T.C. Cumhurbaşkanlığı himayelerinde, Savunma Sanayii Başkanlığı (SSM) ve Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakfı (TSKGV) işbirliği ve TSKGV sorumluluğunda düzenlenen IDEF-2021 Savunma Sanayii Fuarı’nın 15ncisi 17-20 Ağustos tarihleri arasında İstanbul TÜYAP fuar ve sergi merkezinde icra edilmiştir. Fuarı ikinci günü olan 18 Ağustos’ta hem eski bir asker hem de bu konular ile çalışan bir akademisyen olarak ziyaret ettim. Sizlere fuar ile ilgili izlenimler bu sütunlarda paylaşmaya çalışılacaktır.
Fuar alanının içerisine girildiğinde Türk Savunma Sanayii’nin gelmiş olduğu aşama hemen farkedilmektedir. Açış konuşmasında Milli Savunma Bakanı Sn. Hulisi Akar tarafından da belirtildiğ üzere halen yürütülen projeler kapsamında millileşme oranının %80’lere ulaşmış olduğu önemli bir detay olarak göze çarpmaktadır. Zaten fuarı dolaşırken, görüştüğünüz hemen her firma temsilcisi, yerlilik oranını büyük bir özgüven ve memnuniyet ile anlatmaktadır. Yakın gelecekte belirli bir seviyeye gelecek hava silah ve sistemleri projeleri ile bu oranın %90’ların üzerine çıkması öngörülmektedir.
Açıkçası bir tankçı olarak en merak ettiğim konulardan birisi ALTAY tankının seri üretime başlama zamanı idi. Kesin bir tarih belki verilmeyebilir ama, motor konusunda alınan mesafe göz önünde bulundurulduğunda 1-2 yıl içerisinde seri üretime başlanabileceği anlaşılmaktadır. Çünkü BMC Power tarafından, Vuran 4x4 aracı için üretilen Azra isimli motor fuarda sergilendi. Fuarda sergilenmemesine rağmen, daha önce Fırtına obüsü için Utku, ALTAY tankı için geliştirilen Batu motorlarının geldiği aşamalar kamuoyu ile paylaşılmıştı. Belki süreci hızlandırmak için motor konusunda bir ara çözüm veya ortak üretim gibi gelişmelerin de ihtimal dahilinde olduğu anlaşılmıştır. Almanya’nın Türkiye’ye ALTAY tankı için niçin motor vermediği ilginç bir konudur. Çünkü Türkiye’nin de kullandığı Leopard-1 ve 2 tank motorlarının da üretimini yapan firmanın İstanbul’da motor ve türbin üreten fabrikası vardır. IDEF-201’e de katılan bu firmanın, hatırlanacağı üzere IDEF-2017’deki standında ALTAY tankının motoru olarak belirtilen bir motor sergilenmişti. Bu konu belki siyasi olarak çözülse de, kendi yerli motorumuzun kullanılması muhakkak daha iyidir. Ümidimiz yeni motor ve transmisyon uyum sorunlarının karşımıza çıkmayarak, ALTAY tankında üretime bir an önce başlanmasıdır.
Türkiye son yıllarda İHA/SİHA sistemlerinde büyük ilerleme kaydetmiş, hatta Ermenistan-Azerbaycan savaşında “oyun değiştirici” olarak tüm dünyanın hayranlık ve beğenisini kazanmıştır. Gerçekten şu anda, hava, kara ve deniz insansız sistemler konusunda Türkiye’nin dünyada önemli bir yere geldiği söylenebilir. Aslında bu konuda lider olan bazı firmalar fuara katılmamasına rağmen, fuarda sergilenen ürünlerin çeşitliliği ile bunu çok rahatlıkla anlayabiliyorsunuz. Dron türü sistemlerde de ulaşılan seviye memnuniyet vericidir.
Türk Savunma Sanayii’nin son yıllarda İHA/SİHA örneğinde olduğu gibi, dünya ölçeğinde önemli bir yere geldiği diğer bir alan, tekerlekli zırhlı araçlar segmentidir. Zaten fuarda bu konuda hem katılımcı firma sayısı, hem de araç tipleri dikkat çekmektedir. Nurol Makina’dan görüştüğümüz Em.Tuğg. Recep Özdemir ürettikleri 4x4 segmentinin Türkiye ve dünyada farklılık yarattığını belirtmiş müteakiben, bu araçların dünyada kullanım konseptini, Türk Savunma Sanayii’nin bu konuda geldiği aşamayı ve ürettikleri araçların teknik ve taktik özellikleri hakkında bilgilendirme yapmıştır.
Fuarda Milli muharip Uçak (MMU)’ın mock-up (maketi) da büyük ilgi görmüştür. Belki bu tür maketleri fuar için yapmak kolaydır, ancak bu maketler gerçeği üretilebilecek olduğu için sergilenmektedir. Çünkü bunların, projede çalışanlar için büyük bir motivasyon ve itici etkisi bulunmaktadır. Zaten Hafif Milli Jet Uçağı ile MMU’nun alt yapısının çoğunun tamamlanacağı öngörülmekte ve test edilmektedir. Yine devam eden helikopter projeleri hem görsel hem de yetenek olarak fuarda büyük beğeni toplamıştır.
SSB’lığı bünyesinde yürütülen projelerde ihtiyaç duyulan proje yönetimi, teknoloji transferi vb. konuları sağlamak maksadıyla kurulan STM firması yürüttüğü yurt içi ve yurt dışı projeleri ile adeta bir ASELSAN, HAVELSAN olma yolunda ilerlemektedir. Standı Fuarın en hareketli yerlerinden birisi olarak dikkat çekmiştir. Ayrıca STM bünyesinde STM Think-Tech (Teknolojik Düşünce Merkezi) Bşk.lığını yapan, TSK’da uzun yıllar savunma sanayii projelerini yöneten Em.Korg. Alpaslan Erdoğan tüm enerjisi ile mevcut ve yeni projeler ile ilgili gelişmeleri ziyaretçiler ile paylaşmıştır.
Özel olarak dikkat çeken projelerden birisi de Helikopter Engel Tespit Sistemi (HETS) projesiydi. METEKSAN tarafından fuar öncesi tanıtımı da yapılan projenin son durumu Em. Müh. Dr. Tuğg. Erdal Torun tarafından açıklanmıştır. Gelinen aşama gerçekten gurur vericidir. Bundan sonra HETS projesinin devreye girmesiyle birlikte TSK bünyesindeki helikopterlerin limitli ve kötü hava koşullarında uçuş kabiliyetinin artacağı öngörülmektedir. Ayrıca bu nedenlere bağlı olarak kaza kırım ve dolayısıyla bu kazalarda şehitlerimizin, gazilerimizin olması da önlenecektir.
Millilik oranının yüksek olduğu diğer bir alan da her çapta ve sınıftaki (kara-hava-deniz) mühimmat ve füze sistemleridir. ROKETSAN ve MKE’nin liderlik ettiği bu alanda bir çok firma faaliyet göstermekte ve dünya ölçeğinde iddialı bir duruma gelmiş bulunmaktadır. Başta Atmaca ve SOM (Stanf Off Mühimmat) olmak üzere, her sınıf ve kuvvet için füze sistemleri kullanıldığı platformlara göre sergilenmiştir. Savunma sanayiinde övünülecek alanlardan birisidir.
Covid-19 salgını ile birlikte sağlık sistemleri tüm dünyada ülkelerin güvenlik sorunu olarak algılanmaya başlanmıştır. Bu nedenle asli görevleri silah ve sistemleri üretmek olan ASELSAN, HAVELSAN, MKE gibi şirket ve kuruluşlar sağlık ile ilgili cihaz ve ekipman üretmeye başlamıştır. Bu ülkemiz adına sevindirici bir gelişmedir. Ancak Covid-19 bize çok yönlü, etki odaklı (hem askeri, hem de sivil amaçlı olarak doğal afet vb. durumlarda kullanılabilecek), kompakt, seyyar ve mobil hastane gibi sistemlere de ihtiyaç duyulduğunu göstermiştir. Maalesef bu konuda fuara hem yerli hem de yabancı şirketler kapsamında ilgi yok denecek kadar azdı. Belki TSK bünyesinde sağlık sisteminin lağıv edilmesinin bunda bir etkisi olabilir. Çünkü şu anda bu tür sistem ve ekipmanları üreten firmalar doğal olarak Sağlık Bakanlığı ile temasa geçmektedir. Ancak COVID-19’un dünya üzerindeki seyri, silahlı çatışmalar, göç konusu, toplu sportif faaliyetler (olimpiyat ve dünya kupası), doğal afetler ve iklim değişikliği göz önünde bulundurulduğunda bu sistemlerin günümüzde ve gelecekteki önemi daha iyi anlaşılmalıdır.
Fuarda yine katılımın az olduğu bir alanın NBC ve Nükleer Tesislerin koruyucu güvenliği ile ilgili alan olduğu değerlendirilmektedir. Aslında bu alan yerlilik oranından ziyade Türk firmalarının üretim için ilgi göstermediği bir alandır. Önümüzdeki, dönemde devreye girecek NBC malzemeleri test ve kalifikasyon merkezi ile bu alanda muhakkak bir ivme yaratılacaktır. Çünkü askeri tekstil ve teçhizat malzemelerinde üretilen ve fuarda sunulan ürünler dünya standartlarındadır. Dolayısıyla NBC elbise ve teçhizatının üretimi için gerekli alt yapının mevcut olduğu düşünülmektedir. Türkiye gelecek dönemde elektriğinin bir kısmını nükleer enerjiden sağlamaya karar vermiştir. Bununla ilgili olarak Mersin Akkuyu’da nükleer santralin yapımı devam etmektedir. Bu santralin güvenliğinin savunma sanayiinin alanına girdiği öngörülmektedir. Dolayısıyla, fuarda nükleer santralin güvenliğini sağlayacak sistemlerin de sergilenmesi önemli olabilirdi. Belki önümüzdeki dönemde NBC ve askeri sağlık sistemlerini ihtiva eden özel bir etkinlik planlanabilir. Çünkü nükleer enerji ve güvenliği önümüzdeki dönemde Türkiye’nin gündeminde yer alacaktır. İki hafta önce meydana gelen orman yangınlarında termik santralin yarattığı tehlike hatırlandığında, bu konu kamuoyunun da ilgisini çekmektedir.
Fuarı ikinci günü dolaşan birisinin dikkatini çekeceği konulardan birisi de yabancı askeri heyetlerin trafiğidir. Belki ikinci gün için o şekilde gelişmiş olabilir, özellikle Afrika ülkelerinden gelen heyetlerin fazlalığı dikkat çekmiştir. Türkiye’nin Afrika’da son yıllarda yaptığı politik açılım gözönünde bulundurulduğunda bu anlaşılabilir durumdur. Ancak bu durumu tersten okuduğumuzda, Türkiye Afrika’da önümüzdeki dönemde bazı problem sahaları ile karşı karşıya gelebilir veya Afrika’daki etkisi ile başka bölgelerde problemler ile karşılaşabilir. Bu şekilde baktığımızda Fransa’nın Doğu Akdeniz ve Libya’da Türkiye karşıtı politikaları daha iyi anlaşılmaktadır. Bu nedenle ülkelerin savunma sanayiinde kendi kendine yeterli olma durumları, dış politikalarının belirlenmesinde, bu politikaların uygulanmasında (soft ve hard power) en temel enstrüman olarak dikkat çekmektedir. Doğu Akdeniz, Libya ve Karabağ’da elde edilen durum üstünlüğünde savunma sanayiinde geldiğimiz aşamanın önemi daha iyi algılanmaktadır.
Savunma Sanayii doğal olarak tüm dünyada üniversiteler ve AR-GE merkezleri ile işbirliği halindedir. Bu işbirliği daha çok mühendislik alanları ile ilgilidir. Çünkü, üretilecek her ürün ciddi AR-GE ve mühendislik çalışması gerektirmektedir. Başta SSB ve savunma sanayii ile ilgili kuruluşlar üniversitelerin mühendislik, yani teknik departmanları ile birliktelik yaparak proje geliştirmektedir. Ancak işin bir de proje yönetimi, güvenlik konsepti, tehdidin belirlenmesi, ihtiyaçların tespiti, kaynak yönetimi, uluslararası sistem ve kuruluşlar ile ilgili yönleri vardır. Bu konular, herhangi bir savunma sanayii projesinin oluşturulmasında en az teknik isterler kadar önemlidir. Bu nedenle, üniversitelerin teknik ve mühendislik bölümlerinin yanında, işletme ve uluslararası ilişkiler bölümlerinin de savunma sanayii projesi geliştirmesinde önemli olduğu düşünülmektedir. Tabi burada karşılıklı bir etkileşim mevcuttur. Savunma sanayii kuruluş ve şirketleri üniversitelerin sosyal bölümlerine ilgi göstermediği için, bu bölümlerden de savunma sanayii gelişmesine etkili bir katkı gelememektedir. Dolayısıyla, önümüzdeki dönemde bu etkileşimin kurulmasının önemli olduğu öngörülmektedir. Fuarda uluslararası ilişkiler alanında çalışmaları ile bilinen Prof. Dr. Hüseyin Bağcı ile görüşülmüş, ayrıca yazılarını dikkatle okunan bu alanın uzmanlarından olan Arda Mevlütoğlu da uzaktan farkedilmiştir. Belirttiğim gibi bunlar ikinci gün ile ilgili izlenimlerdir, belki diğer günlerde sosyal bilimler ile ilgili diğer üniversite hocaları ve konunun uzmanları da fuarı ziyaret etmiştir. Ama bu alanda bir çalışmaya ihtiyaç olduğu açıktır.
Fuarın idari ve organizasyon sistemi de çok iyi bir seviyedeydi. Giriş kapısından itibaren IT destekli Covid-19 tedbirli giriş düzeni alınmış, sıcak havada insanları en kısa zamanda beklemeden salonlara ulaştıracak bir sistem kurulmuştı. Yetkililerden alınan bilgiye göre, fuara Türkiye dahil 53 ülkeden 1236 firma/kuruluş katılım göstermişti. Bu ülkemiz adına sevindirici bir durumdur. Yönetim ve organizasyon sorumluluğunu üstlenen TSKGV personeli ile Başkanı Em.Tümg. Sadık Piyade ve Fuar Şb. Md. Em. Kur. Alb. Göksel Ahçı’yı kusursuz organizasyon nedeniyle kutlamak gerektiği düşünülmektedir. Fuarda benim de üyesi olduğum DASA (Savunma Havacılık Uzay Derneği) değişik bir yaklaşım ile kendini sabit bir stantda tanıtmayı beklemek yerine, proaktif, fakat zor bir metod geliştirerek DASA Gen. Sek. Em. Alb. Murat Kaymakçılar ile, hemen hemen tüm firma stantlarını ziyaret ederek derneği tanıtmış, firmalar ile muhtemel işbirliği alanlarını görüşmüştür. Fuarı ziyaretimiz esnasında stantlarını çalışma ve görüşme alanı olarak kullanımıza tahsis eden, Türkiye’deki ağır araç ve makina soğutma sistemi (intercooling) sektörünün öncülerinden AKG şirketi Satış ve Tasarım Md. Gökay Türker ve MILPOWER şirketi Gn. Md. Serhat Başaran’a ve IMS Savunma’dan Çağrı Yılmaz’a teşekkür ederiz.
Sonuç olarak; SSB ve TSKGV’nın işbirliği ile düzenlenen IDEF-21 fuarı Türk Savunma Sanayii’nin gelmiş olduğu seviyeyi dünyaya göstermesi açısından önemli bir etkinlik olduğu, gelecek yıllarda daha da gelişerek devam edeceği öngörülmektedir. Bize göre fuarın ilgi çeken sistemleri olarak; havacılık sistemleri (Uçak, helikopter, İHA/SİHA) ve kara sistemleri (Tnk, zırhlı araçlar) ve çeşitli tipteki mühimmat ve füze sistemleri olduğu gözlemlenmiştir. Fakat Jandarma Gn.K.lığı standındaki arama- kurtarma, patlayıcı ve narkotik köpekleri en az bu sistemler kadar ilgi çekmiştir. Fuara katılan SSB’lığını, TSKGV’nı, tüm firmaları Türk Savunma Sanayii’ne katkılarından dolayı tebrik eder, şu ana kadar Türk Savunma Sanayii’ne en ufak faydası olan herkese minnet ve şükranlarımızı sunarız. Sağolun, varolun.
Saygılarımla.
M. Sadık AKYAR
Yrd.Doç.Dr.
KKTC Girne Amerikan Üniversitesi (GAU) Siyasal Bilimler Fakültesi,
Uluslararası ilişkiler Bölümü Öğr. Üyesi GAU Uluslararası Diplomasi Okulu ve Güv. Arş. Mrk. Direktörü