Sırp yazar Duşan Kovaçeviç'in kaleme aldığı, usta yönetmen Işıl Kasapoğlu'nun yönetmenliğini üstlendiği, insana dair duyguların güldürerek ve sorgulayarak sahnelendiği, oyuncuların "oyunun içinde oyun kurarak" oynadıkları eser, her yaştan seyircide izler bırakıyor.
Devlet Tiyatrolarının usta sanatçıları Yetkin Dikinciler ve Bülent Emin Yarar, AA muhabirine yaptıkları açıklamada, oyunun 10 yıllık serüvenini, oyunla bütünleşen duygu ve düşüncelerini anlattı.
Yetkin Dikinciler, oyunun Yugoslavya'nın dağılma, yeni ülkelerin kurulma sürecinde, 1990'larda yazıldığını ve bir öz yaşam öyküsü sayılabileceğini söyledi.
Yazar Kovaçeviç'in kültür ataşeliği, yazarlık, yönetmenlik yapmış çok yönlü bir kalem olduğunu belirten Dikinciler, yazara ait oyunların hem Türkiye'de hem dünyada sahnelendiğini dile getirdi.
Oyunda usta bir edebiyat adamı olan Theodor karakterine hayat veren Dikinciler, oyun sırasında sorular sormak suretiyle seyirciyi oyuna kattığını, böylece "tiyatro diliyle" sanal bir duvar olan "dördüncü duvarı" yıktığını vurguladı.
"İçtenlik ve samimiyetle oynuyoruz"
Yazarın ve yönetmenin metindeki parantez içlerini seyirciyle paylaşmasının fiziki bir biçim farkı oluşturduğuna dikkati çeken Dikinciler, "Bence bu oyunun 10 yıl boyunca oynamasında bir sır ya da sihirden söz etmekten çok, yazardan başlamak üzere yönetmeni ile devam eden, bizim de sahnede taşımaya çalıştığımız içtenlik ve samimiyetle devam eden bir süreci gösteriyoruz her defasında." diye konuştu.
Oyunda izleyiciyi o anın enerjisiyle seçerek sorular yönelttiğini ve izleyiciyi oyuna kattığını belirten Dikinciler, şunları söyledi:
"Bu oyun, mesleki gelişimimde güzel bir yere oturdu. Işıl Kasapoğlu ilk provalarda kızını seyirci koltuğuna oturttu. 'Ona anlat' dedi. 'O' çok önemli. Öyle bir etkileşim başlıyor. İşte bu samimiyetin bizzat kendisi. Oyunda herkesin kişisel yaşamına göre bir bavul açılıyor ve içinden bir şeyler çıkıyor. Kendi hayatımızı ıskalamadığımızı düşünüyoruz ama Luka Laban, Theodor'un her şeyini biriktiriyor 18 yıl boyunca. İşte bu da bir eleştiri. Biz hayatımızda ne yapıyoruz?"
"Her oynayışımızda kalbimiz farklı atıyor"
Hayattaki bazı olayların çok acıklı ve kötü olduğunu, bunları hikayede acıtarak aktarmanın anlamı olmadığının altını çizen Dikinciler, şöyle devam etti:
"Biz bu hikayeleri ferahlamak ve iyi olmak için anlatıyoruz. Ferahlamak için gülmeye ihtiyacımız var. Yazar bunu da başarmış. Biz bu yorumda bunu ıskalasaydık, eser koyu, karanlık, iletilemeyen bir oyuna dönüşürdü. Seyirci tadını çıkarsın diye biz de her oynayışımızda tadını çıkarıyoruz. İnsanlık olarak ağlanacak halimize gülmemiz gerekiyor. Dert edersek gülmeyi hak ederiz. Her oynayışımızda cümleleri yeniden söylüyormuş gibi oynuyoruz. Biz her yeniden sahneye çıktığımızda yaşadığımız hayatla çıkmış oluyoruz. Bu da taze bir şey zaten. Kalbimiz bile farklı atıyor."
"Oyuncu olmak için hayata eşlik etmek gerekiyor"
Oyunun sahnelendiği süre içerisinde farklı dizi ve sinema filmlerinde oynayan Dikinciler, Profesyonel'in kendi hayatlarının yalınlığını daha rahat yaşadıkları verimli bir alana dönüştüğünü belirtti.
Dikinciler, şunları kaydetti:
"Her oynadığımda daha diri oynuyorum. Hayatta yaşadıklarımızı unutturacak kadar daha değerli bir oyun alanımız var. Dizilerde oyuncular seçiliyorlar ama oyunculuk da yapamaz oluyorlar. Çünkü belirli sürelerde hızla bir şeyler çekiliyor. Oyuncu olmak için hayata eşlik etmek gerekiyor. Hayatı en iyi konu edebilen tiyatro ve sinemadır.
Bu oyun bütün bir hayatı bize özetlediği için çok değerli. Bize de her şeyi yeniden hatırlatıyor. Körü körüne bağlılığı, içimizdeki sesi dinlemeden bir şeyin içine atlayıp o akışta gitmek. 'Hayır' diyor oyun. Oyundan seyirciler kendi hayatından soru işareti ve duygu ile çıkıyor. Bana bu çok değerli geliyor."
"Hepimiz ruhsal bir bağlantı kurduk yazarla"
Emekli bir polis Luka Laban'ın 18 yıl boyunca kimi zaman nefretle, kimi zaman eleştirerek takip ettiği Theodor ile bağının zamanla farklılaşmasını güldürü ögeleriyle sahnede canlandıran Bülent Emin Yarar, sahneye içinde "acıklı komedi oyunu" tasvirini yaptığı çantayla çıktığını söyledi.
Çanta betimlemesinin bile oyunun ne kadar ince ve hassas kurgulandığını gösterdiğini ifade eden Yarar, dramaturjisine en güvendiği oyunlardan Profesyonel'in yazarı ile tanışma fırsatı bulduğunu dile getirdi.
Yarar, karakterlere hayat verirken oyuna nasıl çalıştıklarını ise şu sözlerle anlattı:
"Biz prova aşamasında yazarla buluşmaya çalışırız, arkadaş oluruz, dost oluruz ve artık oyun çıktığında bu samimiyet yaşanıyorsa, aramızdaki bu bağ kurulmuşsa işte o zaman yaşanıyor oyunun seyirlik hale gelişi. Buna Işıl Kasapoğlu da destek veriyor. Hepimiz ruhsal bir bağlantı kurduk yazarla. Luka içimizden biri, yurdum insanı. Bizler bu coğrafyadan beslendik, hem oyuncu kimliğimizle hem de biz olarak. Birinin taklidi olmayacağız hiçbir zaman. Bir sistem eleştirisi de var. Bu eleştirinin içinde o kadar çok parça var ki, seyirciye bu parçalardan bir kısmı değiyor. Bazı şeyler doğaçlamalardan da doğuyor."
Bülent Emin Yarar, genç tiyatroculara "tiyatro maskı" olmaları, bir taraftan güldürürken bir taraftan ağlatmaları öğüdünü vererek, Profesyonel'in de aynı bir tiyatro maskı gibi acıyı acıyla anlatmadığını ifade etti.
"Her gün kilometreyi sıfırlayıp öyle çıkıyoruz sahneye"
Bülent Emin Yarar, oyuna ilk başladıklarında uzun soluklu bir serüven olacağını hiç düşünmediklerini belirterek, genel provanın çok başarısız, prömiyerin ise çok başarılı olduğunu ve o günden sonra bayrağın yere inmediğini dile getirdi.
Yarar, "Her defasında taze bir seyirci geliyor. Biz de kendimizi taze ve diri tutmak zorundayız. 10 yıl fiziksel olarak bir şeyler götürüyordur. Hiçbir tiyatro metni eskimez. Her seferinde Yetkin'i ilk kez dinliyormuş gibi oynuyorum. Bu dünyanın en keyifli şeyi. Her gün kilometreyi sıfırlayıp öyle çıkıyoruz sahneye." dedi.
Oyuncunun derdi yoksa cümlelerin hiçbirinin seyirciye geçemeyeceğinin altını çizen Yarar, eserdeki unsurları dikte etmeden aktardıklarını söyledi.
Yarar, Profesyonel'in 700'üncü temsiline yaklaştığını, seyircinin her şekilde gelmesini ve çoğalmasını arzu ettiklerini belirterek, "80 milyonun ne kadarıyla buluşuyoruz? Sanattan korkmayalım ve çoğalalım." ifadesini kullandı.