Seçimden bir gün önce, kendisine çok güvendiğim kamuoyu araştırma şirketi sahibi bir arkadaşım aradı ve “İmamoğlu da Mansur Yavaş da kaybediyor. Hatta CHP İstanbul’da Sarıyer ve Kartal’ı da kaybediyor” dedi. Yıllarca her dediği çıkan, son Cumhurbaşkanlığı seçimi için de herkes “Erdoğan kaybedecek” derken, “Hayır Erdoğan kazanabilir” dediği için güvendiğim arkadaşım bu kez yanıldı; Erdoğan ve partisi ağır bir yenilgi aldı.
Seçim sonuçlarının en sevindirici yani, Türkiye’de demokrasinin işlediğini göstermesi oldu. 20 yılı aşkın süredir, demokrasiyi törpüleyen o kadar olay yaşadık ki, artık ümit kesmiştik, ama kesmemek gerekirmiş, seçim bunu gösterdi. İktidarın 20 yıllık politikalarının Türkiye’yi iyi noktalara götürmediği malumdu, seçim sonuçları gösteriyor ki artık bunu anlamayan kalmadı.
Ancak önümüzde bir gerçek var: iktidar bu seçimde hezimete uğrasa da 4 yıl daha görevde kalacak, eğer bugüne kadar yaptıkları şeyleri sürdürürlerse, Türkiye çok daha ağır kayıplar yaşayabilir.
Umarız yapmazlar.
Xxx
Aslında iktidarın yapacağı en akıllıca hareket, gerçek anlamda basın özgürlüğünü sağlamaktan geçiyor.
Medyayı susturunca karanlık çöküyor ve demokrasi de karanlıkta ölüyor.
Bunu iktidar partisine birilerinin anlatması gerekir.
Ülkeyi yönetenler, medyayı özgür hale getirirlerse, yaptıkları her yanlışı önceden görme, hatalarını düzeltme şansları olur, bunu görmeleri, fark etmeleri, kendi yararlarına.
Xxx
Bakın size bir kitap anlatacağım, genç meslektaşımız Murat Ağırel yazmış ve sağolsun, “Kalemin namusu adına” diyerek imzalayıp göndermiş.
Kitabın adı: Havala (Kırmızı Kedi Yayınları).
Havala, bizim çok iyi bildiğimiz bir kayıt dışı para transfer yöntemi: Yurtdışına para gidecek ama parayı legal yollardan değil, gayrimeşru göndermek istiyorsunuz, Türkiye’de birilerine veriyorsunuz, onun bağlantıları, yurtdışında sizin bağlantılarınıza parayı komisyon karşılığı teslim ediyorlar. Bu yöntemi çok iyi biliyoruz, çünkü Türkiye, 12 Eylül öncesinde yurtdışına para çıkarmak yasakken, çok uygulanan bir yöntemdi Havala.
Günümüzde bunu, uyuşturucu kaçakçıları kullanır olmuş ve o kadar ki literatüre bile girmiş.
Murat Ağırel’in ‘Havala’ kitabında, uyuşturucu kaçakçılarının Havala dümenleri madde madde anlatılmış:
- Uyuşturucu ile yakalanıp hemen serbest bırakılan polis, uyuşturucu kaçakçısı savcı.
- Ağzına kadar uyuşturucuya batmış ve yol geçen hanına dönmüş Mersin Serbest Bölgesi.
- Türkiye’de vatandaş olup, yasal şirketler kuran ancak uyuşturucu ticareti yapan Suriyeliler.
- Giderek artan uyuşturucu ticareti nedeniyle Türkiye’yi bir uyuşturucu üssüne dönüştürenler.
- Gümrüklere x-ray cihazı almayıp, x-ray cihazı almış yandaş şirketlere ödenen çuvalla paralar.
- Gümrükte uyuşturucu denetimi yapacakken kokaincilerin maaşlı elemanı olmuş inspektörler.
- Ekranda hukuk diye tepinirken, para için uyuşturucu kartellerini savunan anlı şanlı avukatlar.
- Ve tabii tüm bu rezillikleri ortaya çıkarmak için, sürülmek pahasına, işten atılmak pahasına, canları pahasına görevlerini namusuyla yapan düzgün polisler, gümrükçüler, memurlar, avukatlar, gazeteciler.
Murat Ağırel, son dönemlerin en çalışkan gazetecisi, tüm bu olayları, dosya dosya yazmış.
Murat Ağırel’in, AKP’nin Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı ile ilgili yüzlerce daire iddialarını ortaya atan gazeteci olduğunu unutmayın, belki de Ankara’da CHP’nin AKP’den iki kat fazla oy almasının gerekçelerinden biri de bu oldu. Unutmayın, bu tartışma ile açığa çıktı ki, babaları karun kadar zengin bir başkan adayının çocukları KPSS’yi baypas ederek devlette memur yapılmış.
İktidar partisini yönetenlere düşen, HAVALA kitabını satır satır okumaları ve her dosyanın gereğini yapmaları, bugüne kadar kendi ihmalleri ile büyüyen uyuşturucu skandallarına bir neşter atmaları; tüm bunları yaptıktan sonra da Murat Ağırel’e teşekkür etmeleri.
Ancak tabii ki, sorun sadece uyuşturucu değil, her alanda büyük sorunlar var.
O yüzden medyanın, tüm alanlarda demokrasinin bekçisi olması gerekir, bu da en başta, gerçek medya kuruluşlarının önünün açılması ile olur.
Eğer iktidar namuslu ve dürüst medyanın önünü açarsa, son 22 yılda birikmiş ne kadar yanlış varsa ortaya dökülür ve bir dahaki seçime kadar bunları düzeltme şansları olur.
Yapmazlarsa, yapılacak ilk seçimde şimdi aldıkları oyu da alamayabilirler.