Saymaz'dan çarpıcı Cemil Kırbayır yazısı!

İsmail Saymaz, faili meçhuller arasında yer alan ve dosyası zaman aşımı nedeniyle kapatılan Cemil Kırbayır'ı köşesine taşıdı.

Sözcü yazarı İsmail Saymaz, bugünkü yazısında gözaltındayken işkence gördüğü ve ardından kaybedildiği raporlanan Cemil Kırbayır davasının zaman aşımına uğramasına tepki gösterdi.

Saymaz, Cemil Kırbayır hakkında detaylara yazısında yer verdi. 


 
İsmail Saymaz'ın "Bir vahşetin tutanakları" başlıklı yazısı şöyle oldu:

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 5 Şubat 2011'de Dolmabahçe'deki Başbakanlık Ofisi'nde konuk ettiği Cumartesi Anneleri heyetinde en çok Berfo Ana'ya ilgi gösterdi.Yanına oturan Berfo Ana'dan 8 Ekim 1980'den beri haber alamadığı oğlu Cemil'in hikayesini dinledikten sonra “Bulacağım” diye söz verdi. En azından Cemil'in kemiklerini…

Erdoğan, daha sonra partisinin grup toplantısında “Düşünün, bir gece evinize geliyorlar. Oğlunuzu alıp götürüyorlar. ‘31 yıldır kapımı kilitlemiyorum' diyor Berfo Ana” diye konuştu.

O gün Erdoğan'ın sesi titriyor, milletvekillerinin gözü yaşarıyordu.


 
Gerçekte bu manzara, siyasi bir kampanyanın teatral sahnesiydi.

AK Parti ve ortağı FETÖ'nün Ergenekon soruşturmasında ve 12 Haziran 2011'de yapılacak genel seçimde Kürtlerin ve solun toplumsal desteğine ihtiyacı vardı. Ayrıca AB'ye “Türkiye karanlık geçmişiyle yüzleşiyor” mesajı verilecekti.

Bu amaçla, AK Parti'nin sol kökenli milletvekili Prof. Dr. Zafer Üskül başkanlığındaki TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu bünyesinde Cemil Kırbakır alt komisyon kuruldu.

Komisyon Kars'a gitti.


 
12 Eylül'den sonra sorgu merkezine dönüştürülen Dede Korkut Eğitim Enstitüsü'nde, Kırbayır ile birlikte işkence görenlerin ifadesi alındı.

Dönemin Kars Emniyet Müdürleri, baş komiserler ve polis görevlileri ile MİT Müdürü Engin Yenilmez ve iki MİT'çi dinlendi.

MİT Müdürü: Bu bir vahşet
MİT'çi Engin Yenilmez, “Hiç söylediler mi size, falakaya yatırdılar diye?” sormasına üzerine “Tabi bunlar söylendi, sıkıştırıyorlar, dövüyorlar gibi” diye yanıt verdi.

Kim dövüyordu?

Yenilmez'e göre Emniyet!

İbretlik diyaloglar şu şekildeydi:

Yenilmez: Kırbayır, yer gösterme için götürüldüğü zaman kaçmış. Buna inanmadım, yine de inanmıyorum.

Başkan: Neden?

Yenilmez: Kırbayır dışında “Kaçtı” denilen kimseyi hatırlamıyorum.

Başkan: Elektrik verildiğini biliyor muydunuz?

Yenilmez: Evet, biliyor, duyuyordum.

Başkan: Çırılçıplak soyuluyor muydu?

Yenilmez: Duyuyordum.

Başkan: Eli arkadan bağlı, gözü kapalı olan, soyunuk olan bir kişi. Hadi pencereden atladı. Kaçabilir mi?

Yenilmez: Efendim, inanmadım ama tahkikat yapma durumum olmadı. Polis suçluyu suçlu yapabilmek için delil toplama yerine onu güzelce pataklayıp bir de başka suçları ona itiraf ettirme peşindeydi.

Başkan: Cemil'de dövmenin kantarı kaçmış olabilir mi?

Yenilmez: Eğer öldüyse mutlaka bu nedenle ölmüştür. Elleri bağlı, nasıl kaçıyor bu?

Başkan: Böyle bir durumda nasıl davranır polis? Diyelim, elektrik fazla verildi, sorgulanan kişi öldü?

Yenilmez: Bu misalde olduğu gibi ‘Kaçtı' denir.

Başkan: Cesedi ne yaparlar?

Yenilmez: Bir şekilde yok ederler.

Başkan: Yakılabilir mi mesela? Gömülse çıkma ihtimali var.

Yenilmez: Bu bir vahşet.

Başkan: Öldürmekten daha mı vahşet?

Yenilmez: Hem öldür, hem de yak ortadan kaybolsun diye, vahşet gibi geliyor.

MAHMUT KAYA'NIN DA CESEDİ KAYIP
Üskül, 14 Haziran 2011'de yaptığı açıklamada, Kırbayır'ın işkencede öldürüldüğünü ve cesedinin ortadan kaldırıldığını açıkladı.

Raporda şöyle denildi:

“Komisyonumuz Kırbayır'ın gözaltında işkence gördüğüne, işkence sonucu hayatını kaybettiğine ve cesedinin ortadan kaldırıldığına inanmaktadır.”

Rapora göre Emniyet, MİT ve TSK mensuplarının ortak sorumluluğu vardı.

Üstelik Kırbayır, Kars'taki tek kurban değildi.

Ocak 1980'de Oruç Korkmaz, o yılın aralık ayında Mahmut Kaya ve Turan Sağlam işkencede öldürüldü. Kaya'nın cesedi halen kayıp…

Kırbayır davası zaman aşımından düştü
Üskül ve komisyonun şikayeti üzerine Kars'ta 2011/899 numaralı Soruştarma dosyası açıldı. Birkaç ifade dışında işlem yapılmadı.

Berfo Ana, 2013 yılında oğlunun mezarına kavuşmadan bu dünyadan ayrıldı.

Savcılık “Şikayetçi kalmadı” diye dosyayı kapatmak istedi.

Ağabey Mikail Kırbayır'a “Cesedi getir, dava açalım” bile denildi.

Adalet Bakanlığı, 2020'de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurarak, 20 yıllık zaman aşımı dolduğu için dosyanın düşürülmesini istedi. Yargıtay 8. Ceza Dairesi, 26 Ekim 2020'de aynı yönde karar verdi. Böylelikle, Kırbayır soruşturması kapanmış oldu.

Dersim, Sivas Katliamı, 27 Mayıs'tan 12 Eylül'e kadar bütün darbelerin mağdurları, idamlıklar, faili meçhul cinayetler, gözaltında kayıplar, işkencede can verenler, yargısız infazlar, Cumartesi Anneleri ve nihayet Cemil Kırbayır…

AK Parti, kabuk bağlamış her toplumsal yarayı yüzleşme adına ve siyasi çıkarları için nasıl kanattıysa ve nasıl açık bırakarak bir daha asla iyileşmez hale getirdiyse, Kırbayır Davası da aynı akıbete uğradı. Kırbayır'ın kemiklerine kavuşma umuduyla umutlanan ailesi, şimdi bir mezar hayalini kaybetti.

Gerekçe, zamanaşımı!

Hani, 12 Eylül 2010'da kabul edilen anayasa değişikliği ile 12 Eylül'de gerçekleşen suçlarda zamanaşımı kaldırılmıştı?

Hani Berfo Ana'ya “Bulacağız” diye söz verilmişti?

Türkiye Cumhuriyeti'nin verdiği söz de mi zaman aşımına uğradı?

Cemil Kırbayır Komisyonu'nun 340 sayfalık raporu hâlâ TBMM'nin internet sitesinde dururken, ne itiraflar zaman aşımına uğrayacak…

Ne bu vahşetin tanıklıkları…

Ne de Berfo Ana'nın Cemil'in kemiklerine kavuşma hayali.
 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Güncel Haberleri