önraporun dava açtığı 08/01/2016 tarihinden üç ay sonra olduğu, bu anlamda önrapor da yer alan hususların dayanak olarak gösterilmesinin gerçekçi olmadığı, anılan raporun kendisine tebliğ edilmediği, herhangi bir savunmanın da alınmadığı,
davalı idarenin tutumunun mobbing düzeyinde olduğu, dava konusu işlemin objektif ve hakkaniyetli olmadığı ileri sürülmektedir.
Dava reddedilmiştir.
ÜÇÜNCÜ KARARDA;
İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı/Beyoğlu Vergi Dairesi Müdürlüğü emrinde Gelir Uzmanı olarak görev yapan gelir uzmanı dava açmıştır.
İddiası ise,
, 2006 yılı sicil notunun iptali istemiyle açılan dava nedeniyle gelir uzmanlığı özel sınavına girme hakkının engellenmeye çalışıldığı;
sicil raporunun, düzenlendiği cari yıldan sonra hüküm ifade etmesi sonucu, gelir uzmanlığı özel sınavının açıldığı Ekim-2006 tarihinde sınavı kazanarak gelir uzmanı olarak atandığı,
gelir uzmanlığına atanmasından sonra açılan Vergi Dairesi Müdür Yardımcılığı yazılı sınavını da kazandığı, ancak sınavda alınması gereken vergi müdür yardımcısından daha az sayıda kazanan olduğu halde, düzenlenen sicil raporu nedeni ile sınavlarda başarısız sayıldığı,
hak aramanın kusurlu görülmesi sonucu yalnızlaştırılarak pasifleştirildiği,
işler servisinde çalıştırılmadığı gibi, şef olarak çalıştırıldığı dönemde de memursuz çalıştırıldığı, tarafına sürekli mobbing uygulandığı, bazı şahısların şef olarak görevlendirilmesi suretiyle hakkının yendiği,
idarenin daha sonra bu hatasından dönerek adı geçen şahısları değişik Vergi Dairesi Müdürlüklerinde görevlendirdiği ileri sürülmüştür.
Dava reddedilmiştir.
T.C.
DANIŞTAY
İKİNCİ DAİRE
Esas No: 2021/17334
Karar No: 2021/2931
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : : .
VEKİLİ : Av. .
KARŞI TARAF(DAVALI) : . Genel Müdürlüğü
VEKİLİ : Av. .
İSTEMİN KONUSU:
. İdare Mahkemesince verilen . günlü, E:., K:. sayılı kararın, dilekçede yazılı nedenlerle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması isteminden ibarettir.
YARGILAMA SÜRECİ:
Dava Konusu İstem:
Dava; Samsun Devlet Opera ve Balesi Müdürlüğü bünyesinde Türk Uyruklu Misafir Sanatçı (Temsil Başına) Sözleşmesi kapsamında vurmalı çalgılar branşında sözleşmeli orkestra sanatçısı olarak görev yapan davacı tarafından, kurum yetkililerinin kişilik haklarına, manevi bütünlüğüne yönelik saldırıları sonucunda maruz kaldığı manevi zararlarının karşılığı olarak 50.000-TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalı idarece tarafına ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:
. İdare Mahkemesinin temyize konu kararıyla; sözleşmenin yenilenmesi talebinin reddine yönelik işleme karşı açılan davada. Bölge İdare Mahkemesince verilen karar uyarınca davacı ile sözleşme imzalandığı, Mahkeme kararının gereğinin yerine getirildiği, görevlendirmelerin mevzuat hükümleri uyarınca eserlerin özelliği dikkate alınarak yapıldığı, davacıya görev verilmeyerek baskı uygulandığı, davacının etkisizleştirildiği veya ötekileştirildiği, kişilik haklarına yönelik saldırıda bulunulduğu yolunda somut ve açık bir tespit veya ihlalin bulunmadığı, sözleşmenin yenilenmesi talebinin reddine yönelik işleme karşı açılan davanın Mahkemelerinin. günlü, E:., K:. sayılı kararıyla reddedildiği, dolayısıyla sözleşmenin yenilenmemesine ilişkin işlemin kasıtlı ve davacıyı yıpratma saikiyle değil, kamu yararı ve hizmet gerekleri doğrultusunda tesis edildiği, davalı idarece, davacının fizik yapısını zedeleyen, yaşama ve kazanma gücünün azalması sonucu doğuran veya şeref ve haysiyetini rencide edici, manevi kişiliğine yönelik baskı, yıldırma veya saldırı yapıldığına ilişkin herhangi bir davranış ve uygulama yapılmadığı anlaşıldığından manevi tazminata hükmedilmesi için gerekli şartların oluşmadığı sonucuna varıldığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI:
Davacı tarafından, 2009 yılından itibaren her yıl yenilenen "Türk Uyruklu Misafir Sanatçı" sözleşmeleri kapsamında sözleşmeli orkestra sanatçısı unvanı ile davalı idare bünyesinde görev yaptığı, 30/06/2013 tarihinde sona eren diğer misafir sanatçıların sözleşmelerinin yenilediği halde kendi sözleşmesinin gerekçe gösterilmeksizin yenilenmediği, yargı kararıyla söz konusu işlemin yürütmesinin durdurulduğu, bu karar üzerine 27/02/2014 tarihinde sözleşme imzalanmış ise de, bakılan davanın açıldığı tarihe kadar sözleşmenin hayata geçirilmediği, sözleşme imzalandıktan sonra tarafına mobbing uygulandığı, hiçbir görev verilmediği, provalara çağrılmadığı, ücret ödenmediği, Mahkeme kararında manevi tazminata hükmedilebilmesi için aranan tüm şartların gerçekleştiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN CEVABI: Temyiz isteminin reddi gerektiği yolundadır.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ DÜŞÜNCESİ:
Temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İkinci Dairesince, Danıştay Onuncu Dairesinin 09/12/2020 günlü, E:2015/1757, K:2020/6010 sayılı kararıyla Dairemize gönderilen dosyada, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. DAVACININ TEMYİZ İSTEMİNİN REDDİNE,
2. . İdare Mahkemesince verilen . günlü, E:., K:. sayılı kararın ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan davacı üzerinde bırakılmasına,
4. Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
5. 2577 sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren (15) onbeş gün içinde Danıştayda karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28/09/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
DANIŞTAY
İKİNCİ DAİRE
Esas No: 2021/16563
Karar No: 2021/2900
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : .
VEKİLİ: Av..
KARŞI TARAF (DAVALI) : . Kurumu
VEKİLİ: Av..
İSTEMİN KONUSU:
. İdare Mahkemesince verilen. günlü, E:., K:. sayılı kararın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ:
Dava Konusu İstem:
Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumunun Kahramanmaraş Koordinatörlüğünde sözleşmeli statüde uzman olarak görev yapan davacı, 2016 yılı sözleşmesinin Ardahan İl Koordinatörlüğünde imzalaması yönünde tesis edilen . günlü, . sayılı işlemin iptali istemiyle dava açmıştır.
.İdare Mahkemesince verilen . günlü, E:., K:. sayılı kararla; davacıya isnat olunan olumsuz davranışların soruşturularak, buna göre mevzuatça öngörülen disiplin hükümlerinin uygulanması gerekirken, davacıya isnat olunan söz konusu olumsuz davranışları nedeniyle cezalandırılması mahiyetinde olarak, davacının naklen atanması sonucunu doğuran dava konusu işlemde hukuka ve mevzuata uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlem iptal edilmiştir.
Anılan kararın davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine Danıştay İkinci Dairesinin 18/02/2020 günlü, E:2016/14469, K:2020/933 sayılı kararıyla; davacı hakkında . günlü, .sayılı inceleme raporu düzenlenmesi ve dosyasına sunulması karşısında, Mahkemece anılan rapordaki tespitler de dikkate alınarak işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken; "davacıya isnat olunan olumsuz davranışların soruşturularak, buna göre mevzuatça öngörülen disiplin hükümlerinin uygulanması gerekirken, davacıya isnat olunan söz konusu olumsuz davranışları nedeniyle cezalandırılması mahiyetinde olduğu" gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline ilişkin kararda hukuki isabet bulunmadığı belirtilerek, anılan karar bozulmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:
. İdare Mahkemesinin bozma kararına uyularak verilen temyize konu kararıyla; ulusal kalkınma plan, program ve stratejilerinde öngörülen ilke ve hedefler çerçevesinde, Avrupa Birliği ve uluslararası kuruluşlardan sağlanan kaynakları da kapsayacak şekilde, kırsal kalkınma programlarının uygulanmasına yönelik faaliyetleri gerçekleştirmek üzere kurulan Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumunda görev yapan kurum personeli tarafından; hedefler belirleyip planlama yapan merkez teşkilatının, plan, program ve projelerinin hızlı bir şekilde gerçekleştirilebilmesi için yönetim kadrosu ve mesai arkadaşları ile yakın işbirliği ve dayanışma içerisinde, uyumlu, koordineli bir çalışmanın ortaya konulması gerektiği açık olup, davacı hakkında düzenlenen inceleme raporu ve Kahramanmaraş İl Koordinatörlüğünün uzman olarak görev yapan davacıdan faydalanılamadığına ilişin 30/12/2015 tarihli yazısı dikkate alındığında; davacının görev yaptığı yerde çalıştığı diğer personel ve hizmet alanlar ile çeşitli şekillerde sorun yaşaması nedeniyle ilgili yerdeki huzursuzluğun giderilmesi, böylece hizmetin sağlıklı bir şekilde işler hale getirilmesi amacıyla Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Başkanlığının 31/12/2015 tarihli Olur'u ile sözleşmesinin 2016 yılı için Ardahan İl Koordinatörlüğünde imzalandığı anlaşıldığından, kamu yararı hizmet gerekleri gözetilerek takdir yetkisi çerçevesinde tesis edilen dava konusu işlemde hukuka ve mevzuata aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI:
2010 yılı Ağustos ayında Kahramanmaraş Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Başkanlığında uzman olarak çalışmaya başladığı, kendi tercihi dışında Başvuru Kabul biriminde görev yapmaya başladığı, burada kimi zaman ailevi şartlarına rağmen, gün içinde saat 21:00'a kadar, bazen hafta sonları çalışmak zorunda kaldığı, ., ., . proje sanipleri ile . Danışmanlık tarafından, Kahramanmaraş Koordinatörüne, Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu merkezine şikayet dilekçelerinin verildiği, bu şikayetlerde hibelere engel olduğunun ileri sürüldüğü, ancak işlerini mevzuata uygun olarak ifa ettiği için kurumca bu yönüyle kendisine bir kusur atfedilmediği, idarenin memurunu isnat ve iftiralara karşı koruması gerekirken, bizzat idareci tarafından organize edilerek, soyut bazı isnatlara maruz kaldığı, anılan firmaların şikayetlerine organize bir şekilde maruz kaldığı, şikayetlerin benzer döneme denk gelmesinin tesadüf olmadığı, kurum yöneticisi . tarafından bizzat cinsel içerikli ima ve taleplerde bulunulduğu, anılan kişinin 2015 yılının Kasım ayının son günlerinde gönderdiği elektronik postalar yüzünden manevi olarak çok yıprandığı, boşandığı ve iki çocuğu ile yalnız yaşadığı ve Afyon ilinde bulunan ailesinin desteğinden de uzak olduğu, bu durumuna karşın teamüllere aykırı olarak . tarafından iki haftalık Elazığ görevlendirilmesi yapıldığı, anılan görevlendirmenin iptali istemiyle yaptığı başvuruların sonuçsuz kaldığı, müfettiş incelemesi ve bunun sonucunda düzenlenen önraporun dava açtığı 08/01/2016 tarihinden üç ay sonra olduğu, bu anlamda önrapor da yer alan hususların dayanak olarak gösterilmesinin gerçekçi olmadığı, anılan raporun kendisine tebliğ edilmediği, herhangi bir savunmanın da alınmadığı, davalı idarenin tutumunun mobbing düzeyinde olduğu, dava konusu işlemin objektif ve hakkaniyetli olmadığı ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN CEVABI:
Cevap verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İkinci Dairesince, dosyanın tekemmül ettiği anlaşıldığından, yürütmenin durdurulması istemi hakkında bir karar verilmeksizin, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. DAVACININ TEMYİZ İSTEMİNİN REDDİNE,
2. . İdare Mahkemesince verilen . günlü, E:., K:. sayılı kararın ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan davacı üzerinde bırakılmasına, kullanılmayan 97,70-TL yürütmeyi durdurma harcının davacıya iadesine,
4. Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
5. 2577 sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren (15) onbeş gün içinde Danıştayda karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27/09/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
DANIŞTAY
ONUNCU DAİRE
Esas No: 2015/2677
Karar No: 2020/3229
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : .
VEKİLİ: Av..
KARŞI TARAF (DAVALI) : . Vergi Dairesi Başkanlığı
VEKİLİ: Av. .
İSTEMİN_KONUSU:
. İdare Mahkemesinin. tarih ve E: ., K: . sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem:
Dava, İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı/Beyoğlu Vergi Dairesi Müdürlüğü emrinde Gelir Uzmanı olarak görev yapan davacı tarafından,
1. 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu uyarınca 29/05/2013 tarihinden sonra açıktan görevlendirilen servis sorumlusu sayısı ile öteden beri niteliksiz (bilgisayar işletmeni, veri hazırlama kontrol işletmeni, yoklama memuru, memur, veznedar, tahsildar, icra memuru) servis sorumlusu sayısının tarafına bildirilmesi istemiyle davalı idareye yapılan başvurunun reddine ilişkin. günlü, . sayılı işleminin,
2. Gelir İdaresi Başkanlığının görev dağılımına ilişkin. günlü, . sayılı işleminin,
İptaline,
3. Kendisinin kasten şef/servis sorumlusu olarak görevlendirilmediği gibi, üstleri tarafından onur kırıcı tutum ve davranışlara da maruz kaldığı, ayrıca tecrübesiz ve niteliksiz kişilerin servis sorumlusu olarak görevlendirildiği iddiasıyla 40.000,00-TL maddi, 5.000,00-TL manevi tazminatın yasal faizi ile birlikte tazminine hükmedilmesi istenilmektedir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti:
. İdare Mahkemesinin. tarih ve E: ., K: . sayılı kararıyla;
davacı tarafından; davalı idarenin, sınıflandırma, kariyer ve liyakat ilkeleri dahilinde görevlendirme ve atama yapmadığı iddia edilerek, kendisinin şef ya da servis sorumlusu olarak görevlendirilmediği yönünde itirazda bulunulmuş ise de, dosyada yer alan bilgi ve belgeler ile davalı idarenin savunma dilekçesi incelendiğinde, uyuşmazlık konusu görevlendirme ve atamaların mevzuata ve hukuka aykırı olduğu yönünde somut ve hukuken kabul edilebilir nitelikte iddia ve olgu bulunmadığı, bilgi edinme başvurusu kapsamında yapılan itirazın da. tarih ve. sayılı Bilgi Edinme ve Değerlendirme Kurulu tarafından reddedildiği, ayrıca, iptali talep edilen . tarih ve . sayılı İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı İnsan Kaynakları Grup Müdürlüğü yazısının da, genel düzenleme niteliğini haiz bir bildirim olduğu, sonuç olarak davalı idarece, ilgili personelin görevlendirilmesine ilişkin usul ve esaslar çerçevesinde işlem tesis edildiği; öte yandan, talep edilen maddi ve manevi tazminata dayanak oluşturacak işlemler ile idarenin eylemi arasında uygun illiyet bağı bulunmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI:
Davacı tarafından, 2006 yılı sicil notunun iptali istemiyle açılan dava nedeniyle gelir uzmanlığı özel sınavına girme hakkının engellenmeye çalışıldığı; sicil raporunun, düzenlendiği cari yıldan sonra hüküm ifade etmesi sonucu, gelir uzmanlığı özel sınavının açıldığı Ekim-2006 tarihinde sınavı kazanarak gelir uzmanı olarak atandığı, gelir uzmanlığına atanmasından sonra açılan Vergi Dairesi Müdür Yardımcılığı yazılı sınavını da kazandığı, ancak sınavda alınması gereken vergi müdür yardımcısından daha az sayıda kazanan olduğu halde, düzenlenen sicil raporu nedeni ile sınavlarda başarısız sayıldığı, hak aramanın kusurlu görülmesi sonucu yalnızlaştırılarak pasifleştirildiği, işler servisinde çalıştırılmadığı gibi, şef olarak çalıştırıldığı dönemde de memursuz çalıştırıldığı, tarafına sürekli mobbing uygulandığı, . ve. ismindeki şahısların şef olarak görevlendirilmesi suretiyle hakkının yendiği, idarenin daha sonra bu hatasından dönerek adı geçen şahısları değişik Vergi Dairesi Müdürlüklerinde görevlendirdiği, maddi ve manevi tazminat isteminin mevcut olduğu, ayrıca 5.450,00 TL olarak hesaplanan avukatlık ücretinin düzeltilmesi gerektiği ileri sürülmüştür.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI:
Davalı idare tarafından, atama ve görevlendirme işlemlerinin hukuka ve mevzuata uygun yapıldığı, davacının kişilik haklarının ihlal edilmesi gibi bir durumun söz konusu olmadığı, ayrıca tazminat istemi şartlarının oluşmadığı savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ DÜŞÜNCESİ:
Davacının temyiz isteminin, esas yönünden reddi, vekalet ücreti yönünden kabulüyle, İdare Mahkemesi kararının, maddi tazminat istemi yönünden nispi vekalet ücretine hükmedilmesine ilişkin kısmının düzeltilerek onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu ve İkinci Dairelerince, 2575 sayılı Danıştay Kanunu'na 3619 sayılı Kanun'un 10. maddesiyle eklenen Ek-1. madde uyarınca yapılan müşterek toplantıda, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
A) Temyiz İstemine Konu Mahkeme Kararının, Davanın Reddine İlişkin Kısmı ile Reddedilen Manevi Tazminat Miktarı Üzerinden Davalı İdare Lehine Maktu Vekalet Ücretine Hükmedilmesine İlişkin Kısmı Yönünden İncelenmesi:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.
Temyizen incelenen kararın davanın reddine ilişkin kısmı ile reddedilen manevi tazminat miktarı üzerinden davalı idare lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesine ilişkin kısmı usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bu kısımlarının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
B) Temyiz İstemine Konu Mahkeme Kararının, Reddedilen Maddi Tazminat Nedeniyle Davalı İdare Lehine Nispi Vekalet Ücretine Hükmedilmesine İlişkin Kısmı Yönünden İncelenmesi:
İNCELEME VE GEREKÇE:
İLGİLİ MEVZUAT:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun "Temyiz incelemesi üzerine verilecek kararlar" başlıklı 49. maddesinin 1. fıkrasının b bendinde "temyiz incelemesi sonunda kararda yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmayan maddi hatalar ile düzeltilmesi mümkün eksiklik veya yanlışlıklar varsa Danıştay'ın kararı düzelterek onayacağı" hükme bağlanmıştır.
Anayasa'nın "Hak arama hürriyeti" başlıklı 36. maddesinde, "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir." hükmü bulunmaktadır.
Öte yandan, bir tam yargı davasında davacı aleyhine hükmedilen vekalet ücretinin, hak arama hürriyeti ve mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiği iddiasıyla yapılan bireysel başvuru sonucunda Anayasa Mahkemesince verilen 07/11/2013 tarih ve B. No:2012/791 numaralı kararda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 36533/04 başvuru numaralı Mesutoğlu-Türkiye kararına atıfla, mahkemeye erişim hakkının mutlak olmadığı, bazı sınırlamalara tabi tutulabileceği, bununla birlikte getirilen kısıtlamaların, hakkın özünü ortadan kaldıracak ölçüde kişinin mahkemeye erişimini engellememesi gerektiği, mahkemeye erişim hakkına getirilen bu tür sınırlamaların ancak meşru bir amaç güdüldüğü takdirde ve hedeflenen amaç ile başvurulan araçlar arasında makul bir orantı olması halinde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/1. maddesi ile bağdaşabileceği, bu ilkelerden hareketle, dava açma hakkının doğal olarak yasayla belirlenen şartları olmakla birlikte, mahkemelerin yargılama usullerini uygularken bir yandan davanın hakkaniyetine halel getirecek kadar abartılı şekilcilikten, öte yandan kanunla öngörülmüş olan usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak kadar aşırı bir gevşeklikten kaçınmaları gerektiği belirtilmiştir.
1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 164. maddesinde de, avukatlık ücretinin, avukatın hukuki yardımının karşılığı olan meblağı veya değeri ifade ettiği; 168. maddesinde, yargı yerlerindeki işlemler ile diğer işlemlerden alınacak avukatlık ücretinin asgari hadlerini gösteren bir tarifenin hazırlanacağı, 169. maddesinde, yargı mercilerince karşı tarafa yükletilecek avukatlık ücretinin, avukatlık ücret tarifesinde yazılı miktardan az ve üç katından fazla olamayacağı belirtilmiştir.
Kararın verildiği tarihte yürürlükte bulunan 31/12/2014 tarih ve 29222 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren ve Mahkeme kararı tarihi itibariyle uyuşmazlığa uygulanan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin "Tarifelerin üçüncü kısmına göre ücret" başlıklı 13. maddesinde; "Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde gösterilen hukuki yardımların konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti, davanın görüldüğü mahkeme için Tarifenin İkinci Kısmında belirtilen maktu ücretlerin altında kalmamak kaydıyla (yedinci maddenin ikinci fıkrası, dokuzuncu maddenin birinci fıkrasının son cümlesi ile onuncu maddenin son fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla) Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir." hükmüne yer verilmiştir.
Aynı Tarifenin "Manevi tazminat davalarında ücret" başlıklı 10. maddesinde ise "(1) Manevi tazminat davalarında avukatlık ücreti, hüküm altına alınan miktar üzerinden Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir. (2) Davanın kısmen reddi durumunda, karşı taraf vekili yararına Tarifenin üçüncü kısmına göre hükmedilecek ücret, davacı vekili lehine belirlenen ücreti geçemez. (3) Bu davaların tamamının reddi durumunda avukatlık ücreti, Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre hükmolunur. (4) Manevi tazminat davasının, maddi tazminat veya parayla değerlendirilmesi mümkün diğer taleplerle birlikte açılması durumunda; manevi tazminat açısından avukatlık ücreti ayrı bir kalem olarak hükmedilir." düzenlemesi yer almaktadır.
Yukarıda yer verilen düzenlemeler incelendiğinde, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde manevi tazminat istemlerinde hükmolunacak avukatlık ücretine ilişkin özel düzenlemelerin yapıldığı, ancak söz konusu tarifede, maddi tazminat davalarında hükmolunacak avukatlık ücretine ilişkin olarak, manevi tazminat davalarında olduğu gibi özel ve ayrık bir düzenlemeye yer verilmediği, bu hususta tarifede boşluk olduğu görülmektedir.
Hak arama özgürlüğünün kısıtlanması ile avukatın emeğinin karşılığını alması hususundaki dengenin sağlanması açısından, avukatın, gerek maddi gerekse manevi tazminat dosyalarında harcadığı çaba ve verdiği emeğin, bir diğerine göre daha farklı ve daha fazla çaba, gayret ve emek sarf edilmesine gerek göstermemesi durumu göz önünde bulundurulduğunda, maddi tazminat isteminin tamamının reddi halinde hükmedilecek vekalet ücreti açısından tarifede yer alan bu boşluğun, tarifenin manevi tazminat davaları için öngörülen vekalet ücreti sistematiğinin kıyasen yorumlanması yoluyla doldurulmasının yerinde olacağı sonucuna varılmaktadır.
Dosyanın incelenmesinden; İdare Mahkemesince, davanın reddi ile Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca, 5.450,00-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesi yönünde hüküm kurulduğu görülmüştür.
Yukarıda yer verilen açıklamalar ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi birlikte değerlendirildiğinde; kararın verildiği tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret tarifesi uyarınca, reddedilen maddi tazminat istemi yönünden, İdare lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekmektedir.
Bu durumda, İdare Mahkemesi kararının hüküm fıkrasında yer alan, "5.450,00 TL" ibaresinin "reddedilen maddi tazminat istemi yönünden 750,00 TL maktu + reddedilen manevi tazminat istemi yönünden 750,00 TL maktu olmak üzere toplam 1.500,00 TL" şeklinde düzeltilmesine karar verilmiştir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının esas yönünden temyiz isteminin reddine, reddedilen maddi tazminat yönünden aleyhine hükmedilen nispi vekalet ücretine yönelik temyiz isteminin kabulüne, 2. Davanın reddi yolunda. İdare Mahkemesince verilen. tarih ve E: ., K: . sayılı kararın, hüküm fıkrasında yer alan ". TL" ibaresinin, "reddedilen maddi tazminat istemi yönünden. TL maktu + reddedilen manevi tazminat istemi yönünden. TL maktu olmak üzere toplam. TL" şeklinde DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
3. Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun'un (geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren on beş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 24/09/2020 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.