Millet ittifakı iç savaşına doğru
“CHP’de Cumhurbaşkanı adaylık savaşı” başlığını attığım yazının tarihi 13 Eylül 2019. Yani tam iki yıl öncesi. O yazıyı kaleme aldığımda daha ortada yeni oluşumlar yoktu. Onun için “Siyaset arenasında garip bir yarış başladı. Bir taraftan AK Parti’nin siyaset sahasına hücum etmeye hazırlanan yeni oluşumlar. Diğer taraftan İstanbul seçimleri ile sarhoşa dönen CHP kanadın da ki gelişmeler. Özellikle CHP’de adı konulmamış müthiş bir savaş başladı.” notunu düşmüştüm.
CHP içindeki bu savaş bir taraftan prestijini kurtarmaya çalışan Muharrem İnce diğer taraftan İstanbul zaferi ile sarhoş olmuş Ekrem İmamoğlu beri taraftan Genel Başkan olmasından dolayı Kemal Kılıçtaroğlu, organizasyon kabiliyeti ile İstanbul’un kazanılmasında büyük payı olan İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu arasında yürüyordu. Muharrem İnce bu savaşın dışına itildi. Canan hanım konusu söndü. Ekrem İmamoğlu’nun iki yıl öncesi havası pek kalmasa da devam ediyor. Ama CHP içinde müthiş bir baskı oluştu aleyhine. Fakat bu arada sürpriz şekilde Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur ön plana çıktı.
Cumhurbaşkanı seçilme potansiyeli yükseldikçe Millet İttifakı içinde çok farklı dengeler ortaya çıkıyor. CHP şimdiden Mansur ve İmamoğlu’nun önünü kesmek için Belediye Başkanlarının aday olmaması gerektiği kararına doğru ilerliyor. Hatta CHP Genel Merkezinde İmamoğlu’na şans tanıyan bile yok.
CHP içindeki bu adaylık savaşının ardından asıl mücadele iki ortak arasında başladı. Parti liderleri ortada dururken üçüncü kişilerin aday gösterilmesinden vazgeçiliyor. Fakat hangi genel başkanın adaylığı? Sorusu karşımıza çıkıyor. Meral Hanım 2018’de ortaya çıktığında Millet İttifakını kurmalarına rağmen CHP’den destek alamamıştı. Şimdi onun diyetini istiyor. Kemal Kılıçtaroğlu ise Millet İttifakının en büyük partisi olarak adaylığı kendine hak görüyor. Bu durum iki lider arasında tam bir taktik savaşına dönüştü. Savaş karşılıklı olmaktan öteye geçti. Partilerin iç cephelerinden mevzi almaya doğru gidiyor.
Bu noktada İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in İstanbul’da Ekrem İmamoğlu konusunda tartışmalara neden olan açıklamalarını iyi okumak lazım. Bu açıklamaları AK Parti iyi okuyamadığı için ciddiye aldı. Ben olsaydım hiç oralı olmazdım. İmamoğlu’na o kadar övgü onu çok sevdiğinden değil kuşkusuz. Akşener’in sözleri ortağı CHP’yi tam ortadan bölerek kendine mevzi kazanma çabasıdır.
Akşener şunu çok iyi biliyor. İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanı adaylık sevdası nerdeyse suya düştü. CHP’de bir strateji önce Muharrem ve Kaftancıoğlu gibi İmamoğlu’nun adaylığını da devre dışı bırakacak taktiklerle ilerliyor. Bu taktik tutuyor. Fakat bu durum CHP içindeki bloklar arasında iç savaşı körüklüyor. Akşener işte bu iç savaştan yararlanmak istiyor. İmamoğlu kendi adaylığının önünü kesenlere karşı çok bileniyor. Akşener İmamoğlu’nun bu bilenişini Kılıçdaroğlu’na silah olarak kullanma peşinde.
Şimdi Akşener ile İmamoğlu adaylık konusunda karşılıklı ittifak kurdukları yorumu bu açıklama ile yapılabilir. Akşener hem İmamoğlu’na destek vermeyi hem de desteğini almayı sağlamaya çalışıyor yani. Bu kadar övgü ve bu kadar göklere çıkarma girişimi ondan. Akşener bu hareketi ile CHP içinde Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşı önemli bir cephe açtı ve mevzi kazandı.
Akşener’in bu hamlesine karşılık CHP kurmaylarından hangi atak gelecek göreceğiz. Bu hamur daha çok su götüreceğe benziyor. Ortada ki bu gerçek aslında AK Parti’nin üstüne alınmasından dolayı gölgede kaldı.
Başkasını bilmem Akşener olayını ben böyle okuyorum.
Ha.. gerçek manada Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda ki düşüncem farklı. Bugün görünen köy kılavuz istemez. 2023’te bir genel başkan Cumhurbaşkanı olacaksa bu Recep Tayyip Erdoğan’dan başkası olamaz. Ama bir Belediye Başkanı olacaksa da bugün itibarı ile Mansur Yavaş’tan başka potansiyelde görünmüyor.
Cuma’nın hayrı üzerinize olsun .