Uluslararası siyasi literatüre 19. yüzyılın başlarında giren tarafsızlık, neredeyse bütün Batı dillerinde aynı kelimeyle adlandırılıyor. Almancası "neutralität", İngilizcesi "neutral", Fransızcası "neutralité" olan tarafsızlık kelimesinin kökeni Latince "hiçbiri" ya da "iki taraftan da değil" anlamına gelen "neuter"e dayanıyor.
Tarafsızlık ilkesini, dünya genelinde en uzun süre uygulayan ve bu prensibi dış politikasının değişmeyen unsuru gören İsviçre, 1815'den bu yana hiçbir savaşa katılmadı, savaşan taraflardan herhangi birinin yanında yer almadı ve hatta Rusya-Ukrayna savaşına kadar kınama dahil, çatışan taraflara yönelik bir tutum sergilemedi.
Bu küçük orta Avrupa ülkesine özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrasında Avusturya, İsveç ve Finlandiya da katıldı.
Dünya genelinde Türkiye dahil birçok ülke, bazı dönemlerde tarafsız kalmayı tercih etmişse de Avusturya, İsviçre ve İsveç bu prensibi dış politikalarının değişmezi gördü.
Birinci Dünya Savaşı öncesinde Avrupa'nın en geniş topraklarına sahip imparatorluklarından biri konumundaki Avusturya, İkinci Dünya Savaşı sonrasında kaybeden tarafta yer aldığı için 10 yıl boyunca aralarında eski Sovyetler Birliği'nin de bulunduğu galip ülkelerin işgali altında kaldı.
Avusturya'nın tarafsızlık kararı
Avusturya, ikinci kez bağımsızlığına kavuştuğu 1955'de İkinci Cumhuriyet olarak adlandırılan yeni devletin anayasasında, daimi tarafsızlık maddesine yer vermesiyle artık ülke dışındaki herhangi bir silahlı çatışmada taraf olmayacağını ilan etti.
Tarafsızlık ilkesini anayasaya koyarak hukuki bir zemine oturtan Avusturya, o dönemde bu ülkede temsilciliği bulunan 65 ülkenin de Viyana yönetiminin tarafsızlık ilkesini kabul etmesi sağlandı. Böylelikle Avusturya hem anayasası hem de uluslararası hukuk nezdinde tarafsızlık statüsünü elde etti.
Kendi isteği ile tarafsızlığı benimseyen Avusturya, silahlı çatışmalarda taraflardan herhangi birinin yanında yer almayacağı, askeri ittifak kurmayacağı, savaşan taraflara askeri yardımda bulunmayacağı ve üçüncü ülkelerin askeri varlıklarına topraklarında kalma izni vermeyeceği gibi tarafsızlık ilkesinin kırmızı çizgilerini de kabul etmiş oldu.
Avusturya, başta Soğuk Savaş dönemi olmak üzere sonraki zamanlarda her ne kadar tarafsız olsa da ekonomiden yasal düzenlemelere kadar birçok alanda Batılı değerleri benimsedi.
AB üyeliğiyle değişen tarafsızlık
Ülkede tarafsızlık ilkesi bugün olduğu gibi önceki dönemlerde de tartışma konusu olarak öne çıkarken Avusturya'nın, tarafsızlık anlayışı Avrupa Birliği (AB) üyeliği ya da Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarına göre değişime uğradı.
Avusturyalı yetkililer, daimi tarafsızlık ilkesinin dış politikadaki belirleyiciliğine her fırsatta işaret ederken "tarafsızlığın olup bitene kayıtsız kalmak anlamına gelmediğini, özellikle uluslararası hukukun ihlal edildiği durumlarda her zaman mazlumdan yana tutum sergilediklerini, Birlik üyeliğinden ötürü de AB'nin aldığı kararları yerine getirdiklerine" dikkati çekiyor.
Rusya-Ukrayna savaşında Kiev'den yana tutum sergileyen ve çeşitli yaptırımları uygulayan Avusturya'yı tarafsızlık ilkesine riayet etmediği gerekçesiyle eleştiren Moskova'nın, Kiev'e, tarafsız Avusturya'yı örnek alabileceği yönündeki önerisi, tarafsızlık ilkesini bir kez daha gündeme taşıdı.
İşgalden kurtulmanın yolu tarafsızlık
Viyana Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi ve Uluslararası Barış Enstitüsü (IIP) Danışma Kurulu Başkanı Prof. Dr. Heinz Gartner, Rusya'nın önerisi ve Avusturya'nın tarafsızlığına ilişkin AA muhabirinin sorularını yanıtladı.
Gartner, Avusturya'nın tarafsızlık kararının arkasında yatan nedenlere değinerek ülkenin yabancı askerlerin işgali altında olduğunu, bölünme tehlikesiyle karşı karşıya olduğu için askeri bir ittifaktan kaçınarak söz konusu işgalci askerlerin ülkeden çekilmelerinin sağlandığını ifade etti.
Avusturya ve İsveç'in tarafsızlık anlayışında farklılıklar bulunduğuna işaret eden Gartner, İsveç'in tarafsızlığının uluslararası hukuka dayanmadığını, daha ziyade tarihi ve siyasi bir tutum olduğunu, bu nedenle 1907 Lahey Sözleşmesi'nin tarafsız ülkelere yönelik düzenlemelerine bu ülkenin tabi olmak gibi bir zorunluluğunun bulunmadığını ifade etti.
Gartner, Avusturya'nın ise hem kendi hukuku hem de uluslararası hukuk açısından tarafsızlık statüsüne sahip olduğunun altını çizdi.
Tarafsız Ukrayna
Rusya'nın, Ukrayna'ya yönelik önerisine ilişkin Gartner, "Avusturya tarzı tarafsızlık tek olasılık. Eğer Ukrayna, NATO üyeliğinden vazgeçerse Rusya birliklerini geri çeker. Aksi takdirde Ukrayna, Soğuk Savaş döneminde Almanya veya Kore'de olduğu gibi kalıcı işgal veya kalıcı bölünme tehdidi altındadır." değerlendirmesinde bulundu.
Rusya’nın örnek gösterdiği bir diğer ülke İsveç
İsveç, 1814'te komşu ülke Norveç ile yaptığı savaş sonrası dış politika anlayışını, ülkeyi savaşların yıkıcı sonuçlarından uzak tutmak amacıyla tarafsızlık politikası etrafında şekillendirdi.
Bu tarihten itibaren herhangi bir savaşa aktif olarak katılmayan İsveç, Birinci Dünya Savaşı'nda Rus tehdidine karşı yüzünü Almanya'ya çevirmesi, iki savaş arası dönemde Milletler Cemiyeti'nin aktif bir üyesi olması, İkinci Dünya Savaşı'nda bir taraftan Nazi Almanyası'na kendi tren yollarını kullandırmak gibi imtiyazlarla olası bir saldırıdan kurtulmaya çalışırken diğer taraftan Sovyetlere karşı savaşan Finlandiya'ya örtülü destek vermesi dikkati çekti.
AB'nin müdahil olduğu uluslararası krizlerin büyük bir çoğunluğunda İsveç, gerek planlama aşamasında gerekse doğrudan sahada askeri olarak varlığını sürdürdü. Buna karşı askeri ittifaklara katılmayan ülke NATO üyeliğine sıcak bakmadı.
Rusya-Ukrayna savaşının başlamasıyla İsveç'in NATO'ya katılmasına yönelik baskıların artması nedeniyle İsveç Başbakanı Magdalena Andersson, NATO üyeliğini düşünmediklerini bir kez daha dile getirdi.
İsveç'in Ukrayna tutumuna eleştiri
Stockholm Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Jonathan Feldman, Ukrayna-Rusya savaşında İsveç'in tarafsızlık statüsünü "Türkiye ve İsrail'e kaptırdığını" söyledi.
İsveç'in Ukrayna'ya silah göndermesini eleştiren Feldman, "Ukrayna'ya silah göndermeden tarafsız bir rol izleyebilirdik. Savaşta arabuluculuk rolümüzü kaybederek bu rolü Türkiye ve İsrail'e kaptırdık." ifadesini kullandı.
Doğu Avrupa Araştırmaları Uzmanı Jakob Hedenskog, İsveç'in tarafsız bir ülke olmadığını dile getirdi.
İsveç'in, AB üyesi ülkelerle askeri anlaşmaları bulunduğuna işaret eden Hedenskog, "Anlaşma gereği AB ülkelerinden birine saldırı gerçekleştiğinde, İsveç'in askeri yardım sağlaması lazım. İsveç'e saldırı olduğunda da AB ülkelerinin İsveç'i koruması lazım." diye konuştu.