Türkiye’de 11 Mart’ta ilk vakanın tespit edilmesiyle Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) pandemi ilan etmesinin tesadüf olduğunu belirten TTB Covid-19 İzleme Grubu’ndan Prof. Dr. Özlem Azap, "Sağlık Bakanlığı’nın ocak ayından itibaren Bilim Kurulu kurarak başladığı hazırlıkları takip ediyorduk. Pandemi ilan edilmesiyle birlikte bu hazırlıkların ne kadar işleyip işlemediğini de görmüş olduk" dedi.
"DAHA ZOR GÜNLER BİZİ BEKLİYOR"
Başından beri söylenen şeffaflık ve güven duygusunun işlemediğini belirten Azap, bakanlık açıklamalarına atıfta bulunarak “Keşke salgının 4. haftasında bu salgın kontrol altına alınabilmiş olsaydı. Bu habere belki de en çok enfeksiyon hastalıkları uzmanları ve doktorlar sevinirler. Çünkü çok zor bir dönem içerisindeyiz ve daha zor günler bizi bekliyor” dedi. Ancak bakanlığın açıkladığı şehir, yaş ve şikayetlere göre dağılımın verileri ellerinde olmadığı için değerlendiremediklerini ifade eden Azap, “Bu verilere erişebileceğimiz bir mekanizma yok. Dolayısıyla salgına ilişkin verilere göre bir hesaplama yapmak gerekiyor. Bu çerçevede bakıldığında DSÖ’nün salgının arttığını söylediği ülkeler arasında Türkiye’yi de saydığını biliyoruz. Matematiksel olarak değerlendirilen çeşitli modeller var bu konuda; Seattle Modeli, Imperial College modeli var. Imperial College modeline göre Türkiye, salgının hızlı seyredeceği, yoğun hasta sayısının olacağı 26 ülke arasında bulunuyor. Bunu önümüzdeki haftalar yaşayarak göreceğimizi düşünüyorum” diye konuştu.
“SAĞLIKÇILAR BİR ADIM SONRASINI GÖREMİYOR”
Evrensel’den Burcu Yıldırım’ın haberine göre, salgını en hafif atlatacak ülke olmayı kendilerinin de istediklerini ancak ellerindeki verilerle bunu söylemenin çok zor olduğunu belirten Azap, “Kamuoyu gibi sağlıkçıların da bildiği Sağlık Bakanlığı’nın yaptığı açıklamalardan ibaret. Bu nedenle sağlıkçılar bir adım sonrasını göremiyor” dedi. Bu noktada sağlıkçıların hem kendi sağlıklarını koruyabilmesi hem de hastalara bakabilmesi, artan hasta sayısına denk gelebilecek bir iş gücünün planlanabilmesi için de sağlıklı ve ayakta olması lazım gerektiğine vurgu yapan Azap, “Birçok sağlıkçı arkadaşımız malzemelerini, özellikle maskeleri kendi paralarıyla aldığını biliyoruz. En çok konuştuğumuz maske ama kullandığımız 4 temel malzeme var. Maskenin yanı sıra siperlik veya gözlük, eldiven ve önlük. Bu malzemelerin eksiksiz temin edilmesi gerekiyor. Maske, ihtiyaca göre cerrahi maske veya N-95 maskesi olmalı. Bu malzemeler konusunda eksiklerin azalmak bir yana olgularla birlikte arttığına dair duyumlarımız var. Örneğin; sağlık çalışanına bir gün boyunca sadece bir cerrahi maske veriliyorsa, bu maskenin temin edildiği anlamına gelmiyor. Sağlıkçıların kullandığı maskeleri toplumdaki gibi değerlendirmemek gerekiyor. Gerektiği durumlarda bu maskelerin değiştirilmesi gerekiyor” diye konuştu.
“İŞE GİTMEK ZORUNDA OLANLAR BULAŞ ZİNCİRİNİ KIRMAYI ZORLAŞTIRIYOR”
Hafta sonu sokağa çıkma yasağı kararının ise büyükşehirlerde alındığını ancak genel olarak iller bazında uygulanması gerektiğini ifade eden Azap, “Sokağa çıkma yasağının nedeni teması en aza indirmek burada asıl hedef sosyal mesafeyi korumak olmalı ve bunun iki güne değil de bütün zamana yayılması önemli” diye uyardı. “Geçtiğimiz hafta sonu sokağa çıkıp da ekmek ya da başka şeyler almak isteyen kişiler aynı zamanda hafta içinde de işlerine giden kişiler” diyen Azap, “Pazartesi günü işe gitmek zorunda olan kişiler bulaş zincirini kırmayı zorlaştırıyor. Kişilere, ‘Evde oturun, dışarı çıkmayın’ denildiğinde de evde ne yenilip ne içileceğinin, beslenme olanaklarının nasıl sağlanacağı gözetilerek karar vermek ve buna uygun planlamaların yapılması gerekiyor. İki gün evde kalmayla bu işin çözüleceği düşüncesi ne toplum ne de resmi kurumlar açısından mümkün olmamalı” diye konuştu.
“VAKALAR, BUGÜN VE YARIN İTİBARİYLE ÇIKMAYA BAŞLAYACAKTIR”
Hafta sonu yasaklarını havanın güzel olmasına bağlayan yoksa yorumlanamayacağına değinen Azap, “Geçen hafta sonu dışarı çıkan insanlar solunum, ateş, öksürük açısından kendilerini kontrol etmeli. Vakalar bugün ve yarın itibariyle çıkmaya başlayacaktır. Böyle durumda doktora gitmeli veya Alo 184’ü aramalı. Evde risk grubunda olan kişilere de çok dikkat etmeleri gerekiyor çünkü o kalabalıkta bulaş olmama riski çok zor. Hatta o kişiler bu dönemde evde bile maske kullanmalı” diye uyardı.
“MASKEYİ ÇIKARTIP TAKMAK ZARAR VERİR”
Sosyal mesafeyi, hijyeni ve hasta kişilerin iş yerlerine gitmeyeceği bir durumu sağlamanın önemli olduğuna dikkat çeken Azap, “En başından beri planlı, programlı, şeffaflıkla yürütülen ve güven verici bir sürecin yürütülmesi gerektiğini söylediklerini belirttik ama geçtiğimiz hafta sonu yaşanan süreç bize plansız, programsız ve panik olunarak yapılan her şeyin daha fazla zarar verdiğini gösterdi. Vatandaşlarımızın da bu kararı alacak kişilerin de daha dikkatli hareket etmesi gerekiyor. Buradan ders çıkarıldığını umuyorum” dedi. Maske kullanımının ise sosyal mesafenin sağlanamadığı durumlarda gerektiğini belirten Azap, “Maskeyi ikide bir çıkarıp takmak, oynamak daha çok zarar verir. Eldiven kullanımı ise yanlış, hastanelerde belli durumlarda kullanılır. Toplumsal alanda yaygın kullanıldığında çevremizdekileri daha çok hastalandırmaktan başka bir işe yaramaz” diye seslendi.