Günümüzde dünyayı yönetmeye çalışanlar insanlıktan gerçekleri, doğruları saklayıp onların yerine hikâyeler, masallar üreterek idare etmeye çalışıyorlar. Bu durum geçmişte de öyleydi, bugünde öyle, yarında öyle gideceğini zannederler.
Aynı durum toplumu yönetme açısından da böyledir. Toplumda taraftarlık ya gerçeklere farklı açılardan bakarak oluşur ya da gerçekler gizlenerek. İnsan ne kadar zeki, ne kadar akıllı, ne kadar vicdanlı ne kadar doğru olursa olsun yeterli bilgiye, doğru bilgiye, yeterli gerçeğe ulaşamadığı müddetçe doğru kanaat sahibi olmaktan uzak kalır. İstediği kadar akıllı, istediği kadar zeki olsun ancak ve ancak elindeki bilgi ve tecrübe düzeyine göre kanaat sahibi, karar sahibi olur. İşte insanın bu zafiyetini her zaman kullanan birileri, kurumlar, devletler hep olmuştur. Bugün küresel güç dediklerimizin en önemli silahı doğruların, gerçeklerin gizlenmesini çok iyi bilmeleridir.
Şu bir gerçektir; her insanın doğruyu bilme, gerçeğe ulaşma zorunluluğu vardır. Ama her doğru, her gerçeğin her yerde ve herkese söylenmesi veya gösterilmesi ayrı bir konudur.
İşte bu noktada 24 Temmuz’u da çok iyi ve doğru şekilde bilmemiz gerekmektedir. Lozan Anlaşmasının imzalandığı tarihi yani. Lozan konusunda o gündür bugündür çok şeyler söylenir. Günün şartlarından, durumumuza kadar her şey göz önüne alınarak değerlendirilmeye muhtaç bir durumdan söz ediyoruz. Bu anlaşmanın imzalanmasının 96. yılında bunu konuşmak zorundayız.
Şu unutulmasın Lozan Antlaşması bir açıdan bakıldığında gerçekten zaferdir. İngilizlerin işgali altında imzalanmasından dolayı bir ülke kuran anlaşma olduğu için zafer, ama bir imparatorluktan geri kalan bölüm için hezimettir. Lozan Bağımsız bir Cumhuriyet kurmamızın yolunu açtığı için bir zafer, ama bir Cumhuriyeti İngilizin, Fransızın, İtalyanın altına imza attığı anlaşma sonucu kurmamız nedeniyle hezimettir.
Lozan 96 yıl boyunca Demokles’in kılıcı gibi her 20 senede bir başımızda sallanması hezimetimizdir. Ama bugün güçlü, dünya dengeleri ile oynamaya başlayan yeni bir devleti gölgesinde büyüttüğü için zaferdir. O yeni devlet artık Lozan’ın gölgesine sığmamaktadır. Kendi gölgesini oluşturmuştur.
Ama gerçek olan şudur dün zafer olarak gördüğümüz Lozan Anlaşmasının o günkü şartlarda bugün devam etmesini istemek hezimet olur. Lozan’ın zorunlu kıldığı Cumhuriyet kurumunun içindeki zorunlu yapıların 100.yıla giderken geçerliliğinin de kalmadığı ortadadır. O yapılarında lav edilmesi kaçınılmazdır.
Sonuç olarak gelinen noktada bazı gerçekler saklanmadan yeniden değerlendirilerek geleceğimizin tam bağımsız bir şekilde yeniden planlanması gerekmektedir. Bu ülkenin her ferdinin geçmiş her gerçeği en ayrıntılı şekilde bilme zorunluluğu vardır. Böylelikle geleceğin yeniden planlanmasında her ferdin katkısı kaçılmaz olmalıdır.
Cuma’nın hayrı üzerinize olsun