Rekabet Kurulu, iş gücü piyasasına yönelik centilmenlik anlaşmaları nedeniyle Türkiye genelinde, aralarında büyük teknoloji şirketleri, perakende ve restoran zincirlerinin bulunduğu 32 teşebbüs hakkında soruşturma açılmasına karar vermişti.
Son yıllarda rekabet otoritelerinin radarına sıklıkla girmeye başlayan iş gücü pazarları, Rekabet Kurulunca ilk defa bu çapta bir soruşturmaya konu edilirken, iş gücü pazarlarındaki rekabet hukuku da böylelikle daha çok gündeme geldi.
Konuya ilişkin, AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Kurul Başkanı Birol Küle, iş gücü pazarlarındaki rekabet hukuku meselelerinin tarihsel arka planına ilişkin bilgiler verdi.
Küle, 1700'lü yılların ünlü iktisatçısı ve müteşebbisi John Law'ın, İngiltere'nin, teknoloji düzeyini yakalamanın yolunu nitelikli işçileri Fransa'ya getirerek istihdam etmekte bulduğunu belirterek, nitelikli işçilere sahip olmanın, ileri teknolojik ürünlere erişim için tek yol olduğu o dönemde İngiltere'nin, bu süreci engelleyemeyince, 1719 yılında işçilerin çalıştırılmak üzere yurt dışına çıkarılmasını yasakladığını hatırlattı.
Küle, teknolojiyi ele geçirme fikrine dayanan ve daha sonraki yıllarda endüstriyel casusluğun da devreye sokulduğu bu yarışın 18. yüzyıl boyunca devam ettiğini ve zaman içerisinde evrilerek "istihdam etmeme, çalışan ayartmama ve ücret sabitleme" gibi anlaşmalar şeklinde günümüze kadar uygulanageldiğini anlattı.
Çalışanların 'emeğin satıcısı', işverenlerin ise 'emeğin alıcısı' konumunda bulunduğu iş gücü pazarları bakımından tarihsel olarak yoğun bir rekabet hukuku uygulamasından bahsetmenin mümkün olmadığına dikkati çeken Küle, şunları kaydetti:
"Bu durumun temel nedeni, farklı disiplinlerin, özellikle de iş hukuku düzenlemelerinin çalışanı, dolayısıyla iş gücü pazarını koruduğu ve bu konuların iş hukukuna özgü olduğu varsayımıdır. Ancak son yıllarda bu durum tersine dönmüş rekabet hukuku camiasında ve OECD gibi uluslararası kuruluşlar nezdinde çokça tartışılan platform ekonomileri, dijital pazarlarda veri sahipliği gibi güncel konuların yanına iş gücü pazarları da eklenmiştir."
İş gücü pazarları, rekabet hukuku bakımından neden önem arz ediyor?
Başkan Küle, Rekabet Kurulu olarak yaptıkları soruşturmalarda son zamanlara kadar mal ve hizmet pazarlarına odaklanılması nedeniyle istihdam pazarına yönelik centilmenlik anlaşmaları hakkında açtıkları soruşturmaların ilgi uyandırdığını ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Son yıllarda hepimizin şahit olduğu dijitalleşme, iş yapma şekillerindeki değişimler ve küresel ölçekte güçlenen ve bundan belki 15-20 yıl önce henüz var olmayan teşebbüslerin pazar paylarının hızlı artışı, pandemi döneminde daha da belirginleşmiştir. Bu değişim karşısında iş gücünün pazarlık gücünün gerilediğini ve artan refahtan yeterli payı alamadığını görüyoruz. Nitekim, geçtiğimiz ay yayımlanan ve son 40-50 yıllık küresel sektörel yoğunlaşma profillerini ortaya koyan 'Yükselen Pazar Gücü' başlıklı Uluslararası Para Fonu (IMF) yayınında da pazar lideri teşebbüslerin pazar payları ve karlılıkları artarken, çalışanların bu iyileşmeden herhangi bir fayda sağlayamadığı ifade edilmektedir. Bizim açımızdan iş gücü pazarlarında rahatsız edici unsur ve aynı zamanda soruşturmalarımızın konusu, iş gücünün teşebbüsler arasında hareketini engellemeye yönelik çeşitli uygulamalardır."
Küle, söz konusu uygulamaların neticesinde, tüketici refahını maksimize etmeyi hedefleyen Rekabet Hukuku açısından rahatsız edici birtakım sonuçlar ortaya çıktığına dikkati çekerek, "Öncelikle mobilitesi azalan iş gücü bugünkü ekonomik hayatın vazgeçilmez bir unsuru olan inovasyonu azaltmaktadır. Başka teşebbüslerde çalışması zorlaşan çalışanların ekonomik değer yaratma sürecinde katkısının azalması kaçınılmazdır. İnovasyonun azalması neticesinde hiç şüphesiz ekonomik büyüme ve bir bütün olarak ülke ekonomisinin rekabet gücü de zarar görmektedir." dedi.
Diğer bir olumsuz sonucun da çalışanların emeğinin karşılığı olan ücretlerin gerçek değerini bulamaması olduğunu anlatan Küle, "Hak edilenden daha düşük ücret, çalışanların refahtan aldıkların payın azalmasına ve ekonomiye tüketim ve tasarruf yoluyla sağladıkları katkının bir o kadar geride kalmasına neden olmaktadır. Bu ülkede eğitim almış, yetişmiş ancak değerini bulamayan iş gücünün yurt dışına yönlenmesinden hiç bahsetmiyorum bile." ifadesini kullandı.
"Soruşturmanın nihayetlenmesi biraz vakit alacak"
Küle, konuyla ilgili olarak halihazırda devam eden 2 soruşturmanın bulunduğuna işaret ederek, iş gücü pazarlarındaki rekabet sorunlarıyla ilgili bir soruşturmanın da bazı hastaneler hakkında olduğunu belirtti.
Sağlık çalışanlarının, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını döneminde oldukça özverili bir şekilde çalışmaya devam ettiklerini vurgulayan Küle, "Çok şey borçlu olduğumuz sağlık çalışanlarımızın, çalışma koşullarında en ufak geriye gidişe yol açabilecek rekabet karşıtı uygulamalar bizim en hassas olduğumuz konulardan biri. İşte bu soruşturmada bazı hastanelerin, personellerinin diğer hastanelere transferini engelleyen uygulamaların olup olmadığı hususunu titizlikle inceliyoruz." diye konuştu.
Küle, ikinci soruşturmanın da çok daha geniş kapsamlı ve ağırlıklı olarak dijital pazarlarda faaliyet gösteren aktörleri kapsadığını hatırlatarak, daha da önemlisi bu soruşturmanın, sadece iş gücü pazarındaki eylemleri konu edindiğini, dolayısıyla bu soruşturmanın nihayetlenmesinin kapsamı ve bazı ilkleri barındırması nedeniyle biraz vakit alacağını bildirdi.
Rekabet Kanunu'nun kendilerine verdiği görev ve yetkilerin yanında şahsı adına bunu ahlaki bir sorumluluk olarak da gördüğünü dile getiren Küle, "Bu sebeple girişimcilik ve inovasyonun ön plana çıktığı dijital çağda, çalışanların ülkemiz ekonomisi ve üretkenliği için taşıdığı önemin bilinciyle Rekabet Kurumu olarak mal ve hizmet pazarlarının yanı sıra iş gücü pazarının rekabetçi yapısını korumak için elimizden geleni yapacağımızdan hiç kimsenin şüphesi olmasın." değerlendirmesinde bulundu.
"İşverenlerin de endişelerinin farkındayız"
Başkan Küle, işverenlerin fikri ve sınai mülkiyet hakları ile ticari sırların korunmasına ilişkin endişelerinin farkında olduklarını belirterek, bunları ciddiye aldıklarını söyledi.
Bunu önlemenin yolunun iş gücünün hareketliliğini engellemeye yönelik uygulamalardan ziyade bu hakların korunmasına ilişkin yasal çerçeve olduğunu belirten Küle, "Öte yandan, iş gücü pazarlarındaki Rekabet Hukuku sorunlarının görece yeni olması nedeniyle, şirketlerin ve işverenlerin yaşayabileceği hukuki belirsizlikleri gidermek adına bir kılavuz çalışması başlatmak da önceliklerimiz arasında." ifadelerini kullandı.