Bir süredir yazamıyorum. Zira annem yoğun bakımda . Bu nedenle İzmir’deyim. İnsanın annesi söz konusu olunca, çok sevdiği işini bile yapamamasını da böylece öğrenmiş oldum. Ve bir mucize olmasını 19 gündür beklemenin zorluğunu da…
Tam da yazmak belki iyi gelir deyip TV karşısına geçmiştim ki; birkaç gündür Cemil Çiçek ve Bülent Arınç’ın açıklamaları sonrasındaki gelişmeler yine televizyonların ana konusuydu…
Aslında yazımın başlığını, geçen hafta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yeni bir yargı reformu yapılacağına dair açıklamaları sonrasında belirlemiştim. Zira Erdoğan’ın samimiyetinden şüphe duymamakla beraber- öğrendiğim kadarıyla bir ajans tarafından yapılan çalışma sonucunda önerilen yargı reformu söylemi- gerçekten ‘şaka mı’ dedirtecek türdendi.
Zira 18 yıl ülke yönetiminde olan bir partinin ‘reform yapacağız’ deme lüksü yoktur. Eğer yeni reforma ihtiyaç varsa, ya yapmış olmalıdır ya da yaptıkları üzerinden eksiklerini tamamlama olabilir…Yani bu söylenmeden yapılmalıdır bana göre. Yoksa adama, ‘ya hayrola, ya günaydın ‘ ya da rahmetli Erbakan Hoca’nın deyimiyle, ‘Hadi ordan’ derler.
Tam bu duygular içindeyken, bir de partinin ‘büyük abi’ leri aynı konuda konuşmasınlar mı?
Demirtaş’tan Kavala’ ya kadar … bir çok kişinin boş yere hapiste olduğunu, uzun tutukluluk hallerinin aslında hukuka uygun olmadığını, bu konuda büyük tövbeye ihtiyaç duyulduğuna kadar cesur açıklamalar yaptılar. Bundan da gurur duydular. Demokrasi ve hukuk sözcüleri ilan ettiler kendilerini. Uzun bir süredir bir nevi hükümet ve iktidarı da kolay kolay eleştiren olmadığından olsa gerek aslında kamuoyu desteği de aldılar. Tepki de!!!….
Bazıları, bu iki büyük ‘abi’nin Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Üyesi olmasından hareketle, ‘Özal’vari bir uygulama’ ile Erdoğan tarafından konuşturulduğunu düşündü. Bazıları da konuşulan gazete Karar olunca ‘abi’lerin Erdoğan’a bayrak açıp istifalarının söz konusu olduğunu, hatta yeni kurulan partilere geçeceği yorumunu yaptılar.
Yani kulislerin haddi hesabı yoktu…
Tabii bu arada MHP’nin Bülent Arınç açıklamalarına olan tepkisi, Cumhur ittifakını çatırdatıyor, yerine de İYİ Parti’nin iktidar ortağı olacağına dair kulis senaryolarını da İYİ Parti’deki son operasyonlar da destekliyordu.
Kulislerin bu hareketinden midir bilinmez ama Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başta Bülent Arınç’a gösterdiği tepki üzerine bu kez de kulisler Arınç’ın istifa olasılığı ile yeniden hareketlendi.
İşte tam da bu noktada, kendisinin eksik anlaşıldığı gerekçesiyle gece yarısı Habertürk’e bağlanan Cemil Çiçek şok geçirdiğim o cümleyi kurdu:
Ben aslında 1 kilogram 1000 gramdır diyorum! Dedi.
Gazeteci arkadaşlar canlı yayın heyecanıyla ve aslında Cemil Çiçek’in usta siyasetçi olması nedeniyle, arka arkaya kurduğu cümleleri büyük bir dikkat ve sakinlik içinde dinlediler.
Gazetecilik hayatımda siz ne sorarsanız o söylemek istediğini söyler dediğimiz büyük siyasetçi rahmetli Süleyman Demirel bu konuda en usta siyasetçiydi. Ama rahmetli Demirel bile böyle bir cümle kurmamıştı.
Meğer gerçekten 1 kilogram 1000 grammış!!!
Aslında gerçekten 1 kilogram 1000 gram ama….
Bunu öğrendiğimize göre , önümüzdeki günlerde ya söylenen reformların kaç gram olacağını göreceğiz. Ya da Yüksek İstişare Kurulu’nun kaç kilogram ettiğini öğreneceğiz……
Bakalım Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın terazisi 1000 gramı kaç okka tartacak?
Erdoğan, hesapları kilogram üzerinden mi , okka üzerinden mi yoksa litreye mi çevirecek?
Bekleyip göreceğiz .
Son yazımda ABD seçimleri sonrasında siyasetin sadece ısınmakla kalmayıp reel siyasete döneceğini yazmıştım.
Ama doğrusu bu kadar reel itirafı düşünmemiştim.
ŞAKA GİBİ…..