Safranbolu, Leyla Gencer, opera ve vizyon

Doğan Satmış'ın yeni yazısı...

Türkiye'nin kendi 'değer'lerini yok etme, görmezlikten gelme, yok sayma konusunda neden bu kadar 'hevesli' olduğunu anlamak zor. Maalesef tarihimizde bu açıdan çok kötü olaylar var.

Örneğin büyük şair Sabahattin Ali başına odunla vurularak öldürüldü. Nazım Hikmet, cezaevlerinde sürünmemek için, tıpkı Yılmaz Güney ve Ahmet Kaya gibi ülkeden kaçmak zorunda kaldı. Aziz Nesin az daha Sivas'ta yakılarak öldürülecekti. Orhan Pamuk, sağlam bir minibüste olmasa, belki de linç edilecekti. Liste uzayıp gidiyor.

Türkiye'de hak ettiği değeri göremeyenlerden biri de maalesef operacı Leyla Gencer.

İstanbul'da doğup, operanın ülkesi İtalya'ya giderek, onların dilinde okuduğu aryalarla efsane haline geldiği için 'La Diva Turca' lakabını hak kazanan, Milano'nun en gözde opera mekanı La Scala'da 20 yılı aşkın süreyle konserler veren, dünya klasik müzik tarihine geçen Leyla Gencer de maalesef uzun süre yok sayıldı, görmezlikten gelindi.

Tek başına bir genç kadının, bundan 70 yıl önce Türkiye'den çıkıp İtalya'ya gitmesi, orada, farklı bir kültürde sahneyi doldurup alkışlanması, sonra da tüm dünyada kabul görmesi, hangi açıdan baksanız çok büyük bir 'başarı öyküsü'dür. Böyle bir kadının Müslüman bir ülkeden çıkması ise iki kat daha büyük bir başarı öyküsüdür.

Ama ülkenin kültürüne hakim kerli ferli insanları bile, Leyla Gencer aleyhine konuşmaktan kaçınmazlar; Ne Türk olmadığı kalır, ne annesinin Katolikliğine bakarak Hıristiyanlığı, ne de Bektaşi babası. Eğer Güneydoğulu filan olsa, 'terörist' diyenler de çıkabilirdi; cenazesinin yakılmasını vasiyet etmesi bile mesele yapılmıştı.

Oysa Leyla Gencer, Safranbolu'nun, Yörük Köyü'nden gelen bir ailenin kızıydı, dedesi Türkçeye 'Yağma Hasan'ın Böreği' olarak giren deyimin çıkış kaynağı olan Anadolulu bir börekçiydi, Avrupa'da zirvelerde dolaştığı yıllarda kendisine aklınıza gelebilecek her ülke vatandaşlık teklif etmiş, o hiçbirini kabul etmemişti, son yıllarında da Türkiye'de gençleri yetiştirmeye çalışmıştı.

Ama o yetenekli ve güçlü bir kadındı, her şeye meydan okuyup, tüm köprüleri de yakıp, dünyada iz bırakacak işler başarmıştı.

Tıpkı Frank Sinatra'nın şarkısındaki gibi: "I did it my way!! ya da Türkçesiyle "Bildiğim gibi yaptım!"

Sağ olsun Safranbolulular 10 Mayıs 2008'de kaybettiğimiz Leyla Gencer'i, bu yıl ölüm yıldönümünde andılar. Safranbolu Kültür ve Turizm Vakfı Başkanı ve LC Waikiki firmasının kurucusu Şefik Yılmaz Dizdar'ın öncülüğü ve desteğiyle iki tören yapıldı.

İlk tören Safranbolu Yörük Köyü'nde, Leyla Gencer'in ailesinin metruk evinin önünde, kırık camların altında yapıldı. (Bu evin öyküsü de ilginç, zamanında devlet evin onarımı için tahsisat ayırmış ama dönemin valisi, 'ben buraya para harcamam' diyerek, sadece çatıyı onartmış; neyse onu da yapmayabilirdi diye sevinelim.)

İkincisi ise Safranbolu merkezdeydi, yine işadamı Şefik Yılmaz Dizdar'ın eşi adına yaptırdığı Leyla Dizdar Kültür Merkezi'nde bir opera-film gösterimi düzenlendi.

Ankara Devlet Operası'ndan sanatçılar (Görkem Ezgi Yıldırım, Tuğba Dekat, Ünüşan Kuloğlu, Ferda Yetişer, Kamil Kaplan, Melahat İsmailova) belki de ilk kez Safranbolu'nda opera aryalarını bu düzeyde okudular ve alkış aldılar.

Sonra da, Şafak Metin'in çektiği "Leyla Gencer Belgeseli" gösterildi salonda. Yakın zamanda 'Metin Akpınar Belgeseli' çekerek de gündeme gelen Şafak Metin'in bu başarılı belgeseli de, aynı ilgiyi gördü ve bol bol alkışlandı.

Törene Karabük Valisi Fuat Gürel de eşiyle birlikte katıldı, Leyla Gencer'in unutulmaması için çaba harcayanları kutladı.

Tüm bu kutlamaların işaret fişeğini yakan, Karabük merkezli bir televizyon olan BRTV'nin Başkanı Mehmet Çetinkaya oldu. Yerel bir televizyonun bile ne kadar önemli olduğunu, bazı dinamikleri harekete geçirebildiğini, kısaca medyanın gücünü gösterdi bize Mehmet Çetinkaya.

Şimdi sırada, Safranbolu'da bir 'Leyla Gencer Müzik Festivali' düzenleme ve bunu, uluslararası bir markaya dönüştürme fırsatı var.

Safranbolu, evleri ile UNESCO'nun 1998'de Dünya Kültür Mirası listesine aldığı bir dünya markası.

Leyla Gencer de dünya opera tarihinde bir dünya markası. Bu iki dünya markasını bir araya getirip, yepyeni bir marka yaratmak için her şey hazır.

Sadece bu 'sinerji'yi harekete geçirecek 'çapta' insanlara ve yerel yöneticilere ihtiyaç var.

Umarım Safranbolular Şefik Yılmaz Dizdar'ın başlattığı bu yarıştaki bayrağı devralıp, bunu gerçekleştirirler.

Ve umarım önümüzdeki yaz Safranbolu'nun, müze gibi sokaklarının her köşesinde, her telden müzik notaları yükselir.

Bu başarılırsa Leyla Gencer de yukardan, 'Vatanım beni yine hatırladı' der.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Güncel Haberleri