İstiklal Şairimiz Mehmet Akif; “Tarihi, tekerrür diye tarif ediyorlar Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi” der...
Türk tarihinde M. Akif’i en çok okuyan, onun mısralarını en çok paylaşan ve bu beyti de aklından çıkarmadığını düşündüğümüz Cumhurbaşkanı Erdoğan döneminde, bir kere daha gerçekleşti...
İstanbul seçimleri, bir kitaba sığmaz, 30 ciltlik bir ansiklopediyi dolduracak kadar malzemeye sahiptir...
Alınabilseydi galibiyetle sonuçlanacak, alınmadığı için bırakın mağlubiyeti, hezimetle sonuçlandı...
Ortada sayısız ibret vesikası dururken ve nice galibiyet-mağlubiyet sebep-sonuç ilişkisi varken, hala aynı yerden ısırılmak olur muydu?
Tabii ki de olmazdı ama belki inanmayacaksınız ama AK Parti, bunu başardı... Hem de aynı yollarla, zafer üstüne zafer kazanan, kurulan bütün tuzakları aşarak şampiyonluk üzerine şampiyonluk yaşayan kadro eliyle...
Kendileri üzerine oynanan oyunları, bu kahraman milletin nasıl bozarak onları başarıdan başarıya taşıdığını unutarak...
Milletle inatlaşanların, akıbetinin ne büyük bir felaket olduğunu, sayıklayıp duran ve “Yeter Söz de, Karar da Milletindir” sloganını dillerine pelesenk etmesine rağmen...
1960 Darbesini yapan gözü dönmüş komutanların bir gün milletin vicdanında nasıl mahküm olurken, idam edilen Merhum Menderes ve arkadaşlarının gönüllerde hala yaşadıklarını...
12 Mart Muhtırası’nı verenlerin de, 12 Eylül Darbesi’nin kanlı diktatörlerinin de, tarihten nasıl silindiğini, apoletlerinin nasıl söküldüğünü, rütbelerinin sıfırlandığını, mezarlarında bile rahat uyuyamadıklarını,
Onların görevden uzaklaştırdıkları liderlerin tek tek veya toplu halde, iktidara geldiğini, Demirel’i, Erbakan’ı, Ecevit’iyle, Cumhurbaşkanı, Başbakan olduğunu, askeri enkazı temizleyip çöpe attığını,
28 Şubat Süreci’nin kudretli paşalarının “1000 yıl sürecek” dedikleri tank görünümlü ve postal kokulu bir çadırının, ilk rüzgârda nasıl yıkıldığını, yerle bir olduğunu, millet iradesinin nelere kadir olduğunu,
“Muhtar Bile Olamaz” denen, ömür boyu yasaklı Recep Tayyip Erdoğan’ı, milli iradenin sahiplenip nasıl zaferden zafere taşıdığını, seçim üstüne seçim kazandırdığını, Başbakan ve Cumhurbaşkanı olarak rekor üstüne rekor kırdırdığını,
Millet iradesinin beşeri her türlü gücünün üzerinde olduğunu bilmemek mümkün mü?
Bunu bir an olsun unutanların yaşadığı akıbeti hatırlamamak imkânsız... Süreç içerisinde sayısız örneklerle karşılaşıyorsunuz ve kulağınıza küpe olsun diye de zihinlere not ediyorsunuz...
Bütün bunlar olurken ve sayısız örnek yaşanırken, bir dakikalık bir gaflet, felaketle sonuçlanabiliyor...
Eğer, küçük bir dalgınlık yaşıyorsanız, sizi zafere taşıyan unsurların, hezimetinizin kilometretaşlarını ördüğünü de görüyor ve yaşıyorsunuz...
Sizi mağdur eden, ne kadar tuzak varsa, hepsini başkalarına uygulayacak kadar yanlış yaptıran insanlar etrafınızı sarıyor ve bu sefer de sizin mağlubiyetinizi kaçınılmaz kılıyor...
Bir de bakıyorsunuz ki, sizi omuzlarında taşıyıp yücelten milletin ayakları altında eziliyor, sizin ezmeye çalıştığınız rakiplerinizi korumaya alarak omuzlarda yücelttiğine de şahit oluyorsunuz...
Size yapılırken şikâyet ettiğiniz her zulmü, güç elinize geçince bu sefer rakiplere çektiriyorsunuz... Gelen ve giden farketmiyor, bu devran böyle sürüp gidiyor...
Ne ibret alıyorsunuz ve ne de adalete teslim oluyorsunuz... Üstelik kendiniz için istediğiniz bir şeyi, başkasından esirgiyorsunuz...
Kendinize yapılmasını istemediğiniz bir şeyi de, başkalarına reva görüyorsunuz...
Daha önceki yazılarımızda da belirttik... Sayın Erdoğan, “Kimsesizlerin Kimi”, “Sessiz Yığınların Sesi” sloganlarıyla destanlaşan belediyeciliğiyle gönüllerde taht kurdu ve tam 25 yıl devam eden bir büyük başarı öyküsünün yaşanmasını sağladı...
Bu başarı onu merkezi iktidara da taşıdı ve son, 12 yılı Başbakanlık, son 5 yılı da Cumhurbaşkanlığı olmak üzere 17 yıllık bir büyük zaferin mimarı yaptı... Tabii 2023’e kadar da görevde olacak...
İBB Başkanlığı’nda ve sonrasında yaşadığı sıkıntılar, Ankara’nın emriyle, o günkü Vali üzerinden kurulan baskı, yurtdışına çıkışına müsaade edilmeyişi,
Şiir okudu diye, belediye başkanlığının elinden alınması, ardından hapse atılması, DHMİ’de, VİP’e, maçlarda protokol tribününe alınmak istenmeyişi, spor seyircisi ile buluşmasının engellenmeye çalışılması,
Ekranlara çıkarılmaması, basındaki algı operasyonları, inanılmaz iftiralar, çarşaf çarşaf haberler, karalama kampanyaları,
Ekibinin gözaltına alınması, işkenceden geçirilmesi, insanlık dışı muameleler ve daha neler neler...
Ya bugün? Belki birebir değil ama çok büyük kısmı Ekrem İmamoğlu’na da uygulandı...
YSK tarafından Belediye Başkanlığı’nın düşürülmesi, halkta kabul görmedi... Bu, en büyük mağduriyet oldu... Maçlara gidişini engellemek için kulüplere telkin, hatta talimat verilmesi,
Ordu’da VİP’ten uçuşuna müsaade edilmeyişi, TV ve gazetelerde haber ambargosu uygulanması, aleyhteki yayınlar, milletteki mağduriyet duygusunu pekiştirdi...
Türk tarihinde en çok yatırım yapan bakan olan ve Başbakan, TBMM Başkanı olarak büyük hizmetler yapan, güleryüzü, esprileri ve pozitif tarzıyla halkın gönlünde taht kuran Binali Yıldırım’ın aksine
Bazı bakanların tehdit dolu sözleri, korkutucu yayınları, alaycı ve küçümseyici bakışları da halk nezdinde hoş karşılanmadı... Bütün bunlar da İmamoğlu’na çalıştı...
Finalde de, “Beka Sorunu” diye diye, “Millet İttifakı’nı “terör örgütü”yle elele gösterip yargılayacaksın, ardından da İmralı’dan medet umuyor” düşüncesi öfke kabarması sonucunu doğurdu...
Öcalan’ın Mektubu”nun oluşturduğu infial, de, seçimin tarihi bir farkla sonuçlanmasına sebep oldu...
Zaten Binali Bey’in en büyük kozu, proje açıklayarak toparlayacağı oy, bu kısır çekişmeler yüzünden gündemde yer bulamadı...
Ekrem Bey de, insana, kadınlara ve gençlere seslenen gönül okşayıcı ifadeleriyle de, mağduriyetin getirdiği büyük potansiyelin, seçimi kazandıran kaymağı oldu...
Dolayısıyla bu seçimleri okumak için, ne şehir plancısı, ne mimar, ne proje adamı, ne üniversite hocası, ne ekonomist olmak gerekmiyor...
Varsa yoksa mağduriyet, işte seçimi kazandıran yegâne unsur... Millet, bir kere daha ezildiğine inandığına sahip çıkmış ve seçimi kazandırmıştır...
Seçimin sonucunu mağduriyet belirlemiş, farklı sonuçlanmasına da Öcalan’ın Mektubu damga vurmuştur...
İbret alınmadığı için, tarih yine tekerrür etmiştir...
NGAZETE