"Camekan", "Şiirin Retoriği", "Şair Sözü", "Modern Türk Şiiri", "Şiir Ölüyor mu?" adlı kitapların da aralarında bulunduğu birçok esere imza atan, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Mehmet Can Doğan, "Şiir benim kişiliğimle bütünleşik bir şey. Kendimi şiirin dışında bir metin türüyle tanımlayamıyorum. Dili de gerek günlük iletişimde gerek edebi düzeyde olsun, şiirin belirlediği bir düzlemde algılıyorum." dedi.
Şiir yolculuğunu, geçmişten bugüne Türk edebiyatına ve şiire duyduğu ilgiyi ve şiirle ilgili düşüncelerini AA muhabirine anlatan Doğan, "Ben Size Çok Geldim" adlı şiir kitabının geçen yıl okuyucuyla buluştuğunu, bu kitabın hemen ardından öncekilerden farklı yeni bir şiir dosyası üzerinde çalışmaya başladığını, ayrıca "Yüzyılın Edebiyat Dergileri" üzerine bir yazı kaleme aldığını söyledi.
Şair, yazar, eleştirmen Doğan, Türk şiirinin büyük bir birikimi olduğunu belirterek, "Şiir, diğer türlere göre en azından tarih itibarıyla daha eski bir metin türü. Diğer edebi metinlerle karşılaştırıldığında, şiir, bana göre, dilin kullanım özelliğiyle ayrışan bir sanat dalı." ifadelerini kullandı.
Edebiyatın dil ile yapılan bir sanat olduğunu vurgulayan Doğan, şiirin de bunun en rafinesi olarak dilin içinde bir sanat eseri oluşturma çabasında olduğunu, her türlü çağrışım imkanı gözetilerek dili kullanabilme yeteneğini gösterdiğini kaydetti.
Mehmet Can Doğan, tarihi açıdan bakıldığında şiir ve müziğin en eski sanatlardan olduğuna işaret ederek, şunları aktardı:
"Bizim edebiyatımız açısından bakıldığında kültürel büyük dönüşümler sürecinde tabii ki şiirin de değiştiğini biliyoruz. Batı'yla temasın başladığı ve yoğunlaştığı modernleşme sürecinde, yeni kurmaca türleri de tanınır, Batılı tarzda hikaye ve roman yazılmaya başlanır. Şiir de bu süreçte yeni bir medeniyet dünyasına katılma heyecanıyla değişir. Yeni kurmaca türler tarihsel seyir içinde gelişip yükselmesine rağmen, bizim edebiyatımızda şiir, ağırlığını hiçbir zaman kaybetmedi. Bir de aynı zamanda münevver, entelektüel olarak beliren, edebiyatın içindeki aktörler hep şair olduğu için edebiyatı temsil anlamında da şairler üzerinden şiir belirginleşti."
"Şiir Türk edebiyatında ayrıcalıklı bir yerdedir"
Türk edebiyatında hikaye anlatma geleneğinin bulunduğunu vurgulayan Doğan, "İster anonim olsun, ister söyleyeni, yazarı bilinen metinler anlamında ortaya çıksın elbette bir hikaye anlatma geleneği vardı. Fakat o gelenek ile Batı edebiyatlarından görülerek onlara benzeyecek şekilde oluşturulan yeni hikaye, roman anlayışı şiire göre çok genç. Yani yeni kurmaca metinleri 1870'li yıllara tarihleyebiliriz. Bu nedenle şiir, Türk edebiyatında ayrıcalıklı bir yerdedir. Bir de edebiyatın nefes aldığı ortamlar diyebileceğimiz gazetelerin, ilk zamanlardan günümüze, edebiyat dergilerinin hepsinde, şiir öne çıkan bir kurmaca metin tipi olduğu için de bir ayrıcalık taşıyor." değerlendirmesinde bulundu.
Doğan, kendisi için de şiirin diğer edebi metinlere göre çok daha önde olduğuna dikkati çekerek, şunları söyledi:
"Hem kurmaca metin olarak yazdığım bir şey anlamında öndedir hem de eleştirmen veya akademisyen kimliğimle değerlendirme alanıma aldığım kurmaca metin olarak şiirin özel bir yeri vardır. Bununla birlikte elbette hikaye okumaktan da hoşlanırım, sevdiğim hikayeciler ve hikayeler de var. Roman okumaktan da çok hoşlanırım. Romanlar ve hikayeler üzerine de yazılar yazdım ama şiirin yeri bambaşka. Şiir benim kişiliğimle bütünleşik bir şey. Kendimi şiirin dışında bir metin türüyle tanımlayamıyorum. Dili de gerek günlük iletişimde gerek edebi düzeyde olsun, şiirin belirlediği bir düzlemde algılıyorum. Hepimiz dilsel varlıklarız. Kendi hesabıma, şiirsel bir varlık olduğumu söyleyebilirim."
Dünyada her şeyin çok çabuk eskitildiği, hızla tüketilip değersizleştirildiği bir kriz döneminden geçildiğini sözlerine ekleyen Doğan, şiirde de bu süreçte farklı denemeler ve arayışlarla oluşan yapıya karşı bir tutum geliştirmeye çalışıldığını, krizlerin aynı zamanda atılımları da içinde taşıdığını vurguladı.
Mehmet Can Doğan, birikim açısından bakıldığında divan şiiri, halk şiiri ve modern dönemdeki pek çok metinde bu duyarlılığın var olduğunun altını çizerek, şöyle devam etti:
"Günümüzün krizini yansıtan ve yüzeysel görünen metinler, bizi yanıltmamalı. Çünkü geçmiş de bir biçimde yaşıyor. Hangi dönemin veya tarzın şiiri olursa olsun onlarla temas kurduğumuzda hala onlardaki derinlik bizi içine çekiyor. Ama temas kurabilme niyeti ve çabası, bu hız dünyasında onların içindeki sükunetle buluşabilme niyeti ve gayreti tabii ki bir tercih. Bir de üretilme meselesi var. Günümüzde üretilen şiirlerde de farklı eğilimler, farklı yazma tarzları var. Fakat görsel dünya baskın olduğu için, metinlerin iletişim sürecindeki akışkanlığı ve dolaşımı da dikkate alındığında kimi eğilim ve tarzların öne çıktığı veya çıkarıldığı görülüyor. Öne çıkanlara, çıkarılanlara bakarak yüzeyselleşmeden söz ediliyor. Sislenme veya perdelemeden kaynaklanan bir eksik görme biçimi bu. Sis dağılıp perde kaldırılırsa derinlikli metinler de fark edilir."
"Şiirin yüzeyselleştiği önermesini mutlaklaştırmamak gerekiyor"
Her şair ve yazılan her metin için yüzeyselliğin geçerli olmadığına işaret eden Doğan, "Örneğin bir eğilim şeklinde bilgisayar dilinin veya siber dünya dilinin bir grup şairin şiirlerine çok fazla yansıdığını görüyoruz. Bununla birlikte başka bir grupta epik bir tarz beliriyor, şiir uzuyor, dramatik bir yapı kazanıyor. Başka bir tarzda yazanlarda, daha kısa metinlerle lirik şiir damarı sürüp gidiyor. Başka bir şey olarak da görsel şiir, yapım şiir veya iş denen, bilgisayar dilinin imkanlarıyla veya teknik imkanlarla birbirinin üzerine bindirilen görüntülerle kurgulanan şiirler de var. Böyle renkli ve zengin bir şiir dünyası söz konusu. Tabii ki insanların algısı yüzeyselleşse de derin metinler bir yerde duruyor ama bu algıda derinlik karşılık bulmuyor. Dolayısıyla baskın yapı ve algıya bakarak metnin de yüzeyselleştiğini söyleyemeyiz, özellikle geçmiş metinlerin. Günümüzdeki bazı metinlere bakıldığında pek tabii yüzeysel olanı da var, bile isteye yüzeyselliği tercih eden şairler de var. Bunun yanında başka şairlerin şiirleri de bulunuyor. O yüzden, şiirin yüzeyselleştiği önermesini mutlaklaştırmamak gerektiği kanısındayım." dedi.
Doğan, şiirle ve edebiyatla ilgilenenlere seslenerek, "Şairin dile inanması gerekir. Dile inanırsak dil bizi yaşatır. Şiir okurları için de aynı şeyin geçerli olduğu kanısındayım. Şairin ve şiirin varlık gerekçesi dildir. Dolayısıyla şairin de okurun da dile inancını yitirmemesi, bundan kuşku duymaması gerekir." diye konuştu.
Özellikle şiir alanındaki araştırma, inceleme ve eleştiri çalışmalarıyla tanınan Doğan, "Beş Şair Beş Poetika" çalışmasıyla 1993 Milliyet Edebiyat Ödülü, Camekan kitabıyla 2018 Attila İlhan Edebiyat Ödülleri Şiir Ödülü, Türkiye Yazarlar Birliği 2018, 10. Edebiyat Mevsimi Şiir Büyük Ödülü ve 2022 Necip Fazıl Kısakürek Şiir Ödülü'nün sahibi oldu.
"Güzel Sayfa Popüler Edebiyatın Sapa Yolları", "Modern Türk Şiiri-Olgular, Eğilimler, Akımlar" ve "Benliğin ve Özgürlüğün Azabı-Romanlarla Düşünmek" adlı eserleri kaleme alan Doğan ayrıca "Öncesi de Kalır", "Yitiksiz", "Bu Dünya Herkese Güzel", "Fotoğraf Tahlilleri", "Şiir Ölüyor mu?", "Yedi Meş'ale", "Keziban'a Mektuplar", "Ne Yalan Söyleyeyim-Salon Dergilerindeki Yazılar", "Edebiyat ve Edebiyat Tarihi Özü" "Pir Sultan Abdal" adlı eserleri yayına hazırladı.