Mardin’e yaptığım 3 günlük ziyaretin ilk günü Barış Pınarı Harekâtı Başladı. Bu nedenle tüm Türkiye’de olduğu gibi Mardin’de gündem Barış Pınarı Harekâtı’na kilitlendi. Bunun için bir iki nezaket ziyaretleri dışında Barış Pınarı Harekâtı’ndaki gelişmelere odaklandık.
Suriye Sınır çizgisi Mardin’de neredeyse 100 km’yi buluyor. Sınırın Mardin bölgesi çok stratejik. Birçok köy sınır ile dip dibe. Bununla birlikte hem demiryolu hem Habur’a giden karayolu km’lerce sınırın dibinden paralel gidiyor. Sınır Mardin’e ise 30 km’yi bulmuyor. Eski Mardin’in bütün noktalarından Mezopotamya’nın uçsuz bucaksız toprakları Suriye Sınırını aşarak çok rahatlıkla görülebiliyor.
Anlayacağınız Mardin 30 km’lik sınır mesafesi ile Barış Pınarı Harekâtı’nın önemli bölgelerinden biridir. Bu önemi sınırla iç içe olan 60 km mesafedeki Nusaybin’i kattığınızda en tehlikeli haline alıyor.
Nusaybin’in adını Hendek olayları sırasında çok duyduk. En son Hendekler bu bölgeden temizlendi. Epey uğraştırmıştı. Çünkü hemen sınırın yanından başlayan Suriye’nin en önemli şehirlerinden biri Kamışlı var. Ve Nusaybin ile Kamışlı aslında bitişik. Hatta kardeşlerden biri Nusaybin’de ise biri Kamışlıda yaşayan çok sayıda aile var. Dakika dakika karşılık gelişmelerden internet üzerinden haber alan o kadar insan var ki? Kamışlıda bir patlama olduğunda hemen Kamışlıdaki yakınlar aranıyor. Hendek olaylarından sonra PKK’lıların üst düzeydeki bütün unsurları Kamışlıya kaçmış. Şimdi Hendek olaylarından bu yana Kamışlıda çok ciddi hazırlık yaptıkları söyleniyor.
Tüm bu nedenlerle Ankara’ya dönmeden önce Barış Pınarı Harekâtını yerinde görmek için Nusaybin’e gitmek istedim. Çok sağ olsun 30 yıllık dostum Salih Kadıoğlu işleri dolayısıyla bulunduğu Mardin’de hiç yalnız bırakmamıştı. “Çok istiyorsan” gidip gelelim dedi. Uzun süredir bölgeyle ilgili yazı kaleme alınca ortamı yerinde görmek gerek diye düşündüm. Yoksa Ankara’da oturduğumuz yerden ahkâm kesmek kolay.
Nusaybin’e acil gidip gelmek için zaman kazanlım diye Cuma namazını Ortaköy’de kıldık. Habur yoluna indiğinizde Suriye sınırı hemen başlıyor. 40 km kadar sürekli sınırla paralel gidiyor. Suriye sınırına dizdiğimiz beton blokları o zaman gördük. Aşılmaz değil. Ama bir taraftan bir tarafa normal şartlarda geçmek imkânsız. Bu bloklar bir taraftan güvenliği böyle dönemlerde artırıyor ama diğer taraftan köyleri ortadan böldüğü için akrabalar ile irtibatı kökünden kesiyor. Normal dönemlerde bu duvarın varlığının esnetilmeye ihtiyacı olacak.
Nusaybin şehir Merkezi’ne vardığımızda şehri ikiye bölen yolun bir tarafında yaşamı normal gördük. Fakat bizi karşılayan arkadaşlar hemen uyardılar. Dünden beri şehrin iki tarafına gece botunca havanlar düştüğünü, dockalarlar binaların üst katlarının tarandığını dikkatli olunmasını istediler. Hatta sınır bölgesine geçmememiz gerektiğinde ısrar ettiler. Sınıra yakın binaların üstlerine çıkmamamız konusunda kesin olarak uyardılar. Salih Abi benim durumu iyi görülebilme için Belediyenin karşısındaki 7-8 katlı bir binanın en üst katındakiKafeteryaya çıkardı. Kafeterya güvenlik nedeniyle kapatılmış. Fakat iki dakika müsaade istedik. Kamışılı’nın her noktasını terastan görmek mümkün. Şehrin farklı yerlerindee sürekli ateş sesleri geliyor. Farklı noktalarında ise dumanlar yükseliyordu. Kafeterya resmen keskin nişancıların hedefinde olduğu için bir iki fotoğraf alıp görevlinin uyarısı ile ayrıldık. O terasta durumun vahameti daha iyi anlaşılıyor.
Ardından gelmişken eski gümrük kapsının bulunduğu bölgeye geçtik. Hemen köşede bir büfe var. Büfede bulunanlar ‘hoş geldiniz’ den sonra durumla ilgili bilgi verdiler. Büfenin sağ tarafına da sol tarafına da sabahtan havan düşmüş. Büfenin demirlerini gösterdiler. Kamışlı tarafından açılan ateşle docka mermilerinin ne hale getirdiğini. Cep telefonu ile fotoğraf çekmek istedim. Orada bulunan arkadaşlar engel oldular. Fotoğraf çekildiğini görürlerse ateş açtıkları uyarısını yaptılar. Büfenin yan tarafındaki boşlukta birer çay içip oradan ayrıldık. Biz oraları dolaşırken Gazetecilerin bulunduğu otelin terasına dockalardan ateş açılmış.
Sonradan gittiğimiz Berber Süleyman bazı bilgiler verdi. Onunda amcalarından bir kısmının Kamışlı tarafında yaşadığını söyledi. Şu an Kamışlı tarafında keskin nişancıların tespit edildiğinde imha olmamaları için izledikleri stratejileriyle ilgili bilgi verdi. Bulundukları binaların Nusaybin’i görebilen en uç odalarına gizlendiklerini ateş açtıktan sonra vurulma riskini aza indirdiklerini ifade etti. Bu arada aldıkları bilgilere göre Kamışlı bölgesinde yoğun bir savunma-saldırı hazırlığından haber ettiler.
Bu arada Kamışlıda bulunan Hava Alanına gece çok sayıda uçuk iniş ve kalkışı yaşandığına da işaret ettiler.
Halen Kamışlıda Bir milyonun üzerinde kişi yaşıyor. ABD’nin, Rusya’nın, İran’ın, Fransa’nın PKD-PKK ve Rejim güçlerinin İsrail’ın üsleri bulunuyor.
Bu arada şehirde PKK’nin Harekâtın birinci akşamı atılan ve TOKİ Bloklarına düşerek vatandaşların ölümüne neden olan roket mermisinin MKE yapımı olduğu dedikodularını yaydığını duydum.
Nusaybin’de arka sokaklarda insanların yoğunlaştığı görülse de aşırı bir tedirginlik hâkim olduğu görülüyordu. Araçlarını insanlar sınıra en uzak yerlere park ediyorlardı. Cadde ve sokaklarda çok sayıda bayanın şehri terk etmek için bavulları ile dolaşdıkları göze batıyordu.
Bizim Nusaybin’den ayrılıp Mardin’e geri döndükten sonra Kamışlıdan saldırılar artmış. Bir havan mermisi Noterin bulunduğu binaya düşmüş. Bir başkası çarşının güvenli sayılan bölgesine düşmüş. Yanından yeni ayrıldığımız Berber Süleyman’ın dükkânının çok yakınına isabet etmiş. Süleyman arkadaşlarına yardım için Hastane’de idi aradığımızda.
Sonradan bir başka kanaldan görüntüler geldi. Yerde yatan 7-8 kişi sayabildim. Bu görüntüleri izlediğimde 15 Temmuz gecesi Genelkurmay’ın önünde helikopterin taramalarında yaşanan manzarayı hatırladım.