Bu köşede 14 Haziran günü yayınlanan "Kurtuluş Savaşı'nı, Dönem'in 'Derin Aklı' Mı Organize Etti?!" başlıklı yazıma (https://www.ngazete.com/kurtulus-savasini-donemin-derin-akli-mi-organize-etti-1717yy.htm), bir okurumuzdan yanıt geldi.
Sayın Okur'un konuya ilişkin iletisini aynen (redakte edilmiş haliyle) bu sütunda cevap hakkı olarak yayınlıyor, bilginize sunuyorum:
"Cüneyt bey, merhabalar.
"Cüneyt bey, merhabalar.
M. Kemal'i Samsun'a kimler yolladı?
Bu husus, beni de yıllarca düşündürmüştür.
Bunu, sonunda aşağıdaki şekilde analiz edip, size de aktarma ihtiyacını duydum.
Bu husus, beni de yıllarca düşündürmüştür.
Bunu, sonunda aşağıdaki şekilde analiz edip, size de aktarma ihtiyacını duydum.
Aşağıda belirtmeye çalıştığım görüşler, kesinlikle, Mustafa Kemal'in başarılarını küçültmeye yönelik değildir.
Ancak bazı doğru sanılan olayların gerçeklerden biraz uzak olduğunu da bilmekte yarar var.
Ancak bazı doğru sanılan olayların gerçeklerden biraz uzak olduğunu da bilmekte yarar var.
Kanımca, yerli yazarlarca taraf olarak hazırlanan kitap, makale ve yayınlarda, Sultan Vahdetttin'e biraz haksızlık yapıldığını düşünüyorum.
Samsun'a gitmeden önce, durumu kurtarmak için Vahdettin ve Mustafa Kemal danışıklı döğüşüklü hareket ettiler.
İstanbul, İngilizler tarafından işgal edilmişken, Mustafa Kemal'in bir gemiye binerek boğazdan çıkış yapması mümkün mü?
Vahdettin, İngiliz Yüksek Komiserliği'ne bir yazı göndererek, Anadolu'da çıkan isyanların bastırılması bahanesi ve müfettişlik yapması için Mustafa Kemal'in görevlendirildiğine dair izin istemiş.
Bu izin çerçevesinde Komiserlik, 16.05.1919'da, M. Kemal'e çıkış vizesi vermiştir.
Bu izin çerçevesinde Komiserlik, 16.05.1919'da, M. Kemal'e çıkış vizesi vermiştir.
(Daha sonraları M. Kemal hakkında idam fermanı verilmesi de, İngilizlere şirin görünmekten başka bir şey değildi.)
Diğer taraftan, M. Kemal Samsun'a hareket etmeden önce Vahdettin kendisini Yıldız Sarayı'na davet etmiş ve şunları söylemiştir:
- Paşam, bu güne dek vatan için büyük hizmetler yaptın ama bundan sonra yapacakların çok daha önemli!
Paşam, memleketi ancak sen kurtarabilirsin!
Paşam, memleketi ancak sen kurtarabilirsin!
M. Kemal cevaben:
- Söylediklerinizi anladım efendim, emirlerinizi bir an olsun aklımdan çıkarmayacağım.
Müsterih olunuz.
- Söylediklerinizi anladım efendim, emirlerinizi bir an olsun aklımdan çıkarmayacağım.
Müsterih olunuz.
Daha sonra Vahdettin, Kemal'e başarı diledi ve ona İmparator arması işlenmiş altın saat hediye etti.
(Bknz: The Rebirth of a Nation, page: 156)
(Bknz: The Rebirth of a Nation, page: 156)
M. Kemal'in, sadece kıytırık bir Bandırma gemisiyle Samsun'a gittiği de gerçekleri yansıtmamaktadır.
Gemiye 2 hücumbot eşlik etmiş, M. Kemal'e 2 otomobil, 12 binek hayvanı tahsis edilmiştir.
(Kuşkusuz yeteri kadar yakıt, cephane, yiyecek, içecek vb şeylerin de gemiye yüklendiğini söylemeliyiz.)
Gemiye 2 hücumbot eşlik etmiş, M. Kemal'e 2 otomobil, 12 binek hayvanı tahsis edilmiştir.
(Kuşkusuz yeteri kadar yakıt, cephane, yiyecek, içecek vb şeylerin de gemiye yüklendiğini söylemeliyiz.)
Vahdettin'in ülkeyi terk etmesi de isabetli olmuştur.
Çünkü ülkede Padişah ve Hilafet yanlısı binlerce yobaz vardı.
Eğer kalsaydı, iç savaş çıkması kaçınılmaz olurdu.
Çünkü ülkede Padişah ve Hilafet yanlısı binlerce yobaz vardı.
Eğer kalsaydı, iç savaş çıkması kaçınılmaz olurdu.
Vahdettin ülkeyi terk ederken, isteseydi Osmanlı hazinesini de götürürdü ama bunu yapmadı.
Biraz para ve giyim eşyası alarak ayrıldı.
Biraz para ve giyim eşyası alarak ayrıldı.
Yeryüzünde, bu güne dek yapılan hiç bir ihtilal veya devrimlerin liderleri, devirdikleri rejimin iyi taraflarını hiç göstermemiş, sürekli kötülemişlerdir.
(Belki de eşyanın tabiatı böyle.)
(Belki de eşyanın tabiatı böyle.)
Rahmetli Ecevit'e ben de katılmadan edemiyorum.
Vahdettin çok büyük hatalar yaptı, fakat hain olduğunu söyleyemem.
Sevgiler..
Selamlar...
Abdullah Cenkçiler, Elektrik Yüksek Mühendisi"
Sayın Okur;
Can Dündar'ın "Mustafa" filminde, Vahdettin, Atatürk'e diyor ki:
"Paşa, Paşa!
Şimdiye kadar devlete çok hizmet ettin.
Bunların hepsi artık bu kitaba girmiştir, tarihe geçmiştir.
Bunları unutun, asıl şimdi yapacağınız hizmet hepsinden mühim olabilir.
Paşa, Paşa, devleti kurtarabilirsin."
Vahdettin çok büyük hatalar yaptı, fakat hain olduğunu söyleyemem.
Sevgiler..
Selamlar...
Abdullah Cenkçiler, Elektrik Yüksek Mühendisi"
Sayın Okur;
Can Dündar'ın "Mustafa" filminde, Vahdettin, Atatürk'e diyor ki:
"Paşa, Paşa!
Şimdiye kadar devlete çok hizmet ettin.
Bunların hepsi artık bu kitaba girmiştir, tarihe geçmiştir.
Bunları unutun, asıl şimdi yapacağınız hizmet hepsinden mühim olabilir.
Paşa, Paşa, devleti kurtarabilirsin."
Atatürk de atlıyor, gidiyor Samsun'a.
Demek milli mücadeleyi Vahdettin başlatmış.
Seyircilerde uyanan izlenim bu.
Vahdettin, gerçekten böyle mi söylemiş?!
Evet!
Bunu Atatürk yazmış.
Doğru.
Vahdettin gerçekten böyle demiş.
Ama Atatürk'ün yazısının devamı var ki, Can Dündar filmde bu kısmı makaslamış.
Atatürk, Vahdettin'in yukarıdaki sözlerini aktardıktan sonra, devamla diyor ki:
"Bu son sözlerden hayrete düşmüştüm.
Acaba Vahdettin benimle samimi mi konuşuyor?!
O Vahdettin ki, yabancı hükümetlerin yüzüncü derece aletleri ile temas arayarak, devletini ve saltanatını kurtarmaya çalışıyordu.
Bütün yaptıklarından pişman mı idi?!
Aldatıldığını mı anlamıştı?!
Çok iyi anladığım, veliahtlığında, padişahlığında, bütün his ve fikirlerini, eğilimlerini, sahtekarlıklarını tanıdığım adamdan nasıl yüksek ve asil bir hareket bekleyebilirdim?!
Memleketi kurtarmak lazımdır; istersem bunu yapabilirmişim.
Nasıl?!
Hemen hüküm verdim:
Vahdettin demek istiyor ki, hiçbir kuvvetimiz yoktur.
Tek dayanağımız, İstanbul'a hakim olanların siyasetine uymaktır.
Benim memuriyetim, onların şikayet ettikleri meseleleri halletmektir.
Eğer onları memnun edebilirsem, memleketi ve halkı bu siyasetin doğru olduğuna inandırabilirsem ve bu siyasete karşı gelen Türkleri yola getirebilirsem, Vahdettin'in arzularını yerine getirmiş olacaktım."
(Atatürk'ün Bütün Eserleri, Cilt 3, sayfa 99)
Evet!
Bunu Atatürk yazmış.
Doğru.
Vahdettin gerçekten böyle demiş.
Ama Atatürk'ün yazısının devamı var ki, Can Dündar filmde bu kısmı makaslamış.
Atatürk, Vahdettin'in yukarıdaki sözlerini aktardıktan sonra, devamla diyor ki:
"Bu son sözlerden hayrete düşmüştüm.
Acaba Vahdettin benimle samimi mi konuşuyor?!
O Vahdettin ki, yabancı hükümetlerin yüzüncü derece aletleri ile temas arayarak, devletini ve saltanatını kurtarmaya çalışıyordu.
Bütün yaptıklarından pişman mı idi?!
Aldatıldığını mı anlamıştı?!
Çok iyi anladığım, veliahtlığında, padişahlığında, bütün his ve fikirlerini, eğilimlerini, sahtekarlıklarını tanıdığım adamdan nasıl yüksek ve asil bir hareket bekleyebilirdim?!
Memleketi kurtarmak lazımdır; istersem bunu yapabilirmişim.
Nasıl?!
Hemen hüküm verdim:
Vahdettin demek istiyor ki, hiçbir kuvvetimiz yoktur.
Tek dayanağımız, İstanbul'a hakim olanların siyasetine uymaktır.
Benim memuriyetim, onların şikayet ettikleri meseleleri halletmektir.
Eğer onları memnun edebilirsem, memleketi ve halkı bu siyasetin doğru olduğuna inandırabilirsem ve bu siyasete karşı gelen Türkleri yola getirebilirsem, Vahdettin'in arzularını yerine getirmiş olacaktım."
(Atatürk'ün Bütün Eserleri, Cilt 3, sayfa 99)
Yani?!
Vahdettin, "yetkisiz" müfettişlik görevini, Atatürk'ü İstanbul'dan uzaklaştırmak için veriyor.
Hal böyleyken...
Atatürk, devlet içindeki vatanseverlerin yardımıyla, talimatnameye "Anadolu'nun her yerine emir verebilme ve Samsun'dan başlayarak bütün Doğu vilayetlerinin kumandanlığını sağlayacak" iki maddeyi gizlice ekletiyor.
Başka?!
İmzasız, ama sadece mühür basılmış talimatname ile ayrılıyor.
Başka?!
Resmi görevi, "Türkler Rumlara eziyet ediyor mu" araştırmak ve "Türkler milli teşkilatlar kuruyormuş, onları bastırmak."
Sayın Okur,
Taş Devri taş'lar bittiği için sona ermedi ise içinden geçiyoruz zaman'ın.
Demem şu ki:
Atatürk "Tanrı" değildir.
Hiçbir zaman da Tanrıcılık oynamadı.
Şirk'e bulaşanlardan olmadı.
Birileri o'nu Tanrı gibi göstermek istese de önder'di, lider'di.
Nefis harp'i bağlamında, 3 sarı'dan uzak durdu (altın'ın sarısı, kadın baldırının sarı'sı, rütbe'nin makam'ın altın suyuna bandırılmış yaldızlı sarısı).
Şirk'e bulaşanlardan olmadı.
Birileri o'nu Tanrı gibi göstermek istese de önder'di, lider'di.
Nefis harp'i bağlamında, 3 sarı'dan uzak durdu (altın'ın sarısı, kadın baldırının sarı'sı, rütbe'nin makam'ın altın suyuna bandırılmış yaldızlı sarısı).
Netice:
19 Mayıs 1919, basit bir tarih değildir.
Sadece "Türk Milleti" için değil, "İnsanlık" için atılmış büyük bir adımdır.
Sadece "Türk Milleti" için değil, "İnsanlık" için atılmış büyük bir adımdır.
Nüans?!
O adım'ın ardından, 23 Nisan 1920 tarih'i geldi.
"Laik" Dünya'nın çivi'si 29 Ekim 1923'te Anadolu'da çakıldı.
"Laik" Dünya'nın çivi'si 29 Ekim 1923'te Anadolu'da çakıldı.
Hasılı:
Kimi zaman ne’yin söylendiği önemlidir, kimi zaman kim’in söylediği, kimi zaman da kimin neyi söylediği vb.
Ezcümle:
Dün'ün hikayesi dün'de kaldı.
Yeni gün'e dair yeni şeyler söylemek lazım...
Yeni gün'e dair yeni şeyler söylemek lazım...