Alman asıllı ünlü oyuncu Romy Schneider, 1982 yılında geçirdiği bir kalp krizi sonrasında Paris'teki evinde ölü bulunduğunda; elinde babasının bir yaş gününde kendisine yazdığı bir notbulunduğu söylenir. Notta yazan cümlenin,‘‘Çocukluğunu cebine koy ve kaç, çünkü yapabileceğin tek şey bu…’’şeklinde olduğu iddia ediliyor.Schneider’ınşöhrete giden yolda ve sonrasında yaşadıkları açmazlar; ölümü öncesinde onu bu telkine yönlendirmiş olabilir. Çaresizlik, kimi zaman çocuksu bir saflığın bezediği ve huzur verebileceğini düşündüğümüz hayali yerlere çekip gitmeyi akla getirebilir.Ancak durup bir düşünmek isteyenler için biçare durumlar;bazenzor soruların cevabını kendi içinde buldurabilir. Hem de en olmadık anlarda ve gitmeye gerek kalmadan…Bu durum hem kişisel ve hem de toplumsal olaylarda benzerlik gösterebilir.
Karşılaşılan olaylarda neden-sonuç ilişkilerini incelemeden bir sonuca varmak mümkün olmuyor. Nedenler çok çeşitli olarak karşımıza çıkabiliyor. Olayları öncesinde bilmek zor. Çünkü çoğu kez, kontrol edilebilecek sınırların dışında ortaya çıkma gibi bir özellikleri var. Bu nedenle, sonrasında meseleyi tanımlamak ve nedenlerini açıklayabilmek için tarihi bir biçimlendirme yapmak gerekebiliyor. İçinde bulunan şartların tam olarak anlaşılması lazım. Bu nedenle koşullar arasında bir tercih yapma ihtiyacı söz konusu.Bunun için de dürüst olmak ön plana çıkıyor. Günümüzde ise bu seçenekler genellikle menfaatlere, inançlara ve ideolojik vb. hususlara göre değişebiliyor. Kimi düşünürler tarafsızlığın bir düş, dürüstlüğün ise bir görev olduğunu belirtiyorlar. Menfaatlerin çatıştığı ve ittifakların belirsizleştiği bugünlerde dürüst bir bakış açısı bulmak zor görünüyor. Bir kısım Batılı kaynaklarda, gerçeklerin olduğu gibi kabul edilmemesi durumunda, ülkeler arasında barışınsağlanamayacağı teziyle, farklı şekillerde de olsa,karşılaşabilirsiniz. Ancak aynı çevreler, hakiki durumlar karşısında; bazen bu tezleri unutup, sonuçta sizi çaresiz bırakabilecek hamleleri deneyebiliyor. Bu hamleler başarısızlığa uğradığında ise yeni oyunlara zemin teşkil edebilecek yalan ve çarpıtmalar yeniden devreye sokulabiliyor.
Örneğin 15 Temmuz hain darbe kalkışmasının ardından, Alman istihbaratının başındaki zatın; ‘‘…darbe girişiminin arkasında Gülen hareketinin olduğuna kimsenin inanmadığını…’’belirtmesikamuoyunda şaşkınlık yaratmıştı. Oysa şaşırılacak bir şey yoktu. Oyunda perde başarısızlıkla kapanınca, çok uluslu rejinin bir parçasının yaptığı bir açıklamaydı bu. Diğer yandan kurucularının öğretilerine ters düşen bu açıklama ve şahsi lansmanın ardından, Gehlen mezarında ters dönmüştür diye düşünüyorum. Çünkü bu tip bir konuşma, onlar açısından alışagelmiş bir tarz değil. Güvendikleri dağlara karlar yağmış olmalı…
FETÖ özeli kapsamında bizlere yaşatılmak istenen çaresizliklerin aynılarıyla bir daha karşılaşabileceğimizi düşünmüyorum. Fakat şekil değiştirebilir. Dışarıdaki yalan rüzgarları devam edecektir. Bu ve diğer bazı Batılı ülkelerden gelen benzeri mesajlar, gerçeği eğip bükmeyi hedeflemekte. Türkiye genelinde ise FETÖ ayfonlamasının etkileri azaldıkça; baba Schneider’ın önerisine benzer tetiklemeler de kimseye makul gelmeyecektir.Geriye dönük çocuksu hayallerin bir anlamı yok. Karşı tarafın istediği de bu zaten. Çaresizlik duygusunun bizi gerçeklerden koparması ve savurması. Ancak oyun hala devam ediyor ve şimdilik bitecek gibi de gözükmüyor. Şartlar ne olursa olsun, bunlarakarşı aklımızı ve enerjimizi, doğru ve etkin kullanmak zorundayız.
Bir Fransız yazarın romanında şöyle bir cümleye rastlamıştım: ‘‘…Domuz yağlı omlet, tavukla ilgilidir. Domuz ise içine dahil edilmiştir…’’ Yemek dahil tüm karışımlardaöne çıkarılmış domuzu görüp, gerideki tavuğu gözden kaçırmayın demek istiyor herhalde.
Netice itibarıyla gerçek bilindiği halde sis perdesi yaratarak doğruyu saklamak, hiç etik olmasa gerek.
Bunun bir örneğini bugünlerde Azerbaycan-Ermenistan çatışmasında da görüyoruz. Ermenistan’ın Azerbaycan’a ait sivil yerleşim yerlerine yaptığı füze saldırılarını ve zarar gören sivil masum insanları görmeyen, aslında görmek istemeyen, önemli bir kesim var. Hatta tam tersinin olduğunu iddia ediyorlar. Her ne olursa olsun, yaşam sürekli değişimden ve hareketten ibaret. Saklanan gerçekler bir süre sonra açığa çıkacaktır.
Ancak, mesele bizim için burada bitmiyor. Halletmemiz gereken önemli bir sorun var. Yalan makinalarının oluşturduğu düzen ve baskı…Yukarıda örneklerini verdiğim kurgu tasarımları gerçekmiş gibi düşünen bölgemizde ve dünyada çok sayıda insan mevcut. Ulusal güvenliğimiz açısından, bu insanların birçoğuna ulaşmak ve bu yıkıcı ve hayali düzenin gerçeklerini anlatmak zorundayız. Maalesef lehimize kamuoyu yaratmakta eksiklerimiz mevcut. Diğer yandan, insanlar genellikle yeni bir düzene ya da fikre alışmakta zorluk çekebilirler. Bu durum, bazı bilimsel kaynaklarda ‘‘Platon’un mağarası’’ olarak tanımlanıyor. Antik Yunan filozofu Platon, mağarada yaşayan, dışarıya adım atmayı inatla reddeden ve güneş ışığıyla aydınlanan dünyayı tehdit olarak algılayan bir grup insanı anlatıyordu.Platon’un mağara anlatımındaki karanlığa ve çaresizliğe mahkûm algılama ve anlayış düzeninin bir benzerini, günümüzde servis oyunları marifetiyle yapmaya çalışan başka bir uluslararası mekanizma mevcut.
Bu kapsamda, algılanan hususların ve sahip olunan fikirlerin birçoğunun değişken ve/veya hatalı olabileceğinianlatmamız gerekiyor. Birçok olayda değerlendirme güçlüğü çekilebilir. Ancak olaylar karşısında, bilip bilmeden, içgüdüsel bir şekilde olgu ya da emarelerin tanımlanmaya çalışıldığı ortamların artık olmaması gerekir. Görüntüler, tanıklar, ifadeler ve meseleyi anlamamıza ve anlatmamıza yarayacak daha birçok olgu varken…
Netice itibarıyla, Romy Schneider’ın gerçek dünyadan çocukluğuna mümkün olmayan kaçışı ile Platon’un mağaradakileri gerçek dünyaya çekişi arasındaki tezatta ortak nokta; çaresizlik. Ayrışan nokta ise çaresizliğin tezahürleri. Biri kaçışı, diğeri çıkışı arıyor. Biz ise kaçışı bir çare görmeden, tehditleri minimize eden çıkışlara yardımcı olacak bilgi harbinin her türlü fonksiyonunu denemek zorundayız. Yalanların haddi hesabının olmadığı bir dünyada ulusal güvenliğimiz açısından başka çaremiz yok.Tabi, bu konularda kendimize karşı da dürüst olmak koşuluyla… Selametle.
İzmir’de yaşanan depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.
Kaynaklar:
Yılmaz, Osman, ‘‘Alain Delon aşkı yüzünden ihanetle suçlanmıştı’’, Hürriyet Gazetesi, 02 Mayıs 2018, https://www.hurriyet.com.tr/galeri-alain-delon-aski-yuzunden-ihanetle-suclanmisti-40823426/9 (29 Ekim 2020)
Graff, F.Henry, ‘‘Modern Araştırmacı’’, TÜBİTAK Yayınları,sayfa 162,163, 172, 173,16.Basım, Ankara, 2008.
‘‘Alman istihbarat şefi: 15 Temmuz'un arkasında Gülen hareketinin olduğuna kimse inanmıyor’’, BBC News, 28 Mart 2017, https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-39417246 (29 Ekim 2020)
Gounelle, Laurent, ‘‘Tanrı Daima Tebdil-i Kıyafet Gezer’’, Pegasus Yayınları, sayfa 125, 197, 3.Baskı, 2012, İstanbul.
Kılıç, Cevdet, Doç.Dr., ‘‘Platon’un Metafizik Terminolojisive Mağara Alegorisinin Mistik Temelleri’’, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Cilt:7, Sayı:33, https://www.sosyalarastirmalar.com/cilt7/sayi33_pdf/6psikoloji_sosyoloji_felsefe/kilic_cevdet.pdf (29 Ekim 2020)