Sedat Peker'in videolarındaki kitapların şifresi ne?

Organize suç örgütü lideri Sedat Peker, 8. videosunu da yayınladı.

Her videoda farklı kitapları ekleyen Peker, bu kez de Mario Puzo’nun, Baba romanının devamı sayılabilecek Aile kitabını masasının üzerine koydu. Peker'in kitapları ne anlatıyor?

Mario Puzo, aile nedir görüşünü tarihinin en büyük suç ailelerinden Borgialar üzerinden anlatıyor. Aile nedir? Mario Puzo bu soruyu ilk önce dönüm noktası olan en çok satan kitabı unutulmaz Baba romanında yanıtlamıştır; Corleone ailesini yaratarak kan bağı kavramını sonsuza dek yeniden tanımlamıştır. Otuz yıl sonra, Puzo’nun bu konuyla ilgili en son görüşleri, İtalyan tarihinin en büyük suç ailelerinden biri olan Borgiaları anlattığı bu romanda görülüyor. Alexander, “Biz bir aileyiz,” dedi çocuklarına. “Bir ailenin sadakati her şeyden ve herkesten önce gelmelidir. Birbirimizden haberdar olmalıyız, birbirimizi korumalıyız ve en önemlisi de birbirimize bağlı olmalıyız. Çünkü eğer bu sorumluluğu şerefimizle yerine getirirsek, asla mağlup olmayız. Ama eğer bu sadakatte bir tereddüdümüz olursa, hep beraber mahvoluruz.”


Yazar Mario Puzo'nun son baş yapıtı Omerta, adını örgüt üyelerinin onurunun simgesi olan 'suskunluk yasası'ndan alıyor. New York'un Mafya liderlerden Raymonde Aprile bir suikaste kurban gider. Aprile, 'Merhamet kötü bir alışkanlıktır. Sahip olmadığımız güçler için hak iddia etmektir ve kurbana karşı işlenen affedilemez bir suçtur.' düşüncesiyle hareket etmiştir yaşamı boyunca ve merhamet etmeme sırası, kendi yerine geçmesi için yetiştirdiği yeğeni Astorre'dadır şimdi. Ama Bab Aprile'in katili kimdir? Mafya liderlerinin çoğunu hapse atan FBI ajanı Kurt Cilke mi? Bir türlü köşeye sıkıştırılamayan bir başka Mafya lideri Timmona Portella mı? Uluslararası karanlık ilişkilerin bir numaralı adamı diplomat Marriano Rubio mu? Yoksa bilinmeyen başka güçler mi? Ne var ki, 'Omerta Yasası' yürürlüktedir. Hem de her yerde.


Random House yayınevi 2002 yılında Mario Puzo'nun Baba romanının devamını yazacak bir yazar araştırmaya başladı. Uzun çalışmaların ardından bu amaç için, tarihi detayları yaratıcı bir tarzda kullanabilmek ve şehir yaşamışının değişken tasvirini yapabilmek bakımından kurgusal bir edebiyat tarzı olan iyi ve başarılı bir roman yazarı olan Mark Winegardner seçildi. O Mario Puzo'nun efsanevi karakterlerine yeni bir enerji ve imgeleme getirecekti. Büyük efsaneler orijinal seslerle tekrar konuşturulmalıydı. Mark Winegardner, 'Baba'nın Dönüşü' romanıyla Corleone Ailesi'nin Soğuk Savaş dönemindeki hikayesini anlatarak Amerika'nın en önemli suç destanının eksik parçalarını cesurca ve zekice tamamladı.


Mafia’nın egemen olduğu yeraltı dünyasını Baba romanıyla efsaneleştiren Mario Puzo, okuyucuyu bu kez pırıltılı hayatlarla ünlü Las Vegas ve Hollywood’a götürüyor.Bakara ve yirmi bir masaları, kumarhaneyi dolandıran krupiyeler, havalandırmadan gelen saf oksijenle ayakta kalan ihtiraslı kumarbazlar, ‘ökse’ kadınlar, ‘yaşlı kurt’ kumarhane müdürleri; film yapımcıları, Hollywood yıldızları, Beverly Hills hayatı. Ve romanın ana karakteri ‘dejenere’ bir kumarbaz olan ‘Sihirbaz’ Merlyn.


Mike Marqusee bu kitabında, dünya müziğinin tartışmasız isimlerinden biri olan, sesi ve şarkı sözleriyle herkes için aykırı bir yerde duran protest sanatçı Bob Dylan’ı tüm yönleriyle anlatıyor. Kitap sadece Bob Dylan’ın kişiliğini ya da şiirlerini değil, bir Amerikan tarihi, zenci ve sol hareketleri tarihini de anlatıyor. 68 kuşağının neler çektiğini, ne yapmaya çalıştığını, kime nasıl göründüğünü de değerlendiriyor.


Isaac Deutscher, sosyalist önder Troçki’nin, çağımızın en büyük devriminde nasıl silahsız olarak galip geldiğini, daha sonra ise zafer kazanmış, zırhının altında ezilen silahlı bir komutan olarak karşımıza çıktığını, ardından da sürgün ve ölüm yıllarını anlatıyor. Üç ciltlik Troçki kitabında, Machiavelli’nin, bütün silahlı peygamberler yenmiş, silahsızlar yenilmişlerdir saptamasından yola çıkan Deutscher, Troçki’nin, çağımızın en büyük devriminde nasıl silahsız olarak yendiğini daha sonra ise silahlı, zaferi kazanmış, zırhının altında ezilen bir komutan olarak karşımıza çıktığını ve sürgün yıllarını anlatıyor.


Mümin Sekman, Her şey seninle başlar kitabında insanların yapabileceklerini, kendilerini nasıl değiştirebileceklerini anlatıyor. Özetinde şöyle diyor: Çaresizlik öğrenilmiştir. Başarılı olmak da öğrenilebilir. Sende sandığından fazlası var! Gelebileceğin en iyi yerde değilsin. Yeni bir hayat için gereken, yeni bir akıldır. Doğru şeyi yapmak için yanlış zaman yoktur. Rüzgârı suçlamayı bırak, yelkenleri kullanmayı öğren! Seyirci koltuğundan sıkıldıysan, sahneye çık. Zirvede her zaman bir kişiye daha yer var. Başkaları yapabildiyse, sen de yaparsın. Her şey seninle başlar! Hayatta ya tozu dumana katarsın, ya da tozu dumanı yutarsın. Seçim senin!


Oral Çalışlar, Hz. Ali kitabında, bir demokrasi ve inanç sorunu olarak çözüm bekleyen Aleviliğin kökenlerini ele alıyor, İslam'ın kuruluş yıllarını ve o dönemde ortaya çıkan fikir akımlarıyla örgütlenmeleri, 'uzun yıllar sürecek bir muhalefet geleneğinin ilk temsilcisi' olan Hz. Ali'nin yaşamı bağlamında inceliyor. Çalışlar, 'Ezilenlerin unutulmaz önderi' olarak adlandırdığı Hz. Ali'nin, kitleler tarafından büyük bir aşk'la sevilmesinin sosyolojik, psikolojik arka planını anlatıyor.


Ezilmiş ve Aşağılanmışlar, Dostoyevski’nin on yıl süren kürek mahkûmiyeti ve sürgün cezasının ardından kaleme aldığı ilk romanıdır. Ezilmiş ve Aşağılanmışlar ilk kez Dostoyevski’nin kardeşiyle birlikte çıkardığı Vremya (Zaman) dergisinin Ocak 1861 tarihli ilk sayısında yayımlandı ve yedi sayı boyunca tefrika edildi. Dostoyevski’nin duygusal bir melodram ile kendi kişisel hikâyesini birleştirdiği ilk büyük romanı. Ezilmiş ve Aşağılanmışlar`ı diğer melodramatik-duygusal-tefrika romanlardan bambaşka bir yere yerleştiren şey, anlatıcı kahramanı Vanya`nın Dostoyevski`nin kendisine çok benzeyen bir romancı olmasıdır. Dostoyevski kendi gençliğinden çıkardığı pek çok ayrıntıyı zekice ve anlayışlı bir dil ile başkahramanı Vanya`nın hayatına döker.


Yılmaz Özdil'in 12 yılda yazdığını söylediği Son Cüret kitabıHasan Tahsin’e ithaf edilmişti. Son Cüret kitabının tanıtımı da şöyle yapılmıştı: Şişlideki üç katlı pembe binanın perdeleri sıkı sıkıya kapalıydı. Gaz lambasının cılız ışığı, odayı hayal meyal aydınlatıyordu.Altı kişiydiler.Üzerine harita yayılmış masanın etrafında, ayaktaydılar.Talihsiz bir kuşağın çocuklarıydılar. Hayat onları hep mecbur bırakmıştı. Bıyıkları terlediğinden beri neredeyse bir gün olsun günyüzü görmemişlerdi, Çanakkaleden Trablusa, Yemenden Sinaya, Balkanlardan Kafkaslara vuruşmadıkları coğrafya kalmamıştı. Ve neticede, işte bu daracık odaya sıkışmışlardı.Uzuuun uzun anlattığı haritadan başını kaldırdı.Adeta nefes bile almayan arkadaşlarına baktı. Ulusun kader anıydı. Söylenecek ne varsa söylenmişti.Söz bitmişti.O çelik mavisi gözlerinde belli belirsiz bir keder bulutu dolaştı.Vakit tamam dedi... Umutsuz olmayacağız. Uçurumun kenarındayız. Bizi canlı canlı mezara atmak istiyorlar. Son bir cüret belki kurtarabilir. Anadoluya geçiyoruz


 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Güncel Haberleri