Ne yapsa olay oluyor. Son olarak 100.Yıl Marşı ,eşinden boşanması ve seçimlerde Milllet İttifakı’na oy istemesiyle gündem oldu. Onun kadar üretken bir besteciye saydırıyorlar da saydırıyorlar. Reaksiyoner davranabilir ama o da bir insan. Adamın üzerinde aylarca çalıştığı ve Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde ayakta alkışladığımız bir marşı sağcısı da solcusu yerin dibine soktu. Affedersiniz ama ‘boka düşen altın yine ‘altındır.
Say 14 Ocak 1970'te Ankara'da dünyaya geldi. Babası, yazar, edebiyatçı ve müzikolog Ahmet Say, annesi eczacı Ayşe Gürgün Özsoyeller'dir. Babası Almanya’da müzik eğitimi almış, üç ciltlik Müzik Ansiklopedisi ve müzik kuramına ilişkin kitaplar yazmış bir müzik adamıydı. Siyasi kimliği de vardı, sosyalist bir yazardı. 12 Mart askeri darbe döneminde cezaevine atılmıştı. Müzik tutkusunu aktardı oğluna, tavizsiz bir muhalif olmayı da öğretti. Aynı ismi taşıdığı dedesi Fazıl Say Rosa Luxemburg'un Spartakusbund direniş ekibindeydi. Dudak damak yarığı ile dünyaya gelen Say, bebeklik döneminde bir ameliyat geçirdi ve yarık dudağı dikildi. Doktorunun üflemeli çalgı çalması önerisi üzerine melodika çalmaya başladı.
Dört yaşında piyanoya başlayan Say Mozart ve Haydn’ın sonatlarını ezbere çalabilecek düzeye geldi. Ankara Devlet Konservatuvarı'nda Üstün Yetenekli Çocuklar için Özel Statüde öğrenim görerek 1987'de konservatuvarın piyano ve kompozisyon bölümlerini tamamladı. Daha sonra çalışmalarını Alman bursuyla Düsseldorf Müzik Yüksek Okulu'nda sürdürdü. 1991'de konçerto solisti diplomasını alırken, 1992'de Berlin Tasarım Sanatları ve Müzik Akademisi'nde piyano ve oda müziği öğretmenliğine getirildi.
1979 yılının 23 Nisan günü bir çocuk şenliği programında Müjdat Gezen, Sezen Aksu ve Erol Evgin gibi isimlerin konuk olduğu TV programına 8 yaşında kendi bestesini çalarak çıktı. Çalışırken disiplinliydi, sabırlıydı ama iş ürünleri toplamaya gelince delişmen, tezcanlı biri olup çıkıyordu. 1994 Haziranında “Kariyerimde bir gelişme olmuyor” diye karalar bağlamıştı. Hatta bir arkadaşına “Zonguldak’a gidip orada müzik öğretmenliği yapacağım” dedi. Aynı yıl Genç Konser Solistleri Avrupa yarışmasında birincilik kazanan sanatçı 1995'te New York'ta yapılan kıtalararası yarışmanın da birincisi olarak konser kariyerine başladı. Öte yandan oratoryolar, piyano konçertoları, çeşitli formlarda orkestra, oda müziği ve piyano eserleri, şan ve piyano için şarkılar bestelemeye başladı. Bu eserler arasında Nazım ve Metin Altıok Ağıtı başlıklı oratoryolar, 4 piyano konçertosu, Albert Einstein’ın anısına yazdığı orkestra eseri, Wolfgang Amadeus Mozart'ın 250. doğum yılında yaptığı Patara adlı bale müziği ilk akla gelenler. Aldığı nişan ve ödüller arasında “Diapason d’Or”, “ECHO Klasik Ödülü”, “Choc de Classic” ve Feridun Zaimoğlu ile birlikte aldığı “Plattino Ödülü” bulunuyor.
Fazıl Say kariyeri boyunca New York Filarmoni, Sankt Peterburg Filarmoni, Amsterdam Concertgebouw, Viyana Filarmoni, Çek Filarmoni, İsrail Filarmoni, Fransa Ulusal Orkestrası, Tokyo Senfoni Orkestrası gibi dünyaca ünlü müzisyenler eşliğinde konserler verdi. 2007 yılında Montreux Caz Festivali'nde piyano jürisinin başkanlığını yapan Say'ın Aşık Veysel'in "Kara Toprak" adlı halk şarkısından esinlenerek bestelediği piyano parçasını da içeren aynı başlıklı CD si, Amerika Birleşik Devletleri'nde Billboard listelerinde 6. sıraya kadar çıktı. Say 40. İstanbul Müzik Festivali’nde “Başyapıtım” dediği “Mezopotamya Senfonisi”nin prömiyerini gerçekleştirdi.
Say, şiir ve edebiyata olan ilgisini sanatına da yansıttı. İlk Şarkılar, Yeni Şarkılar ve Şu Dünyanın Sırrı albümleri bu ilginin bir ürünüdür Çoğu albümünde Serenad Bağcan solist olarak yer alıyor. Uçak Notları,Yalnızlık Kederi, Metin Altıok Ağıtı, Akılla Bir Konuşmam Oldu, Suya Yazılan kitapları var.
Twitter polemikleri yaptığı bir gece Hayyam’a ait olduğu iddia edilen ve “Irmaklarından şaraplar akacak diyorsun, cenneti ala meyhane midir?” diye başlayan dörtlüğü retweet edince olanlar oldu “Dini değerleri aşağıladığı” suçlamasıyla dava açıldı hakkında. Suç duyurusunda bulunanların arkasında hükümetin olduğuna inanıyordu “AKP’den korkmuyorum. Beni hapse atmaları zor” diyerek rest çekiyordu. Yoksa yine o “deli tarafı” mı girmişti devreye?
100.yıl marşı ile de bol bol polemiğe girdi eleştirenlerle.İzmir Şehir Tiyatroları Müdürü Yücel Erten "İzlenimim: Söz zayıf, tarz bulanık, prozodi aksıyor, dramaturji yok. Ama şu 'lalaralla lalaralla' nedir yahu? Of var, oy var, hay var, hoy var, hoyhoy var, hoyda var, hey var, heyhey var, hayhay var, hele var, hele hele var, ha var, hadi var, haydi var, haydin var, haydindi var; Türkçe'mde bunların sürüsüne bereket! Yetmedi mi, söz yazarsın. 'Lalaralla lalaralla' pek çocukça!"diye tweet atınca adeta çıldırdı.Hep ona mı sayacaklardı saydı saydı Erten’e.
Özel hayatına gelince. 1997’de çellist Gülyar Balcı ile evlendi, sekiz yıl sonra ayrıldı. Balcı 2006’da Leyla Umar’a verdiği röportajda “Bence Fazıl hem ülkemizin, hem de benim başıma gelen en güzel şey...Onu o kadar seviyorum ki, bir gün parasız kalsa gidip evini bile temizlerim ” dedi. 2019 da ikinci evliliğini Milano’da Ece Dağıstan ile yaptı. Bu evlilik te yürümedi. Say, "Çok üzgünüm, eşim Ece ile evliliğimizi sonlandırdık. Beykoz Adliye binasına el ele girdik, el ele çıktık Ece ile. Hatıralarımızı, anılarımızı, tüm güzel hikayelerimizi , seslerimizi, en iyi şekilde anacağım her zaman" şeklinde sosyal medyaya kayıt düştü.
Say’da kızı Kumru’ya, evcil hayvanlara ve Fenerbahçe’ye sevgisinin yeri farklı..
Son sözler sanatçıdan..
“ İnançla ve umutla devam edeceğim ama iyi olmak için zamana ihtiyaç var.”